Lidersiz liderlik nasıl bir kavram? Bu hafta sonu, parçası olmaktan çok keyif aldığım bir organizasyonun gelişim programları mezuniyet töreninde Gündüz Vassaf Hoca‘nın keyifli sohbetine katılma fırsatı buldum. Konumuz liderlik, yeni dönemde nasıl liderler olunmalı idi. Gündüz Hoca, bütün bilgeliği ve inceliği ile aslında nasıl lidersiz bir dünya yaratmamız gerektiğini anlattı:
Lider Yetiştirmek
Bir kere vücut çalışır gibi lider yetiştirmeye çalışıyoruz. Aileler çocuklarına çok küçük yaşlardan itibaren liderlik vasıflarını geliştirmeye dönük eğitimler aldırıyor. Okullar, üniversiteler öyle. İş hayatında neredeyse staj programlarından itibaren genç çalışanlara nasıl lider olunur kürleri uyguluyoruz. Hepimiz dikey düzlemde yani bir hiyerarşinin içinde üst basamaklarda nasıl oluruz; piramidin altını nasıl -doğru bildiğimiz şekilde- yönlendiririz sorusuna bir cevap arayışındayız.
Aslında insan, sosyal bir varlık. Bir liderin verdiği yönle/direktifleri ile hareket etmek; sosyal bir varlık olmasından gelen “ilişki kurma yeteneği” ile çelişiyor. Yapılan araştırmalar; bir liderin olduğu grupların hayatta kalma şansının, lidersiz gruplara göre daha düşük olduğunu göstermiş. Yani grubun içerisindeki herkesin oyuna kendi birikimi, yetkinlikleri ile katıldığı; herkesin söz sahibi olduğu; bir kişinin doğrusu etrafında değil de kolektif bilinçle hareket eden grupların var olması ideal durum.
Liderlik Örnekleri
Gündüz Hoca, sokak hareketlerinden de örnek verdi. 70 öncesindeki sokak hareketlerinin hepsi liderli iken; son dönem sokak hareketlerinde bir lider görmüyoruz. Arap Baharı da dahil olmak üzere bu hareketler bir lider etrafında toplanarak yapılmadı ya da bir lider yaratmadı. Bu kadar kalabalık ve odaklı grupların nasıl lidersiz hareket edebildiklerini anlamak lazım.
Gelelim bugünün çalışma ortamına. İstediğiniz cümlelerle süsleyin; “o yönetici değil liderdir!” deyin, bugünün kurumsal dünyaları bu role bir şekilde ihtiyaç duyuyor. Birinin otoriteyi temsil etmesi, vizyonu çizmesi, gidilmesi gereken yolu belirlemesi ve grubun o doğrultuda hareket ettiğinden emin olması gerekiyor. Bunun için de liderin o organizasyondaki herkesten daha çok tecrübeli, öngörülü, donanımlı, vs vs olması gerekiyor. Günün haberini vereyim: Bu mümkün değil!
Kaldı ki her birimizin değişmeye/dönüşmeye çalıştığı bu dünyanın içine doğmuş bir nesle liderlik etmeye çalışıyoruz. Yani bizim “öğrenmeye çalıştığımız” dünyaları onlar doğuştan biliyor, kime ne anlatıyoruz :)
O çok özendiğimiz, onlar gibi olmaya çalıştığımız startup’ların kimyasına bakalım bir de. Kafası çalışan 3-5 çocuk kurmuş bu şirketi diyoruz hep. Kim lidermiş, kim kimi yönetmiş bilmiyoruz. Eminim o fikirlerin olgunlaştırıldığı ve ete kemiğe büründüğü o masalarda herkes varlığı ve birikimi ile işe değer katıyordur.
E ne oldu şimdi? Bütün o ilham verici vizyoner konuşmalar; o her şeyi bilen, gören, çözen duruşlar; her konuda fikri olmalar, her soruna reçete yazmalar, daha neler neler… Yeni mezun çocuklarla aynı masalara oturup işin doğrusunu onlara mı soracağız? Bizim dediğimiz olmayacaksa, koca bir takım bir sözümüzle hareket etmeyecekse biz boşuna mı çalıştık, bunca yıl boşuna mı dirsek çürüttük?
Lidersiz Çalışabilmek
Kurumsal dünyaların da sayılı gününün kaldığını; yeni iş düzeninin çok daha mikro ve çevik yapılar etrafında şekilleneceğini düşünürsek cevabım: Evet. Birçok düzlemde olduğu gibi çalışma yaşamı ile ilgili de bir geçiş sürecini yaşıyoruz beraberce. Başta günümüz liderleri olmak üzere lidersiz çalışabilmeyi, lidersiz iş üretebilmeyi öğrenmeliyiz hızlıca. Yeni dünya bir kişinin beyni, zihni, hayalleri etrafında değil; kolektif doğruların olduğu özgün yapılarda yükseliyor. Yılların Gündüz Hoca’sı bile bütün o birikimine rağmen “nasıl oluyor anlamak lazım” diye bitirdi sözlerini, bir reçete yazmadı yani :) Biz de formüller aramak yerine bugünden apoletleri çıkartıp grubun parçası olmaya gönüllü olsak ne güzel olur. Dışardan bakıp sağa sola çekiştirerek değil de “içinde var olarak”, ortamı daha iyi anlarız belki.
Yazan ve Kaynak : Gülçin Alıcı Gökçe, thestoreteller
güzel bir yazı olmuş