“Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek… Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.” Sadece başkalarını değil, belki de en önce kendini affetmeli insan. İşte affetmek üzerine ufkunuzu açacak bir yazı… Bu biraz uzun olacak ama belki okuyacaklarınız belki bir gün sizin işinize de yarar diye düşünüyorum. Sıkılmazsanız okuyun. Ve bir gün siz de deneyin, çok rahatlayacaksınız.
…
Dün gece yine uyku yoktu.
Bir o oda , bir bu oda , bir bilgisayar, bir televizyon, iki sayfa şundan bundan derken yine kemiklerimden şikayetler başladı.
Gözlerim zaten küfür kıyamet .
Saç diplerim bile “git zıbar” diyor ama gel de aklıma anlat bunları.
Yatağa uzanır uzanmaz aynı film yine, yeniden başlıyor.
Bari gözlerimle barış yapayım diye banyoya gittim.
Yüzümü yıkadım.
Solum hala kapalı ama azıcık açılan sağ gözümün ucuna “o” ilişti.
Lavabonun içinde küçük, minik bir örümcek tırmanmaya çalışıp duruyordu.
Şaşkındım çünkü bu resmen Aziz Nesin’in “sekiz ayaklı Sisiphus”uydu.
Yıllar sonra onunla karşılaşmanın verdiği telaşla banyoda bir tur atmışım.
Çocukluğumun en trajik hikaye kahramanlarından biri tozlu sarı sayfalardan fışkırıp banyoma düşmüş gibiydi.
Sanki oturma odasında Küçük Prens ya da salonda Fedor amcayla karşılaşmış gibiydim.
Çocuklar için yazılmamıştır ama Sekiz ayaklı Sisiphus, Aziz Nesin’in Potin Bağı hikayesi, Bizim Köyü Deliler Baladı, Namus Gazı gibi muhteşem hikayelerinden biridir.
Küvete düşmüş bir örümceğin imkansız öyküsünü anlatır.Örümcek onca tırmanma yeteneğine rağmen küvetin kaygan ,düz zeminine tutunamaz ve mitolojideki Sisiphus(Sisyphos,Sisifos) gibi tepeye yaklaşırken yeniden aşağı düşer ama hiç vazgeçmez. Anlatıcı Aziz Nesin, hikayesini onu kurtarıp kurtarmamak üzerine kurar.
Bense üstaddan çabuk davrandım ve bir kağıt parçasının ucuyla küçük örümceği alıp pencereden salıverdim gitti.
O dakika yarı kapalı gözlerimde bir şimşek çaktı.
Aklım yıllardır ilk kez bir oh çekti.
Örümceği kurtarırken örümceği değil kendimi kurtardığımı hissettim.
Oturup orada onun işkencesini izlesem ya da suyu açıp öldürsem aklım her gece olduğu gibi yine huzur bulmayacaktı.
Ve yıllardan beri kendi kendime yaptığım işkenceyi fark ettim.
Gün ağarırken o kelime beynimde dönüp duruyordu .
“Affetmek.”
Yıllardır herkesten dinleyip durduğum ama bir türlü beceremediğim o eylem.
Affet diyordu herkes ama olmuyordu.
Sonra bir arkadaşımın verdiği şu cümleleri sakladığım yerden çıkarıp okudum.
Kime ait olduğunu bilmiyorum o yüzden adını da yazamıyorum, beni affetsin.
“Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir. Affetmek bir süreçtir.
Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.”
Yıllardır yanlış insanlarıma hissettiğim öfkeyle yaşıyorum.
Susuyorum konuşmuyorum ama,
İdeallerimizi , hayallerimizi kendi bencillikleri uğruna mahveden ,harcayan insanlarıma olan öfkemi gece gündüz gittiğim heryere taşıyorum.
Bu öfkenin bana mücadeleye devam etme enerjisi verdiğini sanıyordum ama şimdi anlıyorum ki bu kızgınlığın ağırlığı ile tam tepeye ulaşırken yeniden aşağı düşüyorum.
Ve bu gece o örümceği kurtardıktan sonra aniden karar verdim.
Sizi affediyorum.
Başta seni affediyorum…
Seni de affediyorum…
Hepinizi tek tek affediyorum.
“Affetmek kolay değildir. Fakat özgürleşmek için gereklidir. Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.
Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrol altında tutmasına son vermek demektir.
Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi haklı bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.Affetmek kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin hapishanesinden özgürlüğe kavuşmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir.”Sizi affediyorum.
En başta da seni…
Umarım hayat bundan sonra iyi şeyler getirir size.
Sizi artık sonsuza kadar kendimden bırakıyorum.
En son olarak da kendimi affediyorum.
Bunca yanlış insanı seçmiş olduğum ve yıllarımı harcadığım için kendime kızıyordum.
Artık kendimi affediyorum.
Aldığım tüm o yanlış kararları, hatalı tercihlerimi, hepsini affediyorum.
Bugün öğrendiklerimi başka türlü öğrenemeyecektim belki de.
Belki yine hatalar yapacağım ama aynıları olmayacak.
Bu satırları yazarken bile yaşadığım hafiflemeyi, rahatlamayı anlatamam .
Bütün sekiz ayaklı Sisiphus’larımı salıveriyorum.
Hırslarınızın ve bencilliklerinizin hücresinde yaşadığınız sonsuz işkencenize ortak olmayacağım artık, mecazen de olsa sizi öldürmek de istemiyorum eskisi gibi.
Hadi gidin ve artık rahat bırakın beni.
Sizi Allah’a havale ediyorum.
Ben sizi affediyorum.
İşte böyle önemli bir geceydi dün gece benim için.
Sabah ışıdı.
Hala biraz pus var var, gökyüzü de gri ama yeni bir gün başladı.
Buraya kadar okuyup sıkılmadıysanız size de son tavsiyem, siz de affedin.
“Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek…
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.”
Yazan : Kerimcan Kamal
Kaynak : GazetePort
Hayat prensibi haline getirilmesi gereken düşünceler bunlar, kutlarım..
çok başarılı bir yazı olmuş, yüreğinize sağlık.
Gerçekten güzel bir üslup güzel bir anlatım … kendini motive etmek edına başarılı bir seçim… tebrikler
çok hoş..kalp kırarak diil güzel medeni ilişkilerle ayrılmak güzel.hiç beklemediğim bi an içimdeki çocuğu susturamayıp sevdiğim insanı görmek istememin bedeli ayrılık oldu..beklenmeden yaşanmadan hiçbişey sırf karşı tarafın hırs ve öfkesinin bedeli beni kaybetmekle ödedi.böyle olmamalı olgun ruhlar hoşgörülüdür anlayışlııdır.o adamı neden seçtim diye hem hüzünlüyüm hemde haketmediğim yere bi tavırla karşılaşmak çok ağır geldi.bu yaşta hala çocuk kalmak hem güzel hem kötü.tanıyamadan birbirimizi yollar ayrıldı o kadar hoş başlamıştıki oysa..gerçekten yarının planı ve hayalleri yok o an var ve bunu bir kez daha anladım.affediyorum kendimide o şahıslarıda tanrının iyi kuluyumki daha başında maskeleri düşüveriyor..ama bunu sevdiğiniz için o insana yakıştıramıyorsunuz sanırım insanlara hakettiğinden fazla değer veriyorum ve hayal kırıklığı yaşıyorum..son olarak bi daha kötü tecrübe istemiyorum ve onları serbest bırakıyorum!!
Çok güzellllllllll……..yazı. Özellikle şu satırlar;
“Affetmek kolay değildir. Fakat özgürleşmek için gereklidir. Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.
Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrol altında tutmasına son vermek demektir.
Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi haklı bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin hapishanesinden özgürlüğe kavuşmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir.”
__________
keşke bende geçmişimi kendimi affedebisem bu acı öyle bir acı ki geçmiten kurtulamıyorum konuşacak çok şeyim vardı yıllardır sonunda herşeyi anlattım en dürüst olduğum kişiye ve şimdi tedavi geçmşşimden kurtulmak istiyorum ama kendime de çok kızıyorum çocukken insan savunmasızdır aklı ermez eriyor sandığı bazı şeylr yanlıştır şimdi ise kendime öfkeliyim bunca yıldır ona öfkeliydim şimdi öfkem çok azaldı hala nefret ediyorum ama bu sefer roller değişti kendimi affedemiyorum vicdan azabı duyuyorum keşke bu sıkıntıların yaşanmasına engel olsaydım diye allahım yardım et bana diye dua ediyorum hep artık anladım ki ne para ne mülk hayatta sağlığın yoksa hiç bir şeyin kıymeti yok ve sen arkadaşım işte artık kurtulmuşsun belki birgün banada nasip olur
Boş lakırdı bunlar, tipik amerikan psikolojik yaklaşımı. Kisinin suuraltina islemis olan kendine duydugu (hatasindan) nefreti hicbir psikolog cözemez 21 senedir kendimden nefret ediyorum. -meli, -malı careler sunmayin. İlaç üretin beynin o kısmını köreltin.