Hangi üniversitede okuduğunuza, hangi hocalardan ders aldığınıza, hangi ülkelerde eğitim gördüğünüze ve hangi ünvanları taşıdığınıza çok önem verir misiniz? Kimliğinizi, değerinizi, kendinize olan saygınızı ve başkalarından beklediğiniz saygıyı bunlara güçlüce bağlar mısınız? Eğer geleneksel yapıda bir anlayışa sahipseniz, muhtemelen bu sorulara cevaplarınız evet olur.
İyi okullarda okumak faydalıdır.
Alanında en iyi ün yapmış hocalardan birşeyler öğrenmek kazançlıdır.
Yurt dışında yaşamak, gezmek ufuk açıcıdır.
Ünvan almak kendimizi iyi hissettirir.
Oysa bunların hiç birinin gelişme, öğrenme ya da medeniyetin göstergesi olmadığını biliriz. Tüm bunlara bağlanıp kalmak, iç gücümüzü dış etkenlere bağlamaktan başka birşey değildir.
Eğer her üniversite mezunu mezun olduğu için gelişmiş olsaydı, dünya hoş bir yer olurdu. Oysa günümüzde MBA’lerini en prestijli okullarda tamamlamış, çok iyi kariyerler yapmış, altlarına jip’lerini, üstlerine burberry tshirtlerini giymiş iş adamlarının E-5’de trafigin tersine gittiğini görüyoruz. Üstelik her gün.
Kariyerlerinin en üst noktasına gelmiş, liderlik pozisyonunda bulunan ama konumunu kaybetmekten korkan yönetimlere şahitlik ediyoruz. Takım olmak ve liderliği paylaşmayı konumlarına tehdit gören anlayışlarla karşılaşıyoruz.
Moda kataloğundan fırlamış gibi güzel, alımlı ve bakımlı iş kadınlarıyla, GQ’ya kapak olacak derecede yakışıklı ve karizmatik iş adamlarının farklı ortamlarda sergiledikleri davranışların dramatik ölçüde farklı olduğuna şahit oluyoruz.
Gerçek anlamda gelişim, yeni edindiğimiz bir bilgiyi uygulayabilmekte süreklilik kazanabildiğimizde mümkündür.
Hayatta birçok şey iç disiplinimizle ilgili (self regulation). Güçlü bir iç disipline sahip olmak hata yapmamak değildir. Aksine, hata yapmak, cesaret gerektirir ve öğrenme sürecini tetikler. Bu yüzden hata yapmaktan korkmayanların risk alabilme güdüleri yüksektir, çünkü öz güvenleri yüksektir.
Güçlü bir iç disiplin, öğrendiğinizi uygulama motivasyonunuzun ve başarma azminizin kuvvetlendirilmesiyle mümkün olduğu gibi kendinize olan saygınızı da yükseltir.
Gerçek anlamda gelişim, eş dost sohbetlerinde “ya, nedir bu trafiğin hali kardeşim. Herkes kafasına göre araba sürüyor, kırmızıda geçiyor” muhabbetlerinden sonra arabaya binip kırmızı ışıkta geçmemeyi gerektirir. Aynı davranışı bir kaç kere değil sürekli yapabilmeyi gerektirir.
Gerçek anlamda gelişim, prestijli ünvanlarınızın verdiği güçle değil insani doğanızla karşınızdakilere insan oldukları ve değerli oldukları için değer verebildiğinizde mümkündür. Ve bunu sürekli, her yaşam seviyesinden insana gösterebildiğimizde medeniyet seviyemiz yükselir. Televizyonlarda sıkça rastlarsınız; taksi şöförüne uzatılan mikrofona “sen” diye hitap eden, bir sanatçıya “siz” diyen spikerler gibi davranmamayı alışkanlık haline getirebilmek gibi bir şey bu…
Gerçek anlamda gelişim, birbirimizi ezerek değil, birbirimizin bilgisinden, tecrübesinden, yaşamından, farkındalıklarından beslenerek mümkün olur. Ne zaman ki bu anlayış durum ve şartlara göre değişmez ve bir alışkanlık halini alır, o zaman gerçek gelişimden bahsedebiliriz.
Değişim işte bu yüzden zordur.
Çünkü değişim için önce farketmek, sonra farkettiğine inanmak, inandığını uygulama girişiminde bulunmak, eski kalıpları yıkabilmek, bildiklerini unutup yenilerine yer açabilmek ve bu girişimi sürekli hale getirebilmek gerekir.
Nasıl bir insan olmak istiyorsanız, çabalarınızı istediğiniz yönde sürekli tutmaya bakın.
Yazan : Fatmanur Erdoğan / KY
Değişim her şeyde değişimi getiriyor.
Başta davranışlara yansıması çok normal.