Mükemmel İngilizce değil de en azından ana dili bu dil olan birisi kadar İngilizce dersek daha yerinde olur. Çünkü mükemmel İngilizce dersek Shakespeare’den falan bahsetmemiz gerekir ya da diğer İngilizce’yi iyi kullanan dahilerden. Konuşulanı rahatlıkla anlıyorsak, dil sahibiyle iletişime geçebiliyorsak, okuduğumuzu anlayabiliyorsak, yalnızca arada bir bilmediğimiz kelimelerle karşılaşıyorsak bu bizim için yeterli olmalı. Zira bir Amerikalı gibi televizyonun karşısına geçip ana dildeki rahatlıkta bir anlama bekleyemeyiz. Ya da on metre İleride kısık sesle konuşan birilerini anlayamayız. Bütün yabancı pop şarkıları anlayamayız. Böyle bir şey için inanın bana oldukça fazla çalışmamız gerekir, dilin konuşulduğu mekanlarda bulunmalıyız ya da ona benzer bir ortam yaratmalıyız. Ve en zoru günceli bilmeliyiz, kültürü bilmeliyiz. Bunu da buradan takip etmek çok zordur.
Yani bir dil sahibi gibi olmak bizim için ölçü olmamalı etrafta böyle insan zaten oldukça azdır. Onlarda yıllarca yurt dışında bulunmuşlardır. Ama belirttiğim gibi bu sizi korkutmasın. İstediğimiz her şeyi ama her şeyi yapabilecek düzeye gelebiliriz. Ama daha fazlasını isterseniz en yakın Amerikan konsolosluğuna gidip vize başvurusunda bulunabilirsiniz. Amerika’da birkaç yıl size iyi gelecektir.
İngilizce zor bir dil mi?
Aslında rahatlıkla size hemen şu cevabı verebilirim. Hayır. Zor değil. Aslında hiçbir dil zor değildir. Ya da genel olarak söylersek hiçbir şey zor değildir. İngilizce eğer zorsa onu kesin biz zorlaştırmışızdır. Şartlar zorlaştırmıştır. Belki İngilizce diğer dillere göre daha zormuş bir zamanlar ama üzerinde o kadar çok çalışılmış ki, bugün artık zor demek çok zor. Diğer hiçbir dille kimse bu kadar uğraşmamış. Bunun nedeni başta söylediğim gibi başlı başına bu dilin ticari bir sektör oluşu. Bu da tabi uluslararası bir dil olarak kabul görmesinden kaynaklanıyor. Bilgi çağının dilinin İngilizce olmasından, bilim dilinin İngilizce olmasından kaynaklanıyor. Bunlara ek olarak çok sayıda insanın bu dili öğrenmek zorunda kalmış olmasından ya da istemiş olmasından kaynaklanıyor.
Dediğim gibi zor değil. Fakat bir defa başlarız terk ederiz. Sonra bir daha. Sonra bir daha. Başlarız ama sadece başlarız. Hiç çalışmayız. Kursa gidip her şeyin biteceğini sanırız. Elma ağzıma düş deriz. Sonra beş yıl geçer hâlâ dil öğrenemediğimizi hissederiz. Sonra dil öğrenmekten vazgeçeriz. İnanın bana size böyle birçok örnek gösterebilirim. Hatta bu satırları okuyan tanıdıklarım kendilerini bilirler. Öğrencilerimle sabit. Her türden öğrencim oldu. Her yaştan. Her eğitim seviyesinden. Şunu fark ettim; öğrenmeyi gerçekten isteyenler istediklerini aldılar. Hatta içlerinde beni şaşırtanlar, kısa zamanda çok iyi ilerleme kaydedenler oldu. Spor olsun diye kursa gelenler gördüm, aktivite olsun diye ya da başka amaçlarla onlar hâlâ gidiyorlar.
Umarım bir gün öğrenirler. Her zaman şunu söylemişimdir. Haftada altı veya dokuz ya da daha fazla bu kadar aktif çalışma saatiyle yani öğretmenle birlikte çalışarak bu dili öğrenemezsiniz, öğrenmek istiyorsanız çalışmalısınız. Bugün hemen bu akşam eve gider gitmez bu konulara göz atmalısınız. Bizler sadece öğretiriz. Öğrenmek sizin işiniz demişimdir. Ama nedense bazıları ısrarla anlamak istemez. Siz onlardan olmayın. Başarı size bağlı.
Çevirisini yaptığım bir kitapta şöyle bir cümle vardı: Bir fili nasıl yersiniz? Cevap ise şu: Onu parçalara ayırırsınız sonra, lokma lokma yutarsınız.
Dil budur işte, bütünüyle alamazsınız, zamanı kısaltamazsınız, yoğunlaştıramazsınız, hazmetmeniz için zaman gereklidir, öğrenmeniz için sabır ve istikrar gereklidir.
Kaynak : Roket İngilizce
İngiliz aksanıyla İngilizce konuşmaya çalışma, seninki bir acaip duruyor yapma bunu yapma işte. . Teşekkürler.
Nasıl ingilizce konuşacağız?
Neden ingilizce öğrenemiyoruz?
İngilizce zor bir dil mi?