1. Toplumsal baskılara kurban olmayın: Pek çoğumuz toplumsal baskıların dışında kalmayı başaramayız. Çok sayıda araştırma, kendisiyle barışık pek çok normal insanın bile arkadaşlarının ve otoritenin etkisinde kaldığını gösteriyor. Toplumun birey üzerindeki etkisi incelendiğinde seçenek paradoksu denilen bir durumla karşılaşıyor. Bu strateji, seçenekler sınırlı iken işe yarar. Ancak seçenekler karmaşık hale geldikçe yarardan çok zarar verir. Öte yandan, beklentilerini karşılayan ilk seçeneği tercih edenler, seçenek bolluğundan etkilenmezler. İnsanlar, milyarlarca insanın arasında eşini bu şekilde seçiyor.
2. Seçeneklerinizi sınırlamayı öğrenin : Seçenek sayısı az oldukça seçim yapmak kolaylaşıyor. Burada sorun daha fazla miktarda seçeneğin de bir bedelinin olması. Seçenekler arttıkça inceleme, araştırma, analiz etme süreci uzar. Tercih yaparken insanlar kontrolün kendilerinde olmasını ister. Yine de karar verme eylemi insanlarda doyumsuzluk duygusu yaratır. Bu durumda kontrolü başkasına devretmek daha doğru olur. Uzmanlar, “seçim yaparken tercihin kendilerinde olduğu durumda insanlar mutlu olur” düşüncesinin her zaman doğru olmadığını belirtiyor.
3. Farklı bakış açısı kullanın : Bazı durumlarda yaptığınız tercihler, seçeneklerin sunuluş şekillerine bağlıdır. İnsanlar, kazançlı çıkacağı seçenekleri tercih etme eğilimindedir ve kaybının olacağı seçeneklerden uzak durur. Örneğin diyet veya gıda ürünlerinde, üzerinde %10 şeker vardır yerine %90 şeker içermez yazması daha etkilidir. Buna “çerçeveleme etkisi’’ denir. Dolayısıyla insanlar seçenekleri farklı açılardan değerlendirebilirler.
4. Ayrıntılara takılma : Karar alma sürecinde insanlarda ilgisiz ve önemsiz olaylara odaklanma alışkanlığı görülebilir. Buna ‘’çapa atma etkisi’’ adı verilir. Bu etki çok sınırlı bilgiye dayanan kararlarda ortaya çıkan etkidir. Bu gibi durumlarda insan ilgisiz faktörler üzerine yoğunlaşabilir. Örneğin mağazada indirimli fiyatlarla ilgilenen kişi, indirimli fiyatla orijinal fiyatı karşılaştırır ve o eşyanın ‘’ucuz’’ olduğunu düşünür. Oysa mutlak değerler ele alındığında eşyanın fiyatı aslında pahalı olabilir. Çapa atmadan ne kadar etkilendiğinizi bilmediğiniz için buna karşı nasıl tepki yaratacağınızı kestiremezsiniz.
5. Pişmanlık : Örneğin çok eski yıllardan kalma, ancak kilonuz nedeniyle size uymayan çok para yatırdığınız bir elbise veya takımınız var. Bunu atmaya kıyamamanızın ardında “batık maliyet yanlışlığı” adı verilen alışkanlık yatıyor. Bilim adamlarına göre bunun nedeni, insanların bir şeye ne kadar çok yatırım yaparlarsa o şeye karşı kendilerini de o kadar sorumlu hissetmeleri. Yatırım mutlaka parasal olmayabilir. Batık maliyet durumunda “olan oldu” mantığıyla hareket etmemiz gerekir. Zararın neresinden dönülürse kârdır.
6. Kararlarınızın sonuçlarını düşünün: Aldığınız her karar gelecekle ilgili bazı öngörülerde bulunmanızı gerektirir. Yaptığımız seçimin sonunda neler hissedeceğimizi hayal ederiz; seçimimizin gerçekleştiği zaman sonuçlarını kestirmeye çabalarız. Sonuçta bizi mutlu edecek tercihten yana oyumuzu kullanmaya çalışırız. Alacağımız kararların sonuçlarına ilişkin öngörülerde bulunmak teorik olarak yararlıdır. Ancak insanlar tahmin yürütmekte, o kadar başarılı değildir. Çünkü çoğu zaman kararlarımızın sonuçlarıyla ilgili – iyi veya değil – öngörülerde abartıya kaçarız. Neyle karşılaşırsak karşılaşalım, gelecek düşündüğümüzden daha az acı ve daha az mutluluk verir. Ayrıca insan yapısı gereği en kötü olasılıkla bile başa çıkabilir.
7. İçgüdülerinize güvenin : İyi bir karar vermek için seçeneklerin artı ve eksilerini tartarken uzun zamana ihtiyacınız olduğunu düşünürsünüz. Oysa bazı koşullarda ani kararlar veya içgüdüsel seçimler, enine boyuna düşünülerek alınan kararlardan daha iyi sonuçlar verebilir. Princeton Üni.’nin yaptığı çalışmaya göre, karşılaştığımız bir insan ile ilgili ilk izlenimi, o kişinin yüzünü gördüğümüz 100 milisaniye içinde edinirmişiz. Bilim adamları bu değerlendirme süresini 1 saniyeye çıkarttıklarında, değerlendirmenin hemen hemen hiç değişmediğini gördüler. Bir insan hakkında rasyonel bir değerlendirme yapmak ve ilk izlenimleri düzeltmek için insanları daha uzun süre tanımak gerektiği inancı yaygındır. Aşırı bilgi bilinçli kararı olumsuz etkileyebilir. İçgüdülerinize güvenmekten vazgeçmeyin.
8. Karar verirken etkileyen duygu: Duyguların, karar alma mekanizmasının işleyişini engellediği inancı yaygındır. Ne var ki duygular, kararların ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanların en temel duyguları, hayatımızı tehdit eden koşullarda hızlı ve kendiliğinden kararlar almamızı sağlayacak şekilde oluşmuştur. Kaldı ki karar verirken duyguların rolü sanıldığından daha derinlere iner. Karar verince beynin duygularla ilgili kısmı faaliyete geçer. Kaliforniya Üni. öğretim üyeleri, beyinlerinin sadece duygusal bölgeleri zarar görmüş insanları inceledi ve bu kişilerin en basit konularda bile karar veremediğini keşfetti. Öfke altındayken alınan kararlar daha bencil, daha aceleci ve daha risklidir. Tüm duygular, düşüncelerimizi ve dürtülerimizi etkiler. Üzüntü, doğru karar alınmasını sağlayan tek duygudur. Çünkü bu durumda, kişiler önerilen seçenekleri daha iyi değerlendiriyorve doğru seçenek üzerinde karar verebiliyorlar.
Kaynak : yenibiris
Yazan : Psikolog Dr. Işın AKI
merhaba, troll olmaya nasıl karar verdiniz acaba?
Karar vermek dünyanın en zor işi..
Peki nasıl karar vereceğiz?