Zuhal Olcay’in şarkısı çalıyor fonda. “Ne hayatlar yaşadım, kod adım Leyla. Gerçeği sakın sorma, söylemem asla. Korkularla, hatalarla, bembeyaz yalanlarla, benden ne anladıysan, o kadarıyla..”
Gerçekten de, hayatıma giren çoğu adama, gerçekleri hiç söylemediğimi farkediyorum son zamanlarda. Ben söylemeyeyim, o anlasın, nasıl anlamaz diye yakınmış durmuşum. Aslında farkettiğim şu, ben kendime dürüst olmayı becerememişim ki. Hep bir şey olmaya çalışmışım, çalıştıkça kendimden uzaklaşmışım. Kendimden o kadar uzaklaşmışım ki, bir ben kalmamışım. Ben kalmamışım ki, beni dürüstçe anlatayım. Ben kendimi bilmiyormuşum ki, kendimi başkasıyla paylaşayım, olmayan beni karşımdakine açayım.
Kaçımız kendimizi gerçekten tanıyoruz? Kaçımız kendimize dürüst oluyoruz? Kaçımız mesela ona gerçekten aşık olduğumuzu söylüyoruz, önce ondan beklemeden? Kaçımız, reddedilecek bile olsak, yine de sevdiğimizi soyleyebiliyoruz onlara? Kaçımız karşılık odaklı ilişkiler yaşayıp, ilişkimize odaklanmaktan kaçıyoruz? Kaçımız karşımızdaki insanın sadece insanlığına deger veriyoruz? Kaçımız sadece sevmek için seviyoruz? Kaçımız önce kendi kalbimizi açıyoruz ki, onları kalplerini açmamakla yargılıyoruz? Kaçımız kendimizi gösteriyoruz ki, onların bize yalan söylemelerini eleştiriyoruz.
En büyük yalanı kendimize soyluyoruz. Sonra adamların hepsi yalancı diyoruz. Kendimizi tanımıyoruz. Kendimizi kendimize bile açmıyoruz. Acıyı göğüslemek yerine, acıdan kaçmayı tercih ediyoruz, acıdan kaçmak için uyuşturuculara boğuyoruz kendimizi. Alışveriş, yemek yeme, TV izleme, diğerleri, öteki, beriki ile uğraşıyoruz ki, acıyı hissetmeyelim. Uyuşuyoruz, kendimizi uyuşturuyoruz. Uyuştukça kendimizden uzaklaşıyoruz. Kendimizden uzaklaştıkça önce kendimize yalan söylüyoruz, sonra erkekleri yalancılıkla suçluyoruz. Sonra, bütün erkekler yalancıdır diyoruz da kendi söylediğimiz yalanları kendimize itiraf edemiyoruz. Sonra da ben çok mutsuzum diye ağlıyoruz, nedeninin de çoğu zaman bir erkek olduğunu söylüyoruz. [highlight]Yalanın en büyüğünü kendimize atıyoruz.[/highlight]
Yazan : Esra Paça / Mobius Danışmanlık