İş hayatında birbirinden farklı özelliklerde çalışma arkadaşlarınız olabilir. Bunlar arasında en belaları ’işyeri kabadayıları’. İşte işyeri kabadayıları ile başa çıkmanın yolları… İş hayatımın “tıfıl” günlerinde çok korktuğum bir yöneticim vardı. Barbarlıkta sınır tanımaz, kendisine koşulsuz şartsız biat edilsin, muhteşem varlığı her daim huşu ve saygıyla karşılansın, dövdüğü yerden de (o lütfettiğinde) gül bitsin isterdi. Bunu sağlamak için de genelde yüksek perdeden bağırır, bolca tehdit savurur, fütursuzca hakaret eder, aşağılar, ofisteki terör havasını daim kılardı.
Korktuğumu saklamak ve kabadayılığına maruz kalmamak için çaba harcardım. Toplantılar öncesi çalışır, işimi iyi yapardım ki bulaşmasın. Hem gazabından korkardım hem de bulaşırsa yapabileceklerimden… Çünkü çok öfkelenir, bana da yaparsa kinimin fışkıracağından korkardım. Yetenekli ve işini iyi yapan bir adam olduğundan, öyle güçlü ve muktedirdi ki çaresizlik yayardı etrafına. Sonra bir gün, asıl patron çağırdı huzura. Yardımcısını ve beni de almasını söyledi yanına. Girdik odasına. Ben zurnanın son deliği sıfatımla, iliştim bir koltuğa. Toplantı başlayıp iki – üç cümle kurulmuştu ki patron, başladı bizimkine bağırmaya. Hakaretin bini bir para, gerzekten girdi, beceriksizden çıktı.
Sandım ki bizimki kül tablasını patronun kafasında kırdıktan sonra mağrur adımlarla seğirttiği kapıyı arkasından vuracak! Orta kademe semalarının kükreyen aslanı, pıstı kaldı. Eğdi başını önüne, “aman efendim, sepet efendim” geveledi, küstü oturdu. Sanmayın ki astlarına davranışı değişti. Hayır altındakilere karşı Guliver, üst kademe karşısında hamamböceği olarak yaşamaya devam etti. İş dünyasında yaptığım kilometre çoğaldıkça, bunlardan daha çok gördüm. Ve şunun genel bir kural olduğuna ikna oldum: Her kim ki altında çalışanlardan biat, koşulsuz şartsız kabul, sırf pozisyonu gereği saygı ve korku bekler; o kişinin bizzat kendisi, (mutlaka) birilerinin karşısında bu duruma düşüyordur!
Bunun tek bir istisnası bile yok zira gördüm ki insanlar ancak kendilerinde olan, bildikleri, tanıdıkları, yapabileceklerini deneyimledikleri şeyleri başkalarından talep ederler. Kendisi birilerinin karışında karaktersizce eğiliyorsa, sizden de onun karşısında aynı biçimde eğilmenizi beklerler. Ve de işin kötüsü, iş dünyasında bu tiplerden mebzul miktarda vardır. Çünkü ne yazık ki iyi yönetici/patron sayısı, kötüsünden daha düşüktür. Ve her şirket, kademe ve meslekte mebzul miktarda bu tip yönetici/patron/çalışan bulunur ve bunlar kendi zavallılıklarının, komplekslerinin bir sonucu olarak altlarında çalışanlara cehennem hayatı yaşatmaya hakları olduğunu sanırlar veya ne yaptıklarının farkında bile değillerdir. Sözleriyle taciz eder, başkalarının önünde aşağılar, çalışanları sömürür, bolca küfreder, adil olmayan biçimde eleştirir, sahip oldukları yetkiyi sizi ezmek için kullanır, oturdukları koltukla ya da üst yönetimle ilişkilerinden dem vurarak sizi tehdit eder, korkutarak yönetmeye çalışırlar. Aslında kendileri büyük bir korku içindedir; koltuğu kaybetmekten, rezil olmaktan, başarısızlıktan, adam yerine konmamaktan ölesiye çekinirler. Ama bize ne? Kolu kırılan nasıl alçıya aldırıyorsa ruhu kırılan gidip tedavi olsun. Bizi ilgilendiren, bu tip insanlarla başa çıkmak için neler yapılabileceğimiz. Bir kere yapılacak son şeyin ne olması gerektiğiyle başlayalım: Buna katlanmak, acıyı sessizce tolore etmeye çalışmak, en büyük hata. Çünkü bu tip biriyle çalışmak hem fiziksel ve ruhsal sağlığınıza hem de iş performansınıza hatta kariyerinize mal olabilir. İş yeri zorbaları, organizasyonlara büyük zarar verir. Yetenekleri, yetişmiş insanları kaçırır veya kalanların sürekli defans modunda çalışmalarına neden olurlar. Bir de bu davranışa katlanmak zorunda kalmış olmanın içinizde yarattığı öfkenin ağırlığı vardır. Bu ortam bırakın iyi performansı, rölantide çalışmak için bile uygun değildir.
Peki ne yapabilirsiniz? Birinci kural, durumu tespit etmektir. Yani “zor karakterli bir yöneticim var ama ben idare ediyorum” kandırmacasına kapılmamak gerekiyor. Genelde bu tiplerin ’kendisinin başkalarından üstün olduğu’ sanrısının kabul edilmezliğinin ayırtına varmak önemli. Birkaç etkili taktik:
1. Sıcak temas
Bu tipler genelde sınır bilmezler, çizmeniz gerekir. “Böyle davranmanıza üzüldüm ama bunu kabul etmem mümkün değil zaten işimiz ve ilişkimizde bunun yeri olamaz” türü bir ifadeyle “bak burası sınır, aşarsan canını yakarım”ı hissettirebilirsiniz. Çünkü siz izin vermezseniz kimse zorbalık edemez.
2. Önce teke tek savaşın
İlk müdahaleniz yalnızken olmalı, mümkünse onun odasında ve kapısı kapalıyken. Böylece hem onun ’makamı’nda yani kendisini güvende hissettiği yerde bunu yaparak gücünüzü göstermiş hem de başkalarının karşısında size saldırmasını engellemiş olursunuz. Zaten seyircisi olan bir zorba, geri adım atmayacak, işi daha ileri taşıyacaktır.
3. El artırın
Yalnızken yaptığınız konuşma işe yaramazsa başkalarının önünde iş üzerinden hakkınızı savunarak geri adım atmayacağınızı gösterin. Ancak burada önemli olan, başkalarının meydan okuduğunuzu fark etmemesi. Zorbalar, kendilerine biat edilmeye o kadar şiddetli ihtiyaç duyarlar ki hafif bir mimiğinizi, ses tonunuzdaki artışı yani boyun eğmediğinizi hemen fark eder ve hiç hoşlanmazlar. Ama ona başkalarının önünde bunu fark etmemiş gibi yapabilecek kadar alan bırakmayı unutmayın.
4. Kabul edilmezlerinizi tanımlayın
Değişmesini istediğiniz davranışları, ona net biçimde tarif edin. “Ekibimin önünde küçük düşürülmeyi, hakarete uğramayı, bağırılmayı kabul edemem” gibi…
5. Yan etkilerini gösterin
Başkalarının bu davranışlarından nasıl etkilediğini ona gösterin. “Geçen haftaki toplantıda satış sonuçları iyi olmadığı için azarladığınızdan beri Ali Bey’in moralinin çok bozuk olduğunu görüyorum” gibi. Bir de böyle davranmanın kendisini de zayıf ve kontrolsüz gösterdiğini ona anlatın.
6. Ona yardım edin
Farkındalık yeterli değildir, ne yapması gerektiğini bulmasına yardımcı olmak için beklediğiniz davranış değişikliğini örneklerle tarif edin: “Bize ’sorunla gelmeyin’ diye bağırmak yerine ’bir sorun olduğunda çözüm önerisini de düşünmenizi istiyorum’ diyebilirsiniz” gibi. Son olarak bunlar işe yaramazsa ya da “ben yapamam” derseniz o zaman insan kaynakları departmanına veya üst yönetime durumu bildirmelisiniz. Çünkü kötü yönetici sizin değil, asıl kurumun sorunudur. Üstelik hem dünyada hem de Türkiye’de mobbing konusunda sağlam adımlar atılıyor. Daha yeni bu ülkenin Başbakanı bu konuda yayınladığı genelgeyle mobbing’e karşı savaş açtı. Şirketinize bunun sizin için kabul edilir ve katlanılır bir durum olmadığını, bu konuda derhal önlem almaları gerektiğini yoksa yasal haklarınızı kullanacağınızı beyan edip gereğini yerine getirmelerini talep edebilirsiniz. Bu aşamadan sonra ister yöneticilerinin yetkinliklerini artırmak için eğitim aldırırlar ister ona bir yönetici koçu tutarlar isterlerse de tehdit ederek kendisini toplamasını sağlarlar. Önemli olan konunun sizin meseleniz olmaktan çıkmış olmasıdır.
Yazan : Burçak Güven
Kaynak : İş’te İnsan
Bu güzel aydınlatıcı paylaşım için çok müteşekkirim. güzel yorumlarınız için gönülden teşekkürler.
paylaşımınız için teşekkkürlerr