Bu yazıyı yazmaya karar vereli aslında uzun zaman oldu ama yazıp yazmamak konusunda çok kararsız kaldım. Bu sıcak Cumartesi gününde hazır evde oturuyorken kafamı toparladım ve şimdi yazıyorum. Yazıyı yazmama sebep olan olayı ve sonrasında zihnimde oluşan düşünceleri paylaşacağım sizinle. Konu, hepimizin hayatına önemli ketler vuran bir virüs, önyargı…
Geçen hafta Facebook’ta gezinirken bana bir mesaj geldi. Yazılarımı buradan takip eden bir arkadaşımız, aynı zamanda kendisinin de yazdığını görmüştüm, bana mesaj göndermiş. ”Kendini Geliştir sayfasında yazan Aslı Ece siz misiniz?” diye sormuş. ”Evet benim” dedim. Sonrasında tekrar mesaj göndermiş ve beğenilerini belirtmiş, övgüler yazmış, hep konuşmak istediğini söylemiş, sağolsun. Ben de bunun üzerine kendisine ”Teşekkür ederim” dedim. Ama demez olaydım :) Kendisi bu kısa ve öz cevabımı beğenmemiş. Bana bir cevaben bir mesaj yazmış ki açıkçası donup kaldım :) Ve oturup düşünmeme sebep oldu. Ne yazmış derseniz kısaca şunları söylemiş ; yazılarımdaki gibi samimi ve pozitif bir insan olmadığımı, kendini beğenmiş ve soğuk bir tavrım olduğunu, kuru bir teşekkür ile kendisini geçiştirmeye çalıştığımı vs ima etmiş. Ama bunları yazarken de epeyce sinirlenmiş belli. Kendisine cevap yazdım hemen ve bu düşünceye nasıl kapıldığını anlamadığımı, kuru bir teşekkürü yeterli bulmazken nasıl bir tavır beklediğini bilemediğimi, belki meşgul olduğumu veya müsait olmadığım için uzunca bir cevap yazamamış olabileceğimi düşünememiş olmasına çok şaşırdığımı söyledim. Ama yine de size saygı duyarım dedim. ”Ben anlayacağımı anladım” şeklinde bir cevap aldım ve daha fazla uzatmadım :)
Bu olayı yaşadıktan sonra oturup düşündüm. Bir insana önyargı ile yaklaşmak ve daha o kişiyi tanımadan büyük bir beklenti içinde olmak ne kadar korkunç bir şeydi. Ben kendi adıma asla üzülmedim çünkü o siniri ve hayal kırıklığını yaşayan ben değil, karşımdaki kişi idi. Kendi kendini ne kadar sıkıntılı bir durum içine düşürmüştü. Ve kimbilir bu sıkıntılı durumu kimlere yansıtacaktı. Hakkımda söylenmiş hiçbir söz beni rahatsız etmez. İşte o an düşünmeye başladım.
Hayatındaki çok basit bir konuya, hiç tanışmamış, sadece yazılarını okumuş olduğu bir insana karşı bu kadar beklenti ve önyargı besleyen bir kişi, kimbilir hayatının önemli alanlarında kendine nasıl sıkıntılar yaratıyordu? Ve bu düşünceler üzerine yazmaya karar verdim.
Öncelikle önyargı olayını hepimiz yaşarız. Ben de dahil olmak üzere, hayatımda hiçbir olaya karşı önyargı beslemeyen birini tanımadım. Bu bir hastalıktır sevgili arkadaşlar. Ben birkaç yıldır kendimi bu hastalığa karşı korumaya çalışıyorum. İlk anda düşüncelerime hakim olamasam da hemen bilinçli zihnimi araya koyup düşüncelerimden kendimi sıyırabiliyorum. Bunu hepimiz yapmaya çalışmalıyız. Bunu yapmanın en kolay yolu empatidir. Kendimizi yargıladığımız insanın yerine bir koysak, çok mu zor? Hayır. Sadece bunu yapmayı istemeliyiz.
Unutmayalım, önyargı bize hiçbir şey kazandırmadığı gibi kaybetmemize bile sebep olabilir. İnsan zihni tüm olayları tam olarak algılama yeteneğine sahip değil. Hatta bunu geçen gün okuduğum bir kitaptan alıntı ile açıklamak istiyorum. Normalde, yaşadığımız ortamda saniyede 15 milyon Bit’lik olay gerçekleşirken insan beyni bunun sadece 15 Bit’ini algılayabiliyor. Düşünebiliyor musunuz? Milyonda bir ! Bu ne demek? Hiçbir şey göründüğü gibi değildir! Lütfen ilk algımıza göre hareket etmeden önce olayların boyutunu sakince bir düşünelim. Bir kişi ya da duruma yaftayı yapıştırmadan önce sakin olalım ve verdiğim bu bilimsel veriyi düşünelim. Milyonda bir!
Şimdi de beklenti konusunda bir kaç düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bir insan ya da olaya karşı beklenti içince olmak hayatımızı kısıtlar. Düşünün, birebir yaşadığımız olay içinde bile gerçekleri tam olarak algılayamıyoruz, bir de beklentilerimizi karşılamaya çalışırsak neler olur! Birinden ya da bir durumdan beklenti içinde olmak yerine kendimize odaklanalım. Kendi algımızı açmaya çalışalım. Bırakalım o kişi ya da olay nasıl olursa olsun. Biz kendimizi geliştirmeye uğraşalım. Beklentiler gerçekleri algılamamızı engelleyen illüzyonlar oluşturur kafamızda. Eğer onlara çok odaklanırsak gerçekleri görme şansımız azalır. Hele bir de beklentimiz karşılanmazsa… İşte o zaman bana mesaj yazan arkadaşımın yaşadıklarını yaşarsınız. Hayal kırıklığı ve sıkıntı ve hatta sinirlenme…
Yazımı şu şekilde belirtmek istiyorum. Başkaları odaklı hayatlar yaşadığımızda daima üzülürüz. Her zaman ama her zaman kendimize bakmalıyız. Bu oyunda başrol biziz. Bırakalım başkalarına yaftalar yapıştırmayı veya özünü bilmediğimiz olaylarla ilgili sert yorumlar yapıp kafamızda yanlış fikirler oluşturmayı. Öze yani kendimize odaklanalım ki, hayatın gerçeğini görebilme yeteneğimiz gelişsin, gönül gözümüz açılsın. İllüzyonlarla dolu dünyamızda gerçeği algılama yetinizin gelişmesi dileğiyle…
Kaynak : Aslı Ece ÖZDOĞAN / kendinigelistir.com
On numara bi yazı
Haklısınız ece hanım. ben de o kız gibi önyargılıydım. bundan vazgeçmek istiyordum bu tarz makaleler okudum sürekli.sonunda kendime zarar verdiğimi bu kuruntularla bir ömrün geçmeyeceğini düşündüm. aklıma kötü bir düşünce gelince hemen onu atmaya iyi taraflarını da düşünmeye çalışıyorum sizin yaptığınız gibi. empati kurmaya çalışıyorum. zamanla oluyor da. güzel bir konuya değinmişsiniz
Yazını okudum aslı abla ( abla diyorum bi sorun olmaz umarım). bu önyarglar gercekten bazen hayatımızı vereceğimiz kararları cok etkliyo ben bu konuda biraz sıkıntılıyım.daha doğrusu mesela benim istediğim bi meslek var maden mühendisliği ama cevrenin önyargısından ve benden beklentilerinden dolayı sürekli bi ikilem icerisindeyim.cok ön yargılılar mesleği hiç bilmeden araştırmadan yorum yapabiliyolar ve bu önyargı ve gereğinden fazla büyük beklentilerden dolayı düşüncelerimizi rahat rahat söyleyemiyoruz nedir bunlardan cektiğimiz…? :(:(:(:(
Teşekkür ediyorum analiz için…
burada yazanları çok doğru buluyorum özellikle kadınlar erkeklere göre daha önyargılı oluyorlar. düşünmeden hareket etmenin sonucunda her zaman olmasa bile çoğu zaman pişmanlık oluyor. kız arkadaşımdan biliyorum şimdiye kadar ne dediysem söylediğim şeyin arkasındaki gizemi anlamamak istercesine önyargılı ve tutarsız davranışlar sergiliyor. şimdi ne alaka diyebilirsiniz ama yazmak istedim işte öylesine :/
Aslı Ece; mükemmel ötesi bir yazı ve bu bana bir fark atlatacak gibi…binlerce kez teşekkür ederim bende.
Ben de o okurunuz ile aynı düşüncedeyim.Yazınızda zaten kendinizin ön yargılı olduğunuz belli ve ayrıca burnunuzun bayağı yukarıda olduğu da belli oluyor.Olabilir,ben de biraz öyleyimdir.Aslı hanım sanal alemde tartışmak çok zordur.Karşı karşıya olsanız teşekkür ederim derken belki bir gülümsemeniz (Zannetmiyorum ya…)yeterli olabilirdi.Sizi bulmuş ve okumuş birine uzun cevap yazma zorunluluğunuz yok tabi.Ama örnek cümleler yazabilirim size;”Teşekkür ederim efendim,çok kibarsınız.”,”Teşekkür ederim,beni sevindirdiniz.”Teşekkür ederim,ilginiz beni mutlu etti.”…Bilmem anlatabildim mi?Sizden kimse mektup istemiyor ama okunmuş olmak sizi mutlu ediyorsa okuyucu da sizden bir sıcak hava bekler.Mutlu kalınız efendim.Yeni yılda her şeyin gönlünüzce olmasını ve ön yargısız okuyucular diliyorum.
Doğan Kapkıner beyefendiye katiliyorum, insanlar malesef egolarinin kurbani oluyor. Mesaj yazan kişi sizi övmüş, sevgisini belirtmiş, nezaket kuralidir. En azindan bir gulumseme… Hatta hadis var “size selam verene o selamdan daha guzeliyle selam verin.” diye. En azindan Doğan Bey’in ornek verdiği cümlelerden faydalansaydiniz, birsey kaybetmezdiniz. Aksine… Kalp kirilan birsey, biliyor olmalisiniz… Sevgiyle kalin…