Az önce bir video izledim. Genç bir kız hüngür hüngür ağlıyordu ‘‘Çok sıkıldım, dışarı çıkmak istiyorum” diye. Hem de öyle çocuk denecek yaşta değildi. 17-18 vardı. Bazı şeylere aklının ermesi gereken bir yaş. ”Yaşlılarla dalga geçmeyin üzülüyorlar dediniz, şimdi de biz üzülüyoruz” diyor genç kızımız. Yahu nasıl insanlar yetiştiriyoruz biz? Evet bu kız ergenlik döneminde, belki psikolojisi çok normal değildir ama neden evde olması gerektiğini anlamayacak kadar şuursuz. Sanki gezip tozmasına keyfi olarak engel olunmuş gibi davranıyor. İşte bu gençleri görünce gelecek konusunda umutsuzlaşıyorum.
Çevremdeki çoğu insan evlerinde olmaktan şikayetçi. Evet çoğumuzun evi belki televizyondaki ünlüler gibi 10 odalı, spor salonlu, havuzlu ve bahçeli değil ama insan kendi ile kaldığında yapacak bir şeyler bulabilmeli. En basiti kitap okusa bu kızımız, internetten biraz zihin açıcı videolar izlese, ufkunu genişletmeye çalışsa böyle hüngür hüngür ağlamaz. Tamam, aç dedikodunu da yap arkadaşlarınla ama biraz kendi kendine zaman geçirmeyi de öğren be kızım!
Ben çağımızın hastalığı olarak ”Kendi ile yalnız kalma korkusu”nu görüyorum. Kimse kendi ile uzun süre vakit geçiremiyor. Kimse çevresindeki insanlara ”Ben buradayım!” demeden duramıyor. Mutlaka bir aktivite içinde, mutlaka bir şeyler yapmalılar. Ama başkalarıyla beraber. Çoğu insan tek başına çıkıp alışveriş yapamaz mesela; Veya bir kafeye gidip kahve içmek aklına gelmez. Çıkayım şöyle tek başıma bir sahil yürüyüşü yapayım, demez. Elbette sevdiklerimizle vakit geçirmek harika ama ben bu verdiğim örnekleri tek başına yapamayan kişilerden bahsediyorum. Bence bu bir problemdir.
Yazılarımın çoğunda tek başına var olamayan kişilerden bahsediyorum. Sosyal medyada özel sayfamda yazdığım yazılarda da bunun hicvini yapmayı seviyorum. Çünkü insan her şeyden önce kendi ile anlaşabilmeli. Kendi ile başbaşa kalabilen insanlar hayatta her şeyi başarır. Kendini diğer bir kişi veya sahip olduğu eşyalar ile tanımlamayan kişiler özvarlığına saygısı olan kişilerdir. Diğerleri ise, elinden o kişiyi veya eşyalarını aldığınızda bir hiçtir. İşte bu yüzden ben özvarlığına sahip çıkan ve onu seven insanlara çok saygı duyarım.
Şimdi gelelim evlerimize kapandığımız bugünlerde, insanlar olarak gerçekten değişebilir miyiz, sorusuna cevap aramaya. Ben değişmek ve gelişmek için fırsat kollayan insanlara bunun bir hediye olduğunu düşünüyorum. Belki de yıllardır ertelenen pek çok proje gerçekleşecek. Belki de yarım kalmış kitaplar yazılacak. Belki de uzun zamandır izlenmek istenen bir film izlenecek ve hayatımız değişecek! Amaann bir film izlemekle hayat mı değişir, demeyin. Bir kitap okumakla da, bir film izlemekle de değişir dünyamız. Nitekim benim öyle olmuştu. İlk yazılarımda anlatmıştım bu değişimin nasıl olduğunu.
Açık söylemem gerekirse, çağımız insanının büyük bir kısmından umudum yok. Gençler daha çok sosyal medyada magazin peşinde, bazıları online oyun ile zamanını geçiriyor. Gelişim peşinde olan, buna takati olan pek fazla genç yok. Boş işlere o kadar çok zaman harcıyorlar ki, içi dolu aktivitelere zamanları ve güçleri kalmıyor. Neden gençlere taktım kafayı biliyor musunuz? Çünkü 10-15 sene sonra onlar bizim geleceğimiz olacaklar. Büyük bir değişim lazım onlar için. Ebeveynleri de önemli tabii. Şuan ergen olan insanların aileleri benim bir üst neslim ve ben o nesilde de pek ışık görmemiştim zaten seneler önce:)
Ama kendi neslimden ümitliyim bakın. Ben ve benden 5-10 yaş küçük olanlarda uyanma söz konusu. Üstelik daha iş işten de geçmedi. Çocukları henüz küçük yani zihinsel eğitim konusunda tam kapasite almaya müsaitler. İşte o grup hazır evlerdeyken çocuklarına çok güzel gelişim tohumları ekebilirler. Bir yandan kendilerini geliştirir ve keşfederken bir yandan da çocuklarının zihinlerinin açılmasına yardımcı olabilirler. Çünkü açık fikirli, aydınlık zihinleri olan bir nesil yaratmak bizim elimizde. Öğretmenler ve eğitim sistemi konusuna hiç girmiyorum çünkü sistem malumunuz belli hatalı kalıplar içinde dönüp duruyor. Bu yüzden iş, biz ailelere kalıyor. Çocuklarımızın gelişimini yakından takip etmeli ve hatalı kalıpları düzeltmeye çalışmalıyız.
Karantina döneminden çıktığımızda dünyanın bambaşka bir dünya olacağını söyleyenler var. Ancak ben bunu fazla bilim kurgu filmi izlemiş olanların yorumu olarak görüyorum. Çünkü her şeyin tamamen değişmesi için, öncelikle liderlerin değişmesi gerekiyor. Dünyayı yönetenlerin (birkaç ülke dışında) peşinde oldukları tek şey güç ve iktidardır. Yönetim sistemleri, ekonomik sitemler değişmeli ki dünya değişsin. Peki siz bu salgından o liderlerin etkileneceğini düşünüyor musunuz? Sanki salgın bittiğinde ABD, Çin, Rusya falan batmış olacak ve dünyada sınırlar kaldırılacak, herkes kardeş olup, elele ülke ülke gezecek :)) Evet pozitif düşünmek çok güzel ama bu şartlarda biraz da gerçekçi olmak lazım. Ben sistemin değişmeyeceğine eminim. Hatta kurlara, altın fiyatlarına vs bakınca ülkemiz için pozitif düşünecek bir durum göremiyorum.
Tanrılar Okulu isimli muhteşem kitapta da söylendiği gibi “Esas devrim, kişisel devrimdir!” . Herkes kendi devrimini gerçekleştirdiğinde dünya da değişmeye başlayacak. Ve kendini yükseltenlerin sayısı arttıkça, o paraya tapan insanların sayısı azalacak ve gün geldiğinde yok olacak. Dünya işte o zaman daha adil, daha medeni ve sevgi dolu olabilir. Ama bu birkaç yüzyıl alabilir, üzgünüm:)) Eskiden bu evrimin bir anda olabileceğine dair inancım vardı. Şimdi ise olayın zaman alacağını ve her bireyin kendi içindeki değişimi kucaklaması gerektiğini öğrendim. Mucizelere hala inanıyorum. Ama hepsinin bir zamana ihtiyaç duyduğunu da biliyorum.
İşte bir gün dünyanın değişmesini istiyorsak, yazının başında bahsettiğim genç kız gibi mızıklanmak yerine, yerimizden kalkıp bir şeyler yapalım. Önce kendimize yatırım yapıp, sonra çevremize ışık olalım. Karanlıkta kalanları mümkün olduğunca görmezden gelelim. Menfaat peşinde olanlar, iki yüzlüler, ruhunu para veya güç karşılığı satanlar daima olacaktır. Onlar karanlıklarında debelene dursunlar, biz okuyalım ve öğrenelim. Bununla da kalmayalım öğrendiklerimizi düşünelim. Zaten ipler burada kopuyor. İnsanlar okuyor ama öğrendiği şeyleri mantık süzgecinden geçirmiyor. Yorumlayıp anlamaya çalışmadan körü körüne kapılıp gidiyor. Özellikle din konusu bu açıdan çok tehlikeli. Ne olur öğrenmeye, düşünmeye ve irdelemeye açık olalım. Dünya ancak bu şekilde değişir ve gelişir. Önce bireysel devrim! Haydi Corona krizini bir fırsata çevirelim ve geleceğimiz için şimdi bir adım atalım!
Herkese iyi gelişimler dilerim :)
Yazan : Aslı Ece Özdoğan - kendinigelistir.com