Neredeyse onbeş yıl önce San Francisco’da Bank of America’da İnsan Kaynakları’na işbaşı eğitim için gönderilmiştim. Bana uzun uzun uyarılar yapıp, mümkünse konuşmamamı tembihledikten sonra bir mülakata davet ettiler… Bir görüşme odası… İnsan kaynakları yetkilisi dışında odada 3 aday var. Bir de ben. Gözlem yoluyla öğrenmenin dışında bir de sonradan anladığım bir görevim var: Görüşmeye tanıklık etmek. 3 kişiyle aynı anda mülakat yapılıyor. Adaylardan biri lise mezunu sarışın bir genç adam. İkincisi üniversite öğrencisi çekik gözlü bir kız, herhalde Çinli. Sonuncusu ise saçı beyazlamaya başlamış, neşeli bir siyah. Tabi onlara da Asian-American ve Afro-American demem lazımdı.
Her soruyu işle ilişkilendirmeleri; kimseye farklı soru yöneltmemeleri; yaş, cinsiyet, ırk vb. kişisel özelliklerini sormamaları gerekiyor. İK görevlisi, duygusuz bir sesle, kimseye olması gerektiğinden fazla bakmayarak “Hoşgeldiniz, ben Macy. Bankanın İşe Alım Koordinatörüyüm. Bilgi Giriş Elemanı görevine başvurdunuz. Hepinize aynı soruları soracağım. Toplam 5 soru olacak. Her bir soruya birbirinizin ardından yanıt vermenizi istiyorum. Ben de notlar alacağım”dedi ve aynen şunu sordu:
– Bu iş, İngilizce konuşmayı gerektirdiği için soruyorum: İngilizce biliyor musunuz?
1. Aday (genç adam):
– Tabii ki.
2. Aday (Çinli kız):
– (çok basit bir İngilizceyle) Öğreniyorum. Okulda. İyi olacak.
3. Aday (orta yaşlı adam):
– (Gülüyor)
İşle doğrudan ilgili, üç soruyu da aynı mekanik ve duygusuz tonda sorup, aldığı cevapları sadece not ettikten sonra, görüşmeyi şaka gibi bir soruyla bitirdi:
-Son sorum: İş teklifi alırsanız, bana 18 yaşından büyük olduğunuzu kanıtlayabilir misiniz?
Özellikle Amerika’da ayrımcılık yüzünden o kadar çok tazminat ödüyorlar ki, korkudan konuşamıyorlar bile.
GÖRÜŞMECİLERİN PARADİGMALARI
Adaylar da haksız değil. Görüşmecilerden kaynaklanan bazı kişisel hatalar yüzünden doğru adayı kaybedebiliyor veya yanlış adayı işe alabiliyoruz. Görüşmecilerin de -doğal olarak – bazıları kişisel, bazıları da sektörel deneyimlerinden kaynaklanan çeşitli paradigmaları oluyor. Bazı okullara sempati duyanlar olabilir, belirli kurumlarda çalışmış olmayı belli bir ideolojinin simgesi olarak görenler, adayın parmağındaki yüzükten rahatsız olanlar da.
En büyük hatalardan biri, değerlendirmelerinde kendi doğrularını hiç sorgulamadan kullanmaları. Kararlarını görüşmeyi bitirmeden veya baskı altında, örneğin günün sonunda görüşecek fazla aday kalmadığında ve henüz doğru bir adayla karşılaşmadıklarında, puanlarını farklılaştırabiliyor, puanı adayı dinlemeden verebiliyorlar. Mülakat teknikleri eğitimlerinde üstüne gidilen türlü türlü görüşme hatası var.
Bunlardan “ayrımcılık” konusu ise şu anda en gündemde olan.
İŞE ALIMDA AYRIMCILIK
Yetmişli yıllarda Jowell ve Prescott-Clark, birçok ilana cinsiyeti belli eden ve etmeyen başvurular göndererek mülakata çağrılmayı beklemişler. Aynı şekilde ırk ve medeni hali de test ettikleri çalışmalar yapmışlar. Bu tür bilgilerin açıkça belli olmasının yine kadın ve erkek egemen işlerde özellikle, ayırdedici olduğunu göstermişler.
Başka araştırmacılar, CV’leri elden vermiş, bazıları telefonla başvurmuş… Yaklaşık 45 yıldır onlarca ülkede bu konuda derin araştırmaların sonuçları yayınlanıyor. Erkek ve kadın egemen işlerde karşı cinsiyete sempatiyle yaklaşılmadığını kesin olarak biliyoruz. Örneğin sekreterliğe başvuran erkeklerin, sistem ağ yöneticiliği yapmak isteyen kadınların, henüz CV gönderme aşamasında şanslarını kaybettikleri gözleniyor.
Peki CV’de cinsiyeti gizlemek şansı arttırıyor mu? Yukarıdaki örneklerde arttırmış. Ancak süreç yine mülakatta kilitleniyor!
TOPUK SESLERİ
Yeteneğin konuştuğu işlerde bile ayrımcılık yapılabiliyor. Cecilia Rouse ve Claudia Goldin’in 2000’de yayınladıkları müzisyenler üzerine olan çalışmaları büyük yankı uyandırdı. Orkestraların müzisyen seçmelerinde, adayların seçim kurulunun kendilerini göremeyeceği şekilde bir paravanın arkasına oturtulması kadınların seçilme şansını arttırmış.
İncelenen 600 kadar seçme sınavında açık seçme sürecine giren kadınların yüzde 19’u seçilirken, paravanın arkasından yeteneğini gösteren kadınlar yüzde 29 oranında seçilme şansına kavuşmuş. Şansları yüzde 50 artmış…
Üstelik paravanın arkasına, yere halı döşenmesi bile durumu kadınlar lehinde daha da değiştirmiş. Çünkü, topuk sesleri de kesilince, adayın cinsiyeti tamamen belirsizleşmiş!
Yazan : İdil Türkmenoğlu / yenibiris.com
İdil Türkmenoğlu İnsan Kaynakları Yöneticisi, Öğretim Üyesi, Yazar İnsan Kaynakları ve Organizasyonel Gelişim konusunda 20 yıldır çalışan Türkmenoğlu, Boğaziçi Üni. İşletme mezunu. Halen Boyner Holding’de İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim Direktörü olarak çalışıyor. İK ve İletişim konularında ders veriyor. Yazıyor. İlk kitabı “Ofis Hikayeleri” 2005’te Epsilon’dan, ikincisi “Pozitif Yönetim” Elma’dan yayımlandı. / idil@idilturkmenoglu.com