Pozitif düşünmenin gücü
‘‘Mutluluk, güzelliklerin içinde doğanların değil, çirkinliklerin bile güzel yanlarını keşfedebilenlerindir diyor, Muhammet Bozdağ. Bu söze inanmamak en büyük inançsızlıktır. Dünya tarihinde insanlığa yön vermiş kişilerin, başarılarının temelinde inancın gücüne olan bağlılıkları ve pozitif düşüncenin gücünü benimsemeleridir. Günlük hayatımızda gerçekleştirdiğimiz sıradan eylemlerin bilinç altına yerleşmiş, gündelik fiiler olduğunu biliriz. Bu eylemleri nasıl ki, büyük bir çaba veyahut aşırı bir reaksiyon göstermeden gerçekleşteribiliyorsak (yürümek, gülmek, görmek vs.) pozitif düşünmeyi bilinç altımıza yerleştirip, hayatımızı devam ettirmek için yaptığımız eylemlerde de kullanabiliriz. Bu sayede yaşamımıza bakışımız çok farklı ve olumlu bir eksen kazanır, başımıza gelen problemlerle mücadele etme gücümüz artar ve en önemlisi bardağa her zaman dolu tarafından bakarız.

Nasıl bakarsanız, öyle görürsünüz felsefesini yineleyip yazıma bu şekilde devam etmek istiyorum. Örneğin, önemli bir iş görüşmeniz var ama yeterli vaktiniz yok. Hızlı bir şekilde arabanızla ilerliyorsunuz ve aniden arabanızın lastiği patlıyor. Olaydan sonraki ilk düşünceniz muhtemelen „Neden böyle olaylar hep beni bulur?“ dur. Ama olaya bir de pozitif açıdan baktığınızda göreceğiniz resim çok farklı olacaktır.

Eğer siz hızlı bir şekilde ilerlerken lastiğinizin patladığı esnada önünüze bir kisi çıksaydı, ya da takla atsaydınız yada bu olay yayaların çok yoğun olduğu bir yerde olsaydı, acaba sonuçları ne oldurdu? İşte önyargı; her zamanki gibi ve doğal olarak negatif düşünceyi getiriyor.

Olaylara illa bakış açımız olumsuzsa, ondan sonraki gidişatta hep olumsuz bir şekilde ilerliyor. Oysa ki pozitif düşündüğümüzde, böyle bir olayı çok ucuz atlattığımızı ve içinde bulunduğumuz stres ve sıkıntı halinin yersiz olduğunu anlıyoruz. Bu mevzudan çıkaracağımız ders, önemli olan negatif değil, pozitif düşünmektir. Eksi eksiyi, artı ise artıyı getirir.

Düşüncelerimizle beynimize hükmedebiliriz. Bünyemizde meydana gelen bazı hastalıkların tedavisi aslında doktorda yada ilaçta değil, beynimizde, bilinç altımızdadır. Herşeyin başı sağlık, sağlığında düşmanı strestir. Stresin oluşmasında ki en büyük etken , başımıza gelen olaylara öncelikle negatif bir açıyla bakmamızdır.
İstemek, eşittir mucize diyorum ve buna karşı sonsuz bir inancım var.

Biliyorum ki inanmak başarmanın yarısıdır. Karşı karşıya kaldığım bir olayda, eğer yüzde birlik dahi gerçekleşme olasılığı varsa, bu yüzde bir ihtimalin kesinlikle gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu düşünceyi temel aldım hayatımda ve en ufak yada en büyük bir olayda direk olarak olumlu düşünerek olumsuzluğa hiçbir ihtimal vermeden, sonunda da diktiğim ağacın meyvelerini topluyorum.
Şebnem Kısaparmak’ın dediği gibi „Keşkelerimi çıkarttım hayatımdan“. Bende aynı şekilde hayatımdaki keşkeleri, olmazları ve imkansızlıkları bir kenara bırakıp pozitif düşünceyi temel alarak, imkansızın aslında olmadığını, inançla ve olumlu bir açıyla bakıldığında görülmeyecek hiçbir nesnenin olmadığı kanaatindeyim.

Bundan beş yıl önce tanıştığım positif düşünmekle anladımki gerçekten de en önemli güç istemek. Ondan sonra ki gelişen evrede olaylara müdahale etme gereği bile yok.. Ama anladımki gerçekten de en önemli güç istemek. Ondan sonra ki gelişen evrede olaylara müdahale etme gereği bile yok.

Yazımın sonunda Muhammet Bozdağ’ın güzel bir sözüyle daha, bitirmek istiyorum. „Bir mum istiyorsanız kendinizi, bir güneş istiyorsanız dünyayı aydınlatabilirsiniz“. İşte ben de kendime bir güneş istiyorum, istiyorum ki güneş görmeyen kalmasın. Ne kadar önemli paha biçilemez bir duygudur, yazdığım yazıdan bir insanın bile etkilenip hayatını yüzde yüzlük olma ihtimalleri ve pozitif düşüncelerle dolu bir düzleme yatırması.

Nasıl bir duygudur, temel olarak bilincimi ve hayatımı aldığım iki sayfalık bir yazıyı, hiç kaçırmadığı televizyon programını elinin tersiyle itip, bir insanın okuyup hayatını tekrar yazması. Unutmamalıyızki ne ekersek onu biçeriz. Eğer düşüncemiz olumlu ve pozitif olursa, işte yaşadığımızı o zaman anlarız.

Yazan : Şengül GÖKMEN