Siyah Kuğu kitabının yazarı Nassim Nicholas Taleb, her uzmanlık alanında çalışan insanların %90’ının kulaktan dolma bilgilerle iş yaptığını, sosyal bilimlerde ise bu oranın %99’a çıktığını söyler Twitter Post.
Diğer sosyal bilimlerdeki uzmanların söylediklerinin ne kadarının doğru olduğunu değerlendirecek bilgiye sahip değilim ama pazarlamacılar arasında neyi neden yaptığını bilenlerin gerçekten eser miktarda olduğunu her gün gözlemleyebiliyorum.
Pazarlamacıların büyük çoğunluğu her duyduğunu yüksek sesle dillendirme eğilimine sahip.
Avusturalyalı pazarlama profesörü Mark Ritson geçenlerde Marketing Week’te 2018 yılında pazarlamacıların hangi palavraları (İngilizce Bull Shit) dillendireceklerini listeledi. (Big Seven in 2018)
1- Yapay Zekâ: 2018 yılında pazarlamacıların dilinden yapay zekâ kavramı hiç düşmeyecek. Her yeni söylemin peşinden koşma eğilimleri çok güçlü olduğu için pazarlamacılar tam olarak ne olduğunu bilmedikleri bu kavramı ağızlarına sakız yapacaklar. Her ortamda her durumda yapay zekadan bahsederek kendilerini geleceği okuyan uzman konumunda göstermeye gayret edecekler.
2- Artırılmış Gerçeklik: Pazarlamacılar 2018 yılında bütün müşterilerine artırılmış gerçeklik uygulamaları önerecekler. Kendi üzerlerine düşen görevleri hakkıyla yapmak yerine oyuncaklı işlere aşırı merakları nedeniyle her durumda insanlara gözlükler takarak onları başka bir boyuta çıkaran uygulamalarla cezbetmenin markalara ne kadar yarar sağlayacağını anlatacaklar.
3- İçerik Kraldır: Pazarlamacılar reklam yapmak gibi “modası geçmiş” uygulamalar yapmak yerine her markanın içerik üretmesi gerektiğini, içeriğin “kral” olduğunu dillendirecekler. Markanın bilinirliği ve satış noktalarında bulunurluğunun artık önemli olmadığını söyleyecek, başarmak için mutlaka içerik üretmek gerektiğini savunacaklar. Tüketicilerle (müşterilerle) ilişki kurmanın, onları markaya bağlamanın (engage etmenin) hatta onları bu yolla markaya aşık etmenin ne kadar önemli olduğunu anlatacaklar.
4- Marka Öyküsü: Son yıllarda olduğu gibi 2018 yılında da “öykü anlatma” gündemdeki yerini koruyacak. Pazarlamacılar karşılaştıkları her durumda “öykü anlatmanın” öneminden bahsedecekler. Markanın büyümesi ve karlılığı gibi dünyevi işleri şirketin finans yöneticilerinin işi olduğunu savunacak, markanın her ortamda “öykü anlatması” gerektiğini dillendirecekler. (Not: Kitabımda da yazdığım gibi, reklamda öykü tekniğini kullanmanın çok faydalı olduğunun altını bir kere daha çizmek isterim. Mark Ritson, bu kavramı abartıp, öykü anlatmayı “her derde deva” gören pazarlamacılarla dalga geçiyor.)
5- Milenyum Kuşağı: 2018 yılında da son yılların en moda kavramı olan “Y ve Z kuşağı” söylemi gündemin ilk sıralarında yer alacak. Kendisinin ne kadar güncel olduğunu ve gençliğin önemini bildiğini ifade etmek isteyen pazarlamacılar “milenyum kuşağının” markanın esas hedef kitlesi olduğunu savunacaklar. Daha fazla harcanabilir gelire sahip kitleleri bir kenara bırakıp, aslında pek de maddi imkânı olmayan “milenyum kuşağının” öneminden bahsedecekler. Kendilerinden kimse hesap sormadığı için geçmiş yıllarda olduğu gibi 2018 yılında da aynı söylemi sürdürecekler.
6- Ulvi Amaç: 2018 yılında pazarlamacılar her markanın “ulvi bir amaca” sahip olmasını hararetle savunacaklar. Hizmet ettikleri markalara “Daha iyi bir dünya için”, “Hayata değer katar”, “Güzel yarınlar için”, “Tertemiz bir dünya” gibi vizyona sahip olmanın önemini anlatıp, bunu yapan şirketlerin daha hızlı büyüdüğünü anlatacaklar. Kanıt olarak da Jim Stengel’in kitabını gösterecekler. Yazarın kitabında söylediklerinin sıradan bir mantık yürütmeyle bile iki dakikada çürütüldüğünden habersiz, bu görüşleri dillendirmeye devam edecekler. Özellikle “milenyum kuşağının” “ulvi amacı” olan markalara düşkünlüğünden söz edecekler. Ama bu stratejinin markayı gerçekten büyütüp, şirketin karlılığı ile ilgisi olup olmadığını hiç merak etmeyecekler. Bu tür süfli işleri şirketin CEO’suna ve mali işlerden sorumlu yöneticilere bırakacaklar.
7- Blockchain: Pazarlamacılar her moda kavramı sahiplendikleri için, 2018 yılında Blockchain teknolojilerine özel önem verecekler. Her toplantıda mutlaka bu konuyu tartışacaklar, hizmet ettikleri markaların Blockchain stratejisi olup olmadığını sorgulayacaklar. Gelecekte Amerikan Doları’nın, Euro’nun, İngiliz Sterlini’nin esamesinin okunmayacağını bütün ödeme sistemlerinin Blockchain teknolojileriyle yapılacağını savunacaklar. Kendilerine 1630’lu yıllarda Hollanda’daki Lale Çılgınlığı’ndan bahsedildiğinde ise boş gözlerle bakacaklar.
Yazan : Temel Aksoy,