Onları diğerlerine eşit ve değerli olduklarını düşündüren şey nedir? ?Kimlikleri? elbette; yani kendilerini algılayış biçimleri. Geçmişimiz, yetiştirilme tarzımız, genetik kodlarımız ya da eğitimimiz ne olursa olsun, hepimiz kimliğimizi değiştirebiliriz.
Kimliği biçimlendirmenin temel bileşenlerinden birisi iç konuşmalardır. İç konuşma, kaydedilmiş bant kayıtları gibi zihnimizde sürekli tekrarlanan mesajlardır. Bir an için bunun anlamını düşünün. Aşağıdaki durumları yaşadığınızda kendi kendinize ne diyorsunuz?
- Hata yaptığınızda (?Hay Allah, salağın tekiyim ben? mi ?Bunu yapabilirim? mi?)
- Zor bir işin üstesinden geldiğinizde (?Vay, amma da şanslıyım? ya da ?Çok zekiyim, çok?)
- Övgü aldığınızda (?İndirimden aldığım eski bir gömlek sadece? ya da ?Ya evet, ben de seviyorum?)
- Başarısız olduğunuzda ( ?Bunu yapmayı asla başaramıyacağım? ya da ?Hımm, bu işe yaramadı ?başka nasıl yapılabilir acaba??)
İnsanlar özgüvenlerini kendilerine başarıyı içselleştiren mesajlar (Heyoo, başardım! Bu bende yetenek olduğunu gösteriyor) ile başarısızlığı dışsallaştıran (Kişisel bir şey değil, sadece kötü gününde) mesajlar yollayarak oluştururlar. Özgüvenimizi olumlu ya da olumsuz anlamda kimliğimizi doğrulayan iç konuşmalarımızla pekiştiririz.
?Benim neyim eksik ki?? görüşünü geliştirmek, iç konuşmanızı etkin biçimde yönetmenizle başlar. İç mesajlarınıza dikkat edin. Olumsuzlarsa, değiştirin ve yerlerine olumlu olanları koyun. Bu mesajları önce yüksek sesle söyleyin, sonra da zihninizde tekrarlayın. O eski ve yararsız mesajların yerini alıp yeni kimliğinizin parçası olana kadar bu mesajları tekrarlayın. Eski alışkanlıkları değiştirmek yaklaşık sekiz haftalık etkin uğraşı gerektirir; bu nedenle aksatmadan bu süreye uyun. Sonuçta, onlarca yılda yerleşmiş bir süreci tersine döndürmeye çalıştığınızı unutmayın.
Kendinizle yaptığınız konuşmaları etkin biçimde denetim altına almanız kendiniz hakkında sahip olduğunuz inançları değiştirecektir. Dahası, inançlar edimleri etkilediğinden, davranışlarınızın da değiştiğini göreceksiniz. Daha güvenli olacak ve diğerleriyle denkliğiniz konusunda daha ?eşitlikçi? bir görüş edineceksiniz.
Kendiniz ve fikirleriniz konusunda güven duygunuzun arttığını hissettiğinizde, kendinizi daha etkin ve iddialı biçimde ifade etmenize yardımcı olacak bazı yetenekler geliştirmeniz gerekir.
İddialı insanlar görüşlerinin duyulduğu duygusuna sahiptir, çünkü güç mesajları karşılarındakilerin kişilik zırhlarını kuşanmalarını gerektirmeyecek biçimde iletebilirler. Bunu yapmak biraz pratik gerektirir, ama hiç de zor değildir. İddialı kişileri bunu yaparken tarafsız bir dil ile ?Ben? dili karışımını kullanırlar.
İşte iddialı iletişim için size basit bir reçete:
- Bir seferde sadece tek bir konuyu ele alın.
- Karşınızdakini yaralama ya da lafı ağzına tıkayıp zafer kazanma arzunuzu bastırın.
- ?Sen? dili yerine ?Ben? dilini kullanın.
- Dilinizi ?Hep? ya da ?asla? gibi sözcükler dahil, kışkırtıcı ya da duygusal ifadelerden arındırın.
- Kişiye değil, olaya ya da davranışa odaklanın.
- Fark ettiğiniz ya da doğru bildiğiniz konular hakkında konuşun.
- Davranışın siz dahil insanlar üzerindeki somut ve soyut etkilerini açıklayın.
- Gerçekleşmesinden hoşnut olacağınız şeyleri ifade edin.
- Dinleyin ve karşınızdakilere temel ölçüde saygı gösterin
Olumlu iç konuşma ve iddialı iletişim becerilerini birlikte kullanabilirseniz düşlerinizi gerçekleştirme ve ilişkilerinizi geliştirme yolunda ilerlemeye başlarsınız.
Unutmayın, başarısızlık sadece işe yaramayan yöntemlerden biridir, öyleyse kaybedecek neyiniz var ki?
Yazar : Alana Billingham (Liderlik Becerileri Eğitmeni)
Çeviren: Özcan Kabakçıoğlu
Bu yazıda en çok hoşuma giden ve kendime yakın bulduğum söz ‘Sen’ dili yerine ‘ben’ dili kullanın, oldu.
Yakın buldum, çünkü ‘biz’ dili kullanın türünden bir ‘buyurganlık’ sözkonusu değil, ‘ben’ dili kullanın, diyor. Anladığınız gibi ben bunu daha da bir üst aşamaya vardırmak istiyorum. ‘Biz’ dili kullanmayın. Önce ‘ben’ diyebilmesini öğrenin. Yıllardır bunun savaşımını verdim, vermeyi de inatla sürdürüyorum. Topluma yıllardır öylesine bir darkafalılık empoze edilmeye çalışılıyor ki, ‘biz’ sözcüğü toplumsal başarının,mutluluğun, biraradalığın olmazsa olmaz koşulu olarak sunulup, ‘ben’ sözcüğü de bencilliğin, karşı toplumculuğun, hani neredeyse karşı devrimciğin çıkış noktası olarak gösteriliyor. Yanlış. ‘Ben’ diyemeyen, birey olarak kişiğini kanıtlayamamış, bir başına ayakta duramayan kişilerden ne sağlıklı toplumlara ulaşabilirsiniz, ne ortak başarıya ne de ortak mutlulukların paylaşılabildiği ‘biz’e. ‘Biz’i ancak sağlıklı ‘ben’ler, varlığını kanıtlamış bireyler sağlayabilir.
Bunun dışında ulaşacağınız tabloda ya ayakta durmak için bir lidere gereksinim duyan kalabalıklar topluluğunu ya da gerçek bencilliğini ‘Biz’ sözcüğüyle gizleyen, çevresinde sürü görmek isteyen dikta özlemcilerini görürsünüz. Toplumda oluşan sürü psikolojisinin ya da Pavlov’un köpekleri görüntüsünün altında bu yatmaz mı. Ya da en somut örnek, çevrenizdeki ‘kadın-erkek’ ilişkilerini gözleyin bir. Karşısındakinde ‘güven’ arayan niye hep kadınlardır. Niye hep ilişkilere ‘başını omzuna dayayabileceği bir erkek özlemi’ damgasını vurur. Ve evliliklerde aslolan niye ‘kadın-erkek ilişkileri’ değil de ‘devlet- yurttaş ilişkileri’dir. Bu yazı bu nedenle bence çok önemli, ‘ ben’ diyememenin sıkıntısını aşmak, başarıya giden yolda atılması gereken ilk adımdır.
öncelikle ”ben” hipotezinin gelişmesi herkes için umarım hayırlı olcaktır. Neden mi? Başarıya tırmanmanın en önemli odak noktası “benim” diyebilmektir. Çünkü başarının ardında bir benliğin benimsenip hedefe ulaşmak için iç konuşma ifa edilmesinin işlevini vurgulamak isterim. Her ben merkezi aslında bir hazinedir, lakin bu benliğin geliştirilip elmas gibi yontulup şekil verildiği sürece. Aslında benlik bir savaştır, bu savaşı mücadeleci ruhlar kazanır. Mücadele demek rekabet demektir, demek ki mücedele ederken kendimizle olumlu iç konuşma yapmalıyız ve rakiplerimizi geçmek için sağlam adımlar atmalıyız…
Ben aslında kendimle çok barışık hatta ara ara yaptığım değişikliklerde olumlu değişikliklerde diyeyim kendimi ödüllendiriyorum ama öyle bi durumla karşıkarşıya geliyorum tamam bu olmaz bırak diyorum daha sonra pişman olsamda devam ettiremiyorum o anda
insan ilişkilerimdede öyle karşımdakine gerekli özverilerde bulunuyorum kendime güvenerek kendimden bahsediyorum. gene duvara çarpıyor gibi oluyorum. bak güvendin kendine konuştun öyle afedersiniz ama al sonuç diyorum bi bakıyorum aynı yerde duruyorum yada eğer baş kaldırışlarım olmuyorsa bu seferde geçer düzelir diye boyun eğiyorum ama bbuda bana ters geliyor daha sonra patlamakdan korkuyorum. bana yardımcı olursanız benimle ilgili yada neler yaabilirim bi fikriniz varsa paylaşırsanız sevinirim
Aynen gülşah arkdşm sana katılıorm.. ben bazen okdr abartıorm ki kendimi yerin dibine sokuorm.. sanki dünyadaki tüm kötülüklerin sebebi benim.. hayatı bir oyun olarak düşünürsek;aslında hayatla ilgili kuralları biliorm ama onları uygulayamıorm.. iice abarttım ve hastalık hastası oldum ellerimin uyuştuğunu hissediorm..ve gerçeten böylemi bana mı öyle gelio ayırt edemiorm.. yol varmı bu durumlardan çıkabileceğim..
Sayın semih özcan yazdıkların güzel fakat eksik yazıdaki ben ve sen dili iletim metodudur iki kişi arasında sen dilini kullanmayıp ben dili kullanılır sen diye başlarsan iletişim kopar karşı tarafta kendini savunmaya geçer tabiki de ben dilini kullanırken biz unutmayacağız ama biz demeyide öğrenmeliyiz gelelim güven konusuna sadece kadınlar değil erkekler daha fazla güven istiyorlar bunu ifade etmiyorlar başka