Neden masallar yakışıklı prensin prensesi öpmesiyle, “evlenip sonsuza kadar mutlu yaşadılar” ifadesiyle son bulur? Eğitim hayatını noktalamış, çalışma hayatı da olmayan genç kızların annelerini bir nebze de olsa anlıyorum. Kızları için koyabilecekleri tek hedef evlilik oluyor çoğu zaman. Ama… aynı telaşı kızları yüksek lisans yapmış, iyi bir şirkette yönetici olan annelerde de görmek beni daha çok şaşırtıyor doğrusu.
Evlilik öncelikle annelerin çocukları için koydukları hedef. Tamam, dünya gözüyle çocuklarına karşı görevlerini tamamlasınlar istiyorlar, evladı yuvasını kursun mutlu olsun istiyorlar, hepsi çok güzel de, evlenince de bitmiyor ki baskılar. Daha düğünün ertesi günü torun siparişleri, hadi ilk torunu verdiniz kucaklarına, sonrasında toruna kardeş gerek baskıları…
Velhasıl, özellikle kız çocukları evlenmek üzere şartlandırılmış büyütülüyor. Erkek anneleri biraz daha rahat bu konuda. Önce aman bir kıza kendini kaptırıp okuluna mani olmasın diye gözlerinin içine bakıyorlar oğullarının… Hoş sanki kızlar da ileride eş seçecekleri delikanlıları okuldan koparma gayretinde! Ne zaman oğullarının yaşı ilerliyor, o zamana kadar kızlardan korumaya çalıştıkları oğullarına sülalece kız bakmaya başlıyorlar, eyvah bu çocuk ne zaman evlenecek diye…
Dediğim gibi erkekler en azından daha ileriki yaşlarda baskı görmeye başladıklarından, kızlardan biraz daha şanslılar. Kızlar doğumdan itibaren evlilik, çeyiz, çoluk çocuk muhabbetlerine maruz kalıyorlar. Hatta annelerin, kızlarına özel özlü sözleri bile mevcut “Canı sıkılan kızların canı evlenmek istermiş” Hiç bu özlü sözlerin erkek versiyonunu duydunuz mu acaba?
Annelere bu kadar yüklenmeyelim haydi, bana göre bir diğer suçlu masallar. Kız ve erkek çocukların masalları bile farklı. Erkek çocuklara kurşun askerler, hadi bilemediniz kırmızı başlıklı kız masalları anlatılırken kız çocuklarına anlattığımız masallara bakın bir de. Pamuk Prenses, Cindrella, Uyuyan Güzel vs. Hepsinde prenses yakışıklı prensle evlenir ve ömür boyu mutlu yaşarlar. Sanki mutluluğun tek şartı evlilik ve evlenince hep mutlu son oluyor. Bir tane de masal yok evlenince başlayan, yakışıklı prensin evlendikten sonra prenslikle alakası olmadığını keşfeden ve mutluluğun evliliğe endeksli olmadığını anlatan…
Şikâyet edip durmamın nedeni evliliğe tepki değil elbette. Tepkim çocukların, gençlerin evliliğe şartlı ve mutluluğun evliliğe bağlı yetiştirilmesine. Özellikle kızların evlilik eşittir başarı olarak görmesine sebebiyet veren yetiştirme şekline. Tamam, evlilik, doğru insanı bulabildiyseniz çok güzel ve çok huzurlu. Ama öyle çok kadın var ki, kendini evlenemediği (!) için son derece yetersiz hisseden ve özgüveni zedelenen, ya da sırf evlenebilmek için yanlış kişi olduğunu bile bile imza atan. Prensini bulmak için, gölde öpülmedik kurbağa bırakmayan ve bir sürü yanlış ve kendine göre tamamlanmamış ilişkiler sonucunda depresyon yaşayan. Mutsuz olduğu halde, evli kalmak uğruna bin türlü eziyete katlanan.
Şunu artık anlamamız ve çocuklarımıza da öğretmemiz lazım; Evlilik hayatımız için bir renk; bir şart değil. Mutluluğumuz bir başkasına ya da evliliğe endeksli hiç değil. Biz kendi içimizde mutlu olmayı bilmezsek, hiçbir evlilik bizi mutlu etmeye yeterli değil. Evlilik tozpembe bir masal değil. Mutlu evlilik için sadece yakışıklı prensler yeterli değil. Biz kendimize prensesler gibi bakmadıkça, karşımıza çıkacak insan da prens değil.
Yazan : Yeşim Varol Şen / Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı
Evli değilim, hayatım yok mu şimdi?
hayat evlenince mi başlıyor?bence evleneceğiniz kişiye bağlı..
“evlilik”
bu hayata yeniden başlamak değil de,hayatın en güzel yerine isabet etmek olmalı..
Gerçekçi bir yazı. özellikle son paragrafı sindire sindire birkaç kez okumak gerekiyor. teşekkürler
Bence çok doğru bir yazı gerçekten bu olayları herkes hayatının bir evresinde yaşıyor bence bu bilinci değiştirmek lazım.yazı için teşekkürler…
Sayın yazar gerçekten çok önemli konularda doğru analizler yapıp, mükemmel tespitlerde bulunmuşsunuz. hayatın evlilikten ibaret olmadığını, sırf o makama erinmek için evlnmek zorunluluğunun anlamsızlığından gayet güzel bir şekilde bahsetmişsiniz. günümüzde bile bu üzerinde durduğunuz konu kronik sancımız olarak devam ediyor. daha 22’lerde olmama rağmen annem sanki evde kalmışım (erkeğim bu arada :p) nutuklarıyla mahalleyi inletiyor :)
ne diyeyim keşke annem de bu yazıyı okusaydı da üzerimdeki yük de azalsaydı :))
Aslında insanlar bunları anlaması
için birşeylerin olması gerek ya.
bazıları bu konuyu anladım der.
ama birşey öğrenmemiştir bu konu değil
ama başka konuda başıma geldi
Bence gercekten ruh ikizini bulduktan sonra hayatta en tatlı en huzurlu seydır evlenmek.. arkadaslar sevmek sevılmek hayatın en guzel kademesi. onemli olan zor ask ben yasıyorum butun englellere katlanıcam cunku seviyorum..
“biz kendimize prensesler gibi bakmadıkça, karşımıza çıkacak adam da prens değil…”
+1
Evliliğin yaşı, zamanı yoktur. yaşın geldi, zamanı geldi evlen baskıları mutsuz yuvaların kurulmasına neden oluyor.
39 yaşına kadar fazla idealist ve ruh eşimi arama yolculuğunda nerde sorunlu nerde bitik ruh var onlara çatıyorum. evet elbette evlilik şart değil ama beraberlik ve ilişki yaşanmadan nasıl seçicez her önüne geleni seçemediğimize ve deneyim yaşamadığımıza göre bunun ölçüsü ne? nasıl bulucaz eş adayımızı?kimsenin sorumluluk almak istemediği bi zamanda doğru adamı nasıl seçicez? hem tip hem ruh hem kendine yeterli bi adamı nasıl bulucaz söylermsiniz yada onunla ne kadar bi ilişki sürecinde bu nokta konur yada ayrılınır? çocuk düşünen biri olarak malesef aceleci davranıyorum ve zaman kaybetmek istemiyorum nasıl olcak bu kaygılarla nasıl sağlıklı seçim yapılır?beklentilerinde uyuşması lazım üstelik?
merhabalar ben 28 yaşındayım 21 yaşında ailemin isteği ile bir evlilik yaptım ve 1.5 sene evli kalabildik çünkü eşimde ailesinin etkisinde kalarak evlenmiş tabiki bu şartlar altında sağlıklı bir evlilik sürdürebilmemiz olanaksızdı anlaşmalı şekilde ayrıldık ayrılığımızın ilk yılları evliliği aklımın ucundan bile geçirmedim şu son 1 yıldır evliliğe karşı kendimi hazır hissettiğimi düşünerek teklifleri değerlendirmeye çalıştım ancak hiç bir şekilde uyuşamadım bu dönem içersinde gerek ailemden gerek çevremden çok kötü baskılar yaşadım sanki insanlar geleceği görüyormuşçasına şu çok iyiydi bu çok iyiydi sen fırsatı kaçırdın zamanla dahada kötüleri gelecek gibi tabirler kullanıyorlar benim için sorun değil fakat ailem bu tarz konuşmalardan etkilenip benim üzerimde çok baskı kuruyor ve bu dönemde ister istemez ailemle aram açılıyor oysaki ne gerek var bütün bunlara nasipse hayırlısıysa zaten olur ki ben yıllar önceside ailemin ve çevremin etkisinde kalarak evlenmiştim sonuç ortada acele etmek sabırsız davranmak istemiyorum ve dua ediyorum benim için hayırlı zaman ve hayırlı insan çıkarsın allah karşıma saygılar