Yabani bir fil yavrusu yakalandığında kalın bir zincir ile kalın bir ağaca bağlanır. Yavru fil kaçmaya çalışır ama kaçamaz, zamanla kaçma denemelerini bırakır. O ağaçtan hiçbir zaman kurtulamayacağına inanır. Esareti öğrenmiştir artık. Bu aşamaya gelen filin ayağındaki zinciri ağaçtan sökerek, onu bir odun parçasına bağlarlar. Yavru fil her yürüyüşünde o odunun peşinden geldiğini, görünce hala o ağaca bağlı olduğunu ve hiçbir zaman bağlı olduğu ağaçtan kurtulamayacağını düşünerek kaçma girişiminde bulunmaz, çevrede dolanır ama kaçmaz.
Başlangıçta yavru filin kaçabileceğine inancı vardır ama kaçma imkanı yoktur. İkinci aşamada ise kaçma imkanı vardır ama kaçabileceğine olan inancını kaybetmiştir. Çaresizliği öğrenmiş kaçmasının kendi ellerinde olduğuna inanmamıştır. Daha önceki denemelerde karşılaşılan başarısız sonuçları kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlamıştır ve bu durum öğrenilmiş çaresizliktir.
Öğrenilmiş çaresizlik, engeli olan ya da olmayan bir kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak, bir şey yapsa da hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini gösterememesidir. Öğrenilmiş çaresizlik, geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir.
Öğrenilmiş çaresizlik adeta zihne takılan bir kelepçedir. Kontrol edemediğimiz ve bizi sıkıntıya sokan onlarca şey olabilir. Kontrol edebileceğimiz tek şeyin kendi duygularımız ve düşüncelerimiz olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz an “kendimizle ilgili sorumluluk alma bilinci” oluşturmaya başlarız. Çaresizlik öğrenildiğinde “yapamıyorum, nasıl yapacağımı bilmiyorum, ben başaramam, yapamayacağımı biliyorum” gibi olumsuz cümleler telaffuz edilmeye başlanır. Kişi çaba harcamaktan vazgeçer, olumsuz uyaranlara pasif bir şekilde maruz kalmaya devam eder. Yapabileceğini gösteren her şeyi bilindışı süreçlerinde reddeder. Bu durumda şunu bilmek çok önemlidir. İnsan çaresizliği öğrenebileceği gibi güçlü olmayı da öğrenebilir.
“İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bile şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçebilirse, o kişinin hayatında büyük bir devrim olur.” Swette Marden
Başarılı insanları, başarısız insanlardan ayıran tek fark, başarılı insanlar başarısız insanların görüpte yapamadıklarını yapabilen insanlardır. Başarmak yani görme ve işitme engelli olmasına rağmen yazdığı kitaplar, yaptığı işler sayesinde defalarca üstün hizmet ödülü alan Helen Keller gibi ya da congenital glaucoma rahatsızlığı ile doğan, aynı zamanda 12 yaşında futbol oynarken geçirdiği bir kaza yüzündende iki gözü kör olan ancak mücadeleden kaçmayıp Hukuk fakültesini bitiren , buarada müziğe olan ilgisini ve yeteneğini farkedip bu konuda kendini yetiştiren, şuan dünyanın en iyi üçüncü tenoru olarak kabul edilen Andrea Bocell gibi veya hayatındaki değişimi “bedenime hâkim oldum, farklı olmayı hiç kabullenmedim ve kendimi sevdim” diyerek anlatan, çocukluğundan beri protez bacaklarla yaşayan top model ve atlet Aimee Mullins gibi bu dünyada iz bırakmak bütünüyle bizlerin elinde. Bunları yapmamak için önümüzdeki tek ve en büyük engel sadece ‘kendimiziz’. Unutmayalım bu engeli aşma yolunda bize bizden başkası yardımcı olamaz.
Walter Bagehot’un dediği gibi :
“Hayatta en büyük eğlence başkasının yapamazsın dediğini yapmaktır!”
Çabamız ve eğlencemiz bol olsun.
Yazan : Hülya Konar
Çok güzel bir yazı teşekkürler.
yapamazsın dediklerini yapmam bazi insanları hayal kırıklığına uğrattı.iste bu durumu seviyorum.