Hani bir söz vardır ya; ?Stres eter gibidir. Azı ayıltır. Çoğu bayıltır.? Gerek televizyondan, gerek gazetelerden gerekse günlük konuşmalardan görüp işittiğimiz kadarıyla, stres artık yaşamımızın bir parçası hâline gelmiş. Bildiğiniz gibi stres, vücudumuzun stresör faktörlere karşı salgıladığı kortizon ile ayyuka çıkmaktadır. Bununla birlikte normal düzeydeki kortizonun vücudumuz ve konsantrasyonumuz için çok faydalı olduğu yapılan araştırmalar sonucunda bulgulanmıştır. Ancak bunun tam tersi, zarar verici sonuçlara da yol açabilmektedir. Yâni, vücudumuzdaki kortizon miktarı aşırı düzeyde artınca, cilt hastalıkları, uykusuzluk, odaklanamama, isteksizlik, panik durumlar, sindirim problemleri, iştahsızlık, bilişsel faaliyetlerde azalma, yüksek tansiyon, terleme, mide bulantısı, içsel sıkıntı, nevrotik zorlantı, sinirlilik hâli vb. durumlar görülebilmektedir. Bu bakımdan vücudumuzdaki kortizon miktarını kontrollü bir düzeyde tutmamız ve stresimizi kendimiz için yararlı bir psiko-dinamik faktör olarak kontrol altına almamız gerekmektedir. Bu konuda sizlere ışık tutacağına inandığım, yaşanmış gerçek bir hikâyeden bahsederek sorunuza cevap vermek istiyorum. İşte hikâyemiz?
BEYNİNİZE KÖPEKBALIĞI ATIN..!
Japonlar taze balığı hep çok sevmişlerdir. Fakat Japonya sâhillerinde bol balık bulmak artık mümkün olmamaktadır. Balıkçılar Japon nüfusunu doyurabilmek için ve piyasada yükselen bu talebi karşılamak için daha büyük tekneler yaptırıp, taze balık tutmak için daha uzaklara açılmaya başlamışlardır. Ancak balık için daha uzaklara/açıklara gidildikçe geri dönmesi de o kadar çok vakit almaya başlamıştır. Dönüş 1-2 günden fazla sürdüğü için, tutulan balıklar tazeliğini bu nedenle kaybetmektedir. Bu yolla avlanıp pazarlarda satılan balıkların taze olmadığını anlayan Japonlar ise bu balıkların lezzetini hiç sevmemişlerdir ve balıklar elde kalmıştır.
Bunun üzerine bu problemi çözebilmek için balıkçılar teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardır. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip avlanacaklar, tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklamaya başlamışlardır. Ancak Japon halkı taze hâlde dondurulmuş balıkların da lezzet farkını yine hissedebiliyor ve donmuş olan balıklara fazla para ödemek istemiyormuş. Yine balıklara tezgâhta kalıyormuş.
Balıkçılar bu defâ, teknelerine dev balık akvaryumları yaptırmışlar. Avlanan balıklar, dev akvaryumlar içersinde biraz fazla sıkışacaklarmış ve hattâ birbirlerine çarpa çarpa biraz da aptallaşacaklarmış ama yine de canlı bir şekilde kıyıya ulaşabileceklermiş. Bu proje de ilk başta hiç yoktan iyi ve akılcı bir çözümmüş gibi görünüyordu. Nitekim balıkçılar da aynen böyle yaptılar. Ancak Japon halkı canlı olmasına rağmen bu balıkların da, sersemlemiş bir şekilde kıyıya geldikleri için taze balıklar gibi yeterince lezzetli olmadıklarını düşünüyormuş. Çünkü hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balıkların, capcanlı, diri ve hareketli taze balığa göre lezzeti onlara göre çok daha farklıymış.
Pekâlā, Balıkçılar nasıl olacak da Japonya?ya taze lezzetli balığı getirebileceklerdi? Siz olsaydınız ne yapardınız? Japonlar çok ilginç bir çözüm bulmuşlar: Derin büyük akvaryumlara küçük birkaç tâne köpek balığı bırakmışlar. Böylece hayâtta kalmaya ve yem olmamaya çalışan balıklar, ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak akvaryum içersinde yaşam mücadelesi verdikleri için, böylece zinde ve taze bir şekilde kıyıya ulaştırılabilmiş.
1950?lerde, L. Ron Hubbart?ın gözlemlediği gibi ?İnsânoğlu ancak başarma azmi ve kararlığı içinde bulunursa müthiş bir gayret sarf eder.? Ne kadar akıllı, uzman ve inatçıysanız, bir problemle uğraşmaktan o kadar daha zevk alırsınız. Bir problem sizi ne kadar çok zorluyorsa ve siz de probleminizi adım adım çözebiliyorsanız, bundan son derece mutluluk duyarsınız. Dahası, diğer problemlerinizi de heyecânla, enerjiyle ve canlılıkla karşılarsınız. Bu kişisel gelişim böylece deavm edip gider?
Yoksa bir hedefinize ulaşır ulaşmaz, heyecânınız kaybolmaya başlamaz mı?
Yeni bir hedefiniz ve sizi bileğleyen yeni bir gündeminiz yoksa, yavaş yavaş atalete düşmez misiniz?
Ya da aşırı çalışmanız gerekmiyorsa rehâvete kapılmaya başlamaz mısınız?
İşte bu ve benzeri problemleri aşmak, Japonların taze balık probleminin çözümünde olduğu gibi aslında çok basittir. Yapmanız gereken şey, her zaman sizi zorlayacak olan bir üst performansı sergilemek için; problemlerinizi, kendinizi geliştirmek karşılaşmış olduğunuz eşsiz fırsatlar olarak kabul etmek ve çözümlerine de bu tutku ile yoğunlaşmaktır.
Bu Gerçek Yaşam Kesitinden Şunları Anlıyoruz
Görüleceği üzere problemlerden uzaklaşmaktansa içine atlamak, boğuşmak ve onları yenmeye çalışmak bizi daha da zindeleştirir. Problemleriniz çokça ve çeşitli olabilir. Ümitsiz olmayın! Onları tanıyın/tanımlayın, onları göğüsleme stratejilerinizi organize edin, kararlı olun, daha çok bilgi ve yardım desteğiyle onlarla savaşın! Beyninize adetâ bir köpek balığı atın ve nelere ulaşabileceğinizi işte o zaman görün!
Sorunlarımızı ve problemlerimizi; farkındalık düzeyimizi artıracak ve bizi zinde tutacak yardımcı aktörler olarak görün.
Risk almaktan korkmayın!
Unutmayın! Risk aldığınız oranda kişisel gelişimizin önünü açmış olursunuz. Aslā kendinizi tekrarlamayın, köşenize çekilip ortalama sıradan bir insân olmayın. Beden diliniz ve ses tonunuz, edilgen ve de durgun olmasın. Yaşama sımsıkı sarılın ve yaşamınız daimâ öğrenme eksenli olsun!
Bilgilerinizi zinde ve taze tutmak istiyorsanız, problemlerinizle mücâdele etmekten kaçınmayın. Unutmayın her başarısızlık, yeniden denemek için doğmuş eşsiz bir fırsattır.
Aslında problemlerimiz, bize bu anlamda gizli bir mesaj veririler.
Mesaj şudur: ?Ben senin probleminim. Seninim. Sana âidim. Tıpkı elin gibi, gözün gibi. Eline ve gözüne sahip çıkarak ve onları en iyi şekilde kullanarak nasıl bağımsızlaştıysan, beni de sahiplenerek ve benden elde ettiğin kazanımları en iyi şekilde kullanarak bağımsızlaşabilir ve daha güçlü olabilirsin.?
Özetle; stresinizi yerçekimi gibi, mevsimlerin gelip geçmesi gibi, üşümek gibi, acıkmak gibi doğal karşılayın, kabullenin?
Stresinizi, asla bir engel veya problem olarak görmeyin?. Böylece stresinizin sizi zinde tutmasına izin verin?.
Mehmet Hakan Alşan
Kültür-RA
Kültür Dersaneleri
Rehberlik Akademisi
Çok güzel bir yazıydı. Burada da anlatıldıgı gibi güçlüklerin üzerine gitmezsek ve kendimizle yarışmazsak ilerleyemeyiz.Tabi bunun yanında kendimizin halledemediği,ciddi problemlerımız varsa bir uzmana görünmektede fayda var diye düşünüyorum.
Ülkelerin yöneticilerinin tekrar-tekrar okuyup uygulamasi gereken bir yazı…
Mehmet Hakan Alşan’a gerçekten çok teşekkür ederim-benim son günlerdeki büyük stresimden uzaklaşmama yardımcı olduğu için. Bir aydan kısa bir süre içinde lise-2 ye başlayacağım. Sayısal bölümü seçtim. Dershanedeki rehber öğretmenimle birlikte bu sene yapmam gerekenleri ve isteklerimi konuştuk. İsteklerime ulaşabilmek için çok fazla çalışmam gerktiğinin farkındaydım. Şu ana kadar isteyip de yapamadığım hiç birşey olmamasına rağmen kendimi çok strese soktum ya olur da bu sene diğer senelerdeki gibi iyi bir öğrenci olamazsam diye. Aynı zamanda bugünlerde bir sınav için çalışmam gerek fakat ben stresle uğraşmaktan kendimde ders çalışmaya istek bulamıyordum. Demek biraz gaz gerekiyomuş :) Bu yazıdan sonra aslında yapmam gereken işin o kadar da zor olmayacağını ve kendime güvenip problemlerin üzerine gidersem herşeyi başarabileceğimi anladım.
Teşekkür ederim. Ve lütfen benim gibi aslında oldukça başarılı fakat stresli öğrenciler için sürekli bu tür yazılara sitenizde yer verin:)
Hocam, polis okulunda bize de anlatsaydın bunları. Malum en stresli meslek bizim meslek.
Teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kal.
Çukurca’dan selamlar…
Bu yazı için çok teşekkür ederim hocam. Sizin sayenizde, geçen sene yaşadıklarımı bu sene yaşamayacağımı umuyorum. Hayata ve sınavlara (e tabi tarihi unutmamak gerek) karşı bakış açımı değiştirdiğiniz için çok teşekkür ederim.
Sevgili @Merve,
Hayatını değiştirme çabası içinde bulunduğun (bu seni diğerlerinden ayıran en büyük özelliklerden biri) için ben sana teşekkür ederim.
Ne mutlu bir faydamız olabiliyorsa…
Harika sözlerle başladım, çünkü burda ki yazılar hakikaten harika… Her meslek kendine göre stresli bir tarafı vardır elbet önemli olan bir uzvumuz olan stresle barışık olmak, mesajda stres bizim bir parçamız öylese stres denen olguyu bir doğal olay gibi görüp adına da bahar dieyip geçelim. Teşekkürler
Bu yayınların bize ulaşması için emeği geçen herkese TEŞEKKÜRLER…
çok teşekkür ederim sayın mehmet hakan alşn
babam la yanına geldiğimizde merak etme tercih yapma demiştiniz
ben sana dersaneyi ayarlamayı çalışacam demiştiniz sizi iki kere ardım
kaçamk cevaplar verdiniz
daha arayamam haysiyet var
bende gerçi siz anı kurtarmaya baktığınızı anladım
öss sınav sonuçu geldiğinde seni kıbrısa yollayalım burs var dediniz sonra ki gelmem de kıbrısta ne iişin var dediniz babam hasta ders çalışmaya vaktim olmuyo ne zaman ameliyat olcagı belli değil belkide artık okuyamaycagım dersane ayrladınız ÇOK SAGOLUN radyo programında herkesin öninde sen istanbul da kazanırsın demekle olmuyo nu işler…
Sevgili Ahmet,
Buradaki yazına, teyidine, ithamına çok üzgünüm. Çok kırıldım.
İftira etmen ise son derece onur kırıcı. Ancak… Ne diyelim .. Sağlık olsun. Babacığına selamlar… Geçmişler olsun.. Allah afiyetler versin… Herkes kendince, kendidir. Ben her ne yaptımsa seni kazanmak ve kazandırmak için yaptım. Vicdanen rahatım. Ama ilk yaptığın bu iftira ile, şimdi de sevdiklerini kaybediyorsun.
Üzgünüm.. Yorgunum… Geç vakit oldu. Daha yazamayacağım. İyi akşamlar… Allaha emanet olun… Allaha ısmarladık…
değerli hocam. az evveli tanık olduğum hakan ismindeki muhterem zat’la bir polemik sezdim.
ben sizi herkesin tanımadığı kadar tanıyorumdur sanırım. ahmat arkadaşım siz Mehmet Hakan ALŞAN gibi bir şahsiyeti ahaliye açık yerlerde karalayarak, hocamızın tarafından değil ama kendi tarafından kara kedi sokarak ayrı düşme. bir gün gelir işte böyle mehmet hakan alşanlar ararsın.
mehmet hakan alşan son derece saygılı, mutevazi,insandan anlayan, toplumdan ayrı kalmış insanları topluma kazandıran,bilgili, kültürlü, anlayışlı, edebi ruhlu, şahadet şerbetini böğründe hisseden, muhammetin kısaltılmışı mehmet bir kişidir. böyle insanlara gelen laflar bize de gelmiş sayılır; çünkü biz bu şekilde dile getirdiğimiz ve nicesini saymadığımız diğer muhterem yanlarıla örnek aldığımız, olmak istediğimiz, arkasından yürüdüğümüz saygın bir kişinin yolundayız.
pek sayın ahmat dostum sizin başınzdan bazı vak’alar geçmişolabilir konu ile hı,ocamda içinde olabilir ama siz olayı görmek istediğiniz şekilde değil olayın gerçeğiyle en somutuyla ele alınız…
saygılarla volkan ihtiyar TRABZON…
VOLKAN’A;
Sevgili Volkan,
İyi niyetine ve nezaketine müteşekkirim. Bizi ziyadesiyle mahcub ettin. Babana çok selam söyle. Karadeniz’de bana bir kayık sefası borcunuz olsun. sizleri… çok özledim… hem de çokk.. yakında üniversiteyi bitirip meslektaşımız olacağın ve öğretmenlik gibi kutsal bir mesleği icra edeceğin için inan o kadar mutluyum ki… Bir ara sazını ve sözünü de dinletirsen çok mutlu olurum… Sizler benim ilk öğrencilerim olmanız hasebiyle her zaman özel olacak ve yegane kalacaksınız… Selamlar….
AHMET’e;
Sevgili Ahmet.
Sana yardımcı olmak için elimden geleni yaptım. Bunu biliyorsun. Ancak Kültür Dersanesi’nden ayrılmam, ayrıca orada müdür arkadaşımında ayrılması, öte yandan müdür yardımcısı olan bayan arkadaşımızın da başka yere tayin olması sana behemahal orada yardım etmek konusunda elimi zayıflattı. Yine de sana % 50 indirim yaptıklarını ve senden haber beklediklerini söylediler. Bu noktadan sonra devreye girmek hem şık olmazdı hem de ayrıldığım kurum nezdinden hoş karşılanmayacaktı. Ben mahcub olmak pahasına yine de senin için elimden geleni yaptım.
Bu noktada sen de bu iyi niyetimize fedakarlık yaparak karşılık verseydin, sanırım bı denli kırıcı olmayacak ve kızgınlığını bana tevcih etmeyecektin….
Ama dediğim gibi, sağlık olsun… Sana son tavsiyem.. Para kaybedebilirsin… Sınav kaybedebilirsin… Sevdiklerini ecel hükmünce kaybedebilirsin… Ama sakın dostlarını kaybetme!…
Selam ve Muhabbetlerimle,
abiciğim nasılsın.telefon artık kesmiyor.buraları gezdim okudum çok güzel.adres öğrencim ezelhana aittir.yaz için malzeme çok öpüyorum seni yazın görüşürüz
bence japonlara katılmak lazımadalar şartları zorlaya zorlaya dünyanın dev markası haline galmiş durmdalar .O yüzden her ne kadar japon olmasakta türk beynimizle de iz japonlardan daha parlak fikirler üretebilmenin yanısıra azimsiz olmamız sebebiyle ve az yetinmek iç güdüsüyle haraket etmekteyiz Fakat bu duruma bir sonverip silkelenmeli özümüzün çalışkanliğını ve istersek neler başarabileceğimizi unutmamalıyız
ahmetin durumuna çok üzüldüm ben dersaneden arkadaşı dilek babana geçmiş olsun
sitenizi çok beğendim
ben hayatımda mehmet hakan alşan kadar muhteşem bi insan daha tanımadım.hani 4-4lük diye bi tabir vardır ya işte ben bu sıfata bir tek bu güzel ismi yakıştırabilirim:)ama hem her işte başarılı olan bi insan bu kadar da mütevazı olur mu canım?biliorum inanmıosunuz ama bu anlatılmaz ki yaşanır.değerli hocama bütün emeklerinden dolayı çok teşekkür ederim:)
hocam yazınızı okudum çok güzel olmuş siz gerçekten çok ii birisiniz verdiğiniz emekler için saolun k.i.bakın hocam
polis okulunda bize ne kadar yardımcı oldun bunları kimse inkar edemez sizin gibi değerli insanlara bu memleket te çok ama çok ihtiyaç var
allah senden razı olsun dualarımız seninle
Paylaşım için çok teşekkürler güzel bir paylaşımdı emeği geçenlere ayrıca teşekkürler … Hoşçakalın
çok çok çok güzel bir yazı. emeğiniz için teşekkürler.
Paylaşım güzeldi teşekkür ederim :)
Bu değerli yazıyı yazan insana teşekkürlerimi sunarım…