Verdiğiniz emeklerin ve uğraşıların karşılığını tam olarak alamamaktan şikayet ederiz. Acaba bize göre ödüllendirilmemiz gereken durumlar, başkalarına yada sorumlu olduğumuz kişilere göre neden normal algılanır? Bunun altyapısı aslında cocukluk zamanlarımıza dek uzanan bir gerçekten kaynaklanmaktadır. Çocukluk dönemlerinde bize öğretilmeye çalışılan her yeni davranış, tarafımızdan yapıldıkça ilk başlarda sevinç gösterileri ve takdirle karşılanır, artık bu davranışla kimseden bağımsız hareket edebileceğimizin ilk sinyallerini vermeye başladığımızı ilan etmiş oluyoruz.
Daha sonraki dönemlerde bunu izleyen farklı hareketlerle artık büyüklerimizin bizde her gün farklılıkları gözlemdiği bir döneme girmiş oluruz. Öğrenilen bu davranışları tepki sonucu yapmamaya başladığımızda ise olayın yönü değişiyor ve sonu cezalandırmaya kadar giden ihtarlarla karşılaşıyoruz.
Konuyla ilgili örnek vermemiz gerekirse ; Küçük bir çocuğun yemek yerken kaşığını kimseden yardım almadan tutması artık masada onun da bir yeri olduğunu gösteriyor. Bu davranışa bütün aile bireyleri seviniyor ve küçük çocuğu şımartacak derecede mutlu ediyorlar. Çünkü ona verilecek en güzel hediye sevginin ondan esirgenmemesi. Fakat günün birinde bu çocuk sözünü geçirmek için zıt bir şekilde hareket etmeye başlayınca büyüklerinden beklediği anlayış ve destek yerine bu davranışının sonucu kendisine ceza olarak geri dönüyor. Yani yeni öğrendiği davranışları ilk defasında ödüllendirilirken devamında yapmaması kendisine sorun oluşturuyor.
Bu şekilde yaşanılan deneyimlerle yetişkin birisini ele aldığımızda bazı sonuçlara ulaşabiliriz. Şimdi bunlardan bahsedelim. Hangi ruh hali içerisinde olursanız olun, sizden yapmanızı bekledikleri iş ve sorumlulukların ağırlığı ne olursa olsun kimseyi ilgilendirmiyor. Kaldı ki verdiğiniz çabaların üzerinizdeki baskısını paylaşmak ve biraz da olsa takdir görmek için çektiğiniz sıkıntıları paylaşmanız sadece kulak arkası edilecektir.
Aynı durumda size kendisinden bahseden bir yakınınızın hislerini paylaşmak adına kendisinden takdir duygularınızı kesinlikle esirgemeyin. Amacımız; dünyadaki duyarsızlık adına ne kadar düzeltilmesi gereken mesele varsa bunu empati yeteneği ile kökünden temizlemek için elimizden geleni yapmaktır.
Kendinizle barışık olmanın kazandırdığı avantajla kimsenin birkaç sözüne muhtaç olmayın, bunu karşınızdakinden esirgememek büyük bir erdemdir, evrene gönderdiğiniz her mesaj size fazlasıyla geri dönecektir. Yeterki buna muhtaç olmadan bekleme zihniyetine ulaşın.
Son olarak hayata bağlılığınızı birden fazla kanalla sağlamaya devam edersiniz, zayıf kalan yanlar, güçlü olan yanlarla telafi edilebilecektir. Kendinizi nerede görmek istediğinize karar verin ve bu alanda attığınız her adım için kendinizi takdir edin. Ne fazla ne de eksik.
Kaynak : Turgay Gezici / Milliyet Blog