Ses tonunu doğru kullanma hem sosyal hayatta hem de iş hatayında oldukça önemli. Bu yüzden işinde başarılı olmak isteyen yöneticiler ses eğitimi derslerine katılıyor. İş hayatında kullanılan ses tonu ve beden dili hem ilişkiler de hem de toplantılarda büyük önem taşıyor. Yöneticilerin özellikle dikkat etmesi gereken bu unsurlar çalışanlarıyla daha iyi iletişim kurmalarını ve kendilerini daha iyi dinletebilmelerini sağlıyor. Semiha Berksoy Opera Vakfı da güzel konuşma, beden dili, şan ve fonetik eğitimleri veriyor.
Bir grubu, kitleyi etkilemek için en önemli şey, güzel bir sese sahip olmak, cümleleri akıcı ve rahat bir şekilde söylemek, konuşamalar arasında duraksamadan istenilen şeyi ifade edebilmek ve beden dilini etkili kullanmak. Böylece konuşmacı kendine bir alan yaratmış oluyor ve bu alanla karşısındaki kişiyi ikna ediyor. Semiha Berksoy Opera Vakfı’nın verdiği eğitimlerden bazıları da bunlar. Kurumsal alanda güzel konuşma dersleri, beden dili, şan ve fonetik eğitimi veren vakfın birçok farklı sektörden öğrencisi var. Üniversitede daha etkili ders anlatmak isteyenler, yöneticiler, psikologlar, mimarlar, politikaya atılmak isteyenler, yüksek lisans öğrencileri de bu grubun içinde. En az 6 ay süren eğitimler 8-12 kişilik sınıflarda veriliyor.
Vakfın eğitmenlerinden, ünlü opera sanatçısı Semiha Berksoy’un kızı Prof. Zeliha Berksoy, eğitime gelenlerin, arkadaş grubu içinde ya da yeni edindikleri çevrede güzel konuşma sayesinde çok olumlu sonuçlar aldıklarını söylüyor: “Sesin rengi, tonalitesi çok önemli. Önce görsel olarak birinden etkileniriz. Seminer, konferans ya da iş toplantısında bir gruba hitap edeceksiniz mesela. En güzel takım elbiseyi giymiş olabilirsiniz, en pahalı ayakkabıları almış olabilirsiniz. Ama ağzınızı açtığınız an kulağa hoş gelmeyen bir ses çıkarsa bütün imajınız paramparça olur. Biz şan derslerimize çok önem veriyoruz. Sesin rengini ve volümünü şan derslerimizde veriyoruz.”
Ergenlik çağında ya da daha sonraki yıllarda bazı kötü alışkanlıklar, ailedeki bir bireyin ses renginin değişik olması sesi etkiliyor. Bazı çocuklar annesinden, babasından sesleri nasıl duyuyorsa kendinde de öyle oturtuyor diyen Berksoy, bu durumlarda sesin yanlış kullanılabileceğini vurguluyor: “Ses bir kas. Kulağa hoş gelmeyen sesleri şan dersiyle doğru yere getiriyoruz. Ses cızırtılı olabilir, hasta olabilir, kısık olabilir ya da yanlış bir yerden konuşulduğu için kulağı tırmalayabilir.”
Sunum ve toplantı metinlerine çalışılıyor
Eğitime şan dersleriyle başlanıyor. 1 saat süren şan eğitiminden sonra beden ve nefes dersleri geliyor. Şarkı söyleme tekniğiyle konuşma tekniğinin aynı olduğunu belirten Berksoy, ikisinin de diyafram nefesiyle başladığını söylüyor. Doğaçlamalar ve dramatik çalışmalarla kişinin kendine güvenmesi sağlanıyor. Mesleki konumlarına ait söylemler, metinler ya da serbest konuşma şeklinde çalışmalar yapılıyor. Metinler köşe yazıları, şiir veya öykü çalışılabiliyor. Kişinin kendi getireceği konular da olabiliyor. Mesela yapması gereken bir sunumu varsa ya da toplantıda okuyacağı bir metin, bunlar da çalışılıyor. Temel eğitim ve bilgileri verildikten sonra kişinin ihtiyacı üzerine çalışılıyor. Kişinin iş hayatında hiç beklemediği durumlarla karşılaştığında kendini rahat bir şekilde dışa vurabilmesi için de uygulamalar var.
Herkesin çalışma hayatında belli bir formda olduğunu söyleyen Berksoy, bu form içinde hareket edilmesi gerektiğini belirtiyor: “Her meslek kişiyi kendi kalıbına sokar. Doktor, bankacı, iş adamı, denizci başka bir kalıptadır, işi onu şekillendirir. Doğaçlamalarda bunu kırıyoruz. Kendi kişilik özelliklerini de kullanmasını sağlıyoruz, en doğalına iniyoruz. Böylece kişinin iç aksiyonu, bedenini kullanması, ses kaslarınızın rahatlaması söz konusu oluyor. Kendi doğallığınıza ne kadar çok dönerseniz o kadar kendinize güveniniz geliyor ve rahat pozisyona geçiyorsunuz.”
Çalışma hayatında spontan hareketlerin çok etkileyici olduğunu belirten Berksoy spontan olmanın birikim meselesi olduğunu söylüyor: “Ben spontan olacağım diye toplantının ortasında su bardağını yere düşürmek olmaz. O anda içinde bulunduğunuz toplantının en yoğun anında spontan bir sıçrayış yapabilirsiniz bir cümleyle. Sesinizin bir tonuyla, birdenbire dikkati üzerinize çekebilir, odak haline gelebilirsiniz.”
Otoriter ses tonu çalışanı kaçırır
Yöneticilerin çalışanlarıyla astlarıyla sürekli otoriter bir ses tonuyla konuşması çalışanı kaçırmaya başlıyor. Tek ton konuşmak astların kendini geriye çekmesine, sadece gerekli oldukları zaman öne çıkmalarına neden oluyor. Ortak bir çalışma yapılmak isteniyorsa insani ilişkiler öne çıkıyor ve bu tip konuşma da birlikte çalışmayı zorlaştırıyor. Yöneticinin konuşurken zaman zaman moral verici olması gerekiyor. Tabii arkadaşça ilişki de bir yere kadar. O da hiyerarşiyi etkileyebiliyor. Bir yöneticinin ne zaman arkadaşça yaklaşacağı, ne zaman tatlı sert bir otorite kullanacağı, ne zaman yüreklendirerek konuşacağı çok önemli. Çalışanlarla olan ilişkilerde serinkanlı olmak gerektiğini belirten Berksoy, yöneticinin benmerkezci olmasıyla ilişkilerin bozulacağını söylüyor: “Yöneticiler bunları yapamıyorlar. Çünkü güvensizlik meselesi var, kendine güvensizlik. Davranışta, konuşma şeklinde, kelimelerin seçiminde, cümle yapısında belli bir takım güvensizlikler olduğu için nasıl davranması gerektiğini, elini kolunu nereye nasıl koyması gerektiğini, ayakta nasıl durması gerektiğini bilmiyorlar. Böyle olunca da karşısındakini etkileyemiyor. İçten olunca ister istemez herşeyi elde ediyorsunuz. Bütün bu içtenliğinizi yalın, sağduyulu, serin bir şekilde laubali olmadan ortaya koyarsanız karşınızdakini etkilersiniz.”
Beden dilinin de iletişimde önemi çok büyük. Göz teması mesela. Yöneticilerin gözlerin içine bakamadığını, gözlerini özellikle kaçırdığını belirten Berksoy, elin kolun rahat bırakılması ve söyleneceklerin göz teması kurularak söylenmesi gerektiğini ifade ediyor.
Gözlerinizle salonu tarayın
Monoton bir konuşmada ses hep aynı tonda devam ediyor, aynı yerde başlayıp bitiyor. Böyle bir konuşmacıyı 4-5 cümle sonra kimse dinlemiyor. Söylenenler ne kadar önemli olursa olsun tekdüze bir tonla anlatılan şeyler dikkat çekmiyor. Bu nedenle can alıcı cümlelerin can alıcı bir şekilde söylenmesi gerekiyor. Konuşma metninin seyirciye geçirilmesi için konuşmayı yapan kişinin izleyiciyi kendi üzerinde odaklaması lazım. Bu da beden diliyle, duruşla, salona hakimiyetle oluyor. Gözlerle salonu taramak “beni dinler misiniz, burada size önemli şeyler anlatıyorum” anlamına geliyor. Konuşmanın belli yerlerinde sesi yükselterek, bazı yerleri hızlı konuşarak, bazı yerleri tek tek anlatarak, durarak hatta heceleyerek anlatmak izleyicinin sürekli takipte kalmasını sağlıyor.
Konuşmayla ilgili en çok görülen hatanın r, t, ş, ç harflerinin söylenememesi olduğunu söyleyen Berksoy, bunların büyük bir kısmının düzelebileceğini belirtiyor: “Yanlış konuşma, dudak tembelliği gibi nedenleri var. Hepsi için kişiye özel alıştırmalar veriyoruz. Bunu her gün çalışmak gerekiyor.”
Sunum ya da konuşma sırasında sahneyi gezmenin etkili olacağını belirten Berksoy, bazı konularda sahneyi kullanmanın estetik olmayacağını söylüyor: “Bazı durumlarda seyirciyle iletişim kurmak gerekir. O zaman balkonda oturanla bile ilişki kurmak gerekir.
Harflerin telaffuzu konuşmada en çok yapılan hatayken beden dilinde en sık yapılan hata ise elin kolun kullanılması ve göz teması. Elin kolun nereye konulacağına odaklanılırsa kollar kişiye batıyor. Bunun yerine anlatılacak konuya odaklanılırsa eller konuşmacıya destek olarak açıklayıcı bir şekilde yardımcı oluyor. Beden dili ne konuştuğunuza bağlı diyen Berksoy, farklı hareketler yapıldığında göze batarsınız diyor.
Politikada hitabetin çok önemli olduğunu belirten Berksoy, bu alanda yer alanların sorunlarının çok ağır olduğunu söylüyor: “Aşırı güvensizlik, bedenini taşıyamamak, aşırı utangaçlık var. Kendi mahallelerinde son derece özgür ve cevval kişiler. Mahallenin dışına çıktıklarında çok tutuklar. Politikacıların her yerde kendini ifade etmesi, insanları etkilemesi lazım.”
Kaynak : On5Yirmi5
Hocam bırakın etkili ve güzel konuşmayı ,insanlar artık konuşmuyor ki…genç grup caht ve mesajlaşma ile uğraşırken ebeveynler ise tv ye kilitlenmiş bir şekilde…tv de ki kaynana semra hanımın psikolojisini kendi çocuğunun psikolojisinden daha iyi bilen ebeveynlerimiz var malesef…;(
Hocam neguzel açıklamıs ağzına sağlık hocam
bende ş, ç harflerini çok zor söylüyorum ve Yanlış konuşma, dudak tembelliği var bunları nasıl düzeltebilirim ?
Doğru ses her şeyi çözebilir.
E Atalar boşuna dememiş… “Yılanı deliğinden çıkarır” diye :)
An itibariyle de programı yayında iletişim alanında iyi bir program izlemeniz önerisi ile… . Teşekkürler.