“Bugünün dünden farkı, bir şeyler kazandırmış olmasıdır” zihniyetini benimseyen kişilerdir çok yönlü insanlar. Bununla birlikte, kendini tek bir düşünceye bağlamış, doğru bildiğinden şaşmayan ve kendini bildiğinin dışındaki her şeye kapamış insanlar da görmek mümkündür. Bu aylarda bulutlar gözyaşı akıtıyor ve bizler şemsiye açıyoruz gökyüzüne doğru. Kışlık giysilerimiz alıyor yazlık kıyafetlerimizin dolaptaki yerini… Sahil kenarında oturanların yaşadığı bir diğer durum, kuşların cıvıltısının yerini dalga seslerinin alması…
Yaşam çok güzel, kaliteli yaşam daha bir güzel!
Kendinizi bir evde hayal edin. Fakat bu, sıradan bir ev olmasın. Dört cepheyi de görebilen, sabahları güneşin doğuşunu, akşamları gökyüzünün aldığı kızılımsı renk ile kızaran gökyüzünün görülebileceği bir ev… Kuzeyinden gelen dalga sesleriyle karışan martıların çığlıklarının duyulabildiği bir ev bu. Adeta cennet… Tıpkı yurdumuzda dört mevsimin özelliklerinin yaşanabildiği gibi bu evde de her bir saat farklı bir güzellikte yaşanıyor. Ve her bir saat ayrı bir tat veriyor insana.
Kimi insanlarda dört cepheye açılan pencerelerin olduğu evdeki gibi dört farklı görüş alanı vardır. Ve her biri başka yönlere açılan bu pencereler insanı zengin kılar. Böyle insanlar ender olduğu gibi, yaşamı da farklı bir şekilde değerlendirir ve hayatı kuralına göre oynarlar! “Bugünün dünden farkı, bir şeyler kazandırmış olmasıdır” zihniyetini benimseyen kişilerdir çok yönlü insanlar. Bununla birlikte, kendini tek bir düşünceye bağlamış, doğru bildiğinden şaşmayan ve kendini bildiğinin dışındaki her şeye kapamış insanlarda görmek mümkündür. Böyle insanların ömürleri ne kadar uzun olursa olsun, yaşamları zengin olmadığı için hayatı dolduracak pek fazla şey bulamaz ve bomboş yaşayıp tüketirler senelerini.
Kendine değer veren insan, sosyal ve kültürel açıdan kendini zenginleştirir. Etrafında olup bitenlere sessiz kalmaz, en azından olaylara yorum yaparlar. Günümüzde, başta ailemizde, işimizde ve varsa diğer sosyal ortamlarda aktif rol alan kimseler öldükten sonra da iz bırakan ve tarihten günümüze adını duyduğumuz kişilerdir.
Sadece bilinçsiz kişiler uyuyarak büyümeyi beklerler
Ülkemizde bir insanın ömrü ortalama 60 yıl. Ve insan, ömrünün 3’te birini, yani 20 yılını uyuyarak geçiriyor. Söylemesi bile ne kadar acı, öyle değil mi?
Toplumumuzda bebekken günün yemek yeme eylemi dışındaki tüm zamanlarda uyumamız gerektiği söylenmiştir. Ağlayan bebek uykusu geldiği için ağlıyor olmalıdır, eğer uyumazsa büyümez ve küçücük kalır. Bu düşünce doğduğumuz günden itibaren kulağımıza fısıldanan ninnide dahi vardır: “Uyusun da büyüsüsün ninni, tıpış tıpış yürüsün ninni…” Ve bir bebek doğduğu günden itibaren uyumaya, uykuya mecbur kılınmaktadır.
Ergenlik çağına gelen gence ise bu kez de “Günde sekiz saat uyumalısın. Eğer uyumazsan kendini yorgun hisseder ve işine, derslerine konsantre olamazsın!” denir. Sizce bu zoraki direnme ne kadar mantıklı? Nedir bu uykuya olan zaaf? Her insan ergenlik çağı itibariyle günde 4 ile 6 saat uyku ile hayatını sürdürebilir. Zaten doğru olan da budur. Tarihe baktığımızda ampulü icat eden Edison’dan yerçekimini keşfeden Isaac Newton’a kadar bütün bilim adamları, diğer araştırmacı ve zeki insanlar günde 3-4 saat uyurlardı. Oysa şimdi anne-babalar çocuklarını yastıklara bağlama çabası içerisindeler. Günde sekiz saat uyunmalıdır diyen biri kuyuya taş atmış ve öyleye benziyor ki, o taş alınmadan olmayacak. Eğer siz yaşam kalitenizi artırmak ve iz bırakmak istiyorsanız fedakarlıktan kaçınmayın.
yüksek dağlara benzer,
alışık olmayanları ürkütür. / “Cenap Şahabettin”
Kendine değer veren insan, sosyal ve kültürel açıdan kendini zenginleştirir. Etrafında olup bitenlere sessiz kalmaz, en azından olaylara yorum yaparlar.
Yazar : Gülşah KESKİN
Bir insan 4 ile 6 saat uyuyor denilmektedir
ama saat 9 gibi uyuyup 6 saatlik uyku ile saat 4 de kalkıyoruz.böylece ertesi güne yorgun başlamaz mıyız
ellinize sağlık çok güzel paylaşım
Cok dogru anlamli yorumlar buldum yazinizda kendine deger veren insan karsisindaki kisilerede deger veriri kendini seven baskasini da sever bence