Başarılı olmuş insanların hayatlarına bakıldığında onların küçük sorunlara anında müdahale ederek olası krizlerin önüne geçtikleri görülür. Çünkü başarı ayrıntıda gizlidir! New York’un efsane belediye başkanlarından Rudolf Giuliani’yi başarıya ulaştıran küçük ayrıntıların ne kadar büyük farklar yaratacağını bilmesiydi…
1990 öncesinde New York’un bazı mahalleri girilemeyecek kadar güvensiz ve tehlikeliydi. Şehre gelen turistlere otel görevlileri, harita üzerinden hangi bölgelere gidilmemesi gerektiğini anlatırlardı. Bazı sokaklara gündüz saatlerinde bile girmek mümkün değildi. Tenha saatlerde metroyu kullanmak sakıncalıydı. Her gün televizyon haberlerinde duyulan New York’ta işlenen dehşet verici suçlar, artık kanıksanmıştı.
1994 yılında Rudolf Giuliani belediye başkanlığına seçildiğinde, New York kentinde suç oranı zirveye ulaşmıştı. Sadece turistler, yabancılar değil, New York halkı da can güvenliğinden şikâyetçiydi.
Giuliani sekiz yıllık belediye başkanlığı sırasında kentteki adi suç oranını çok büyük oranda azalttı. Kenti güvenli hale getirdi. Bu konudaki başarısıyla uluslararası bir üne kavuştu. Giulliani’nin başarısını açıklayan değişik teoriler ortaya atıldı. New York kentindeki suç oranlarının çok kısa bir sürede azalması kent sosyolojisi ve belediyecilik alanında yazılan makalelere konu oldu. Malcolm Gladwell, Tipping Point kitabında bu başarıyı, demografik ve sosyolojik gelişmelerin “birikimine” bağladı.
Oysa Giuliani’nin açıklamaları farklıydı. Giuliani “Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?” sorusuna son derece basit açıklamalar yapıyordu. “Önce küçük konulardan başladım. Terk edilmiş bile olsa, bir binada bir cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir binanın köşesine biri, bir torba çöp bıraksın, bir süre sonra, her geçen çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk bırakılan çöp torbasını kaldırttım.” cevabını verdi.
Giuliani “bir sokağın suç bölgesine dönüşmesinin önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başladığını” her röportajında uzun uzun anlatır. Eğer ilk kırık cama çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünürler, diğer camları da kırarlar. Daha kötüsü, bu sokakta daha büyük suçların da işlenebileceği algısı yerleşir. Ardından daha büyük suçlar gelir, bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir bölgeye dönüşür. Kötülük, hızla bulaşır!
Başlangıçta oldukça masum ve küçük suçlar olarak görülebilecek; metroya bilet almadan binmek, apartman girişlerini tuvalet olarak kullanmak, kamu malına zarar vermek, içki şişelerini yola atmak gibi davranışlar söz konusu mekânları “kurtarılmış bölge” haline dönüştürür.
New York’un iyileşmesinin öyküsü de önce küçük kazanımlar elde edilerek başlamış, Giuliani “yapılabilir olanı yaparak” başlamış. Polisin önce bu küçük gibi görünen suçların peşine düşmesi, suçluları hemen yakalayıp haklarında işlem yapması, kentin işleyişini bozacak en ufak bir suça bile hoşgörü göstermemesi; bir sokağın, metro istasyonunun ya da mahallenin suç üreten bir bölgeye dönüşmeyeceği mesajını çok net olarak anlatmış. Giuliani’nin sekiz yıllık belediye başkanlığı sonunda New York, gündüz vakti ana caddelerde soygunların, silahlı çatışmaların olduğu bir kentten uluslararası bir efsaneye dönüşmüş.
Ben “küçük kötülüklerin bir ortamı hızla bozduğu” gerçeğinin sadece kentler değil, her ortam için geçerli olduğunu düşünüyorum. Kendi evlerimizde de, çalıştığımız şirketlerde de küçük kötülükler çok kısa zamanda kontrol edilemez, içinde huzur bulamayacağımız ortamlara dönüşebilir. Masum gibi görünen bazı aksaklıklar, düzensizlikler, başıboş davranışlar, içinden çıkılamaz, dağ gibi sorunlara dönüşebilir.
Bir şirkette insanların birbirleriyle kuracakları ilişkiler ve bu ilişkilerden oluşacak genel hava yani şirket iklimi, kendi haline bırakılacak bir konu değildir. Şirketi yöneten lider, “Ben sadece sonuçlarla ilgilenirim, insanların birbirleriyle kurdukları ilişkiler beni ilgilendirmez.” diyemez. Bir şirketin var oluş nedeni elbette sonuç üretmektir; ama elde edilecek olumlu sonuçlar ancak iyi insan ilişkileriyle mümkün olabilir. İnsan ilişkileriyle ilgilenmeyen liderler sadece kısa dönemde hedeflerine ulaşırlar, orta vadede ise kötülük hızla bulaşır ve şirket sonuç üretemez olur.
Çalışma ortamının ergonomik olarak düzenlenmesi, iş süreçleri ve organizasyon yapısı kadar, psikolojik iklimi de başlı başına bir iş olarak ele alınmalıdır; çünkü insanlar yazılı kurallar ve talimatlardan daha çok, bulundukları ortamın sessizce ilettiği mesajlara göre davranırlar. Her işyerinde çalışanlar, yöneticilerin neye değer verdiklerini, onların sıradan davranışlarından öğrenirler, duvarlara yazılan “vizyon-misyon-değerler” tabelalarından değil.
Bugün hemen her şirketin, insan kaynakları politikaları aynıdır. Hepsi insanın ne kadar değerli olduğunu ifade eder; ama bir şirketin gerçekte nasıl bir şirket olduğunu anlamak için, o şirketin günlük işleyişine bakmak gerekir: Bir şirkette düzensizlik, motivasyonsuzluk, sevgisizlik, mutsuzluk, iki yüzlülük, o şirketin günlük işleyişinde gözlenir; liderin söyleminde değil.
Yazan : Temel Aksoy
Kaynak : yenibiris.com
Insan sadece kendinden sorumlu değildir,etrafında olup bitenleri de görmeli ve acımasızca eleştirmek yerine düzeltmelidir elinden geldiğince.tıpkı bir ressamın hikayesinde olduğu gibi,ressam yaptığı resmi ustasına götürür güzel olup olmadığını sorar,ustası bunun kararını diğer insanların vereceğini söyler ve resmi kentin işlek caddesine yanında bir kızmızı kalem ile birlikte bırakır.not olarak şöyyle yazar;”beğenmediğiniz yerleri işaretleyiniz.”günün sonunda o güzel resimden geriye sadece karalanmış bir tablo kalır.ertesi gün bir başka güzel talo konulur ve renk renk boyalar konur notla birlikte;”resmin beğenmediğiniz yerlerini düzeltmeniz için boyaları kullanınız.”yazılıdır.günün sonunda kimse tabloya dokunmamıştır.bu hikayenin orjinalini bulup ukumanızı öneririm bir çok şeyi anlatıyor.
Ayrıntılar bu kadar önemliyse neden bu kadar hayatımızın dışında?