Son dönemde arkadaşlarınızla birlikte güzel zaman geçirebildiniz mi? Son günlerde ailenize yeterli ve kaliteli zaman ayırdınız mı? Yeterince uyuyup, iyi besleniyor musunuz? Spor yapabiliyor musunuz? Son zamanlarda hiç tanımadığınız insanların iyiliği için herhangi bir şey yaptınız mı?
Eğer bütün bu sorulara “evet” cevabı veriyorsanız, gerçekten hayatını dengelemeyi başaran az sayıda insandan birisiniz demektir.
Cep telefonları hayatımıza girmeden önce, Cuma günü işten çıkan bir çalışana ulaşmak isteyenler, ona en erken Pazartesi sabahı ulaşabilirlerdi. O yıllarda çalışanlar, “eve iş getirmedikleri” taktirde, iş eve gelmezdi. Kıdemli büyükler gençlere, işten çıktıktan sonra, “fişi çekmelerini”, kafalarını boşaltmalarını tavsiye ederlerdi. O zamanlar iş ve özel hayat birbirlerine değmeyen iki dünyaydı. Terazinin iki kefesini dengelemek gibi, herkes bu iki dünyayı dengelemekten bahsederdi.
Bugün artık birbirinden ayrı iki dünya kalmadı. Hepimiz işle özel hayatın iç içe geçtiği tek bir hayat yaşıyoruz. Kiminin hayatında çok iş var, kimininkinde daha az. Ama hayatında en az iş olan insanın bile özel hayatıyla iş hayatı birbirine karışmış durumda. Herkesin kendine göre bir “karışımı” var: bazıların karışımı koyu, bazılarınınki açık. Akıllı telefonların ve tabletlerin, cebimizde, çantamızda, başucumuzda olduğu bir dünyada, hayatın dengesini kurmak, eskiye kıyasla çok zor.
Her insanın kendine göre bir teknoloji kullanma ve algılama biçimi var. Bazıları akıllı telefonları, özel hayatlarını ellerinden alan cihazlar olarak görürlerken, bazıları bunlar sayesinde işlerini uzaktan yönetme imkanına kavuşarak evlerinde çocukları ve eşleriyle zaman geçirebildikelerini düşünürler.
Son yıllarda yaşadığımız dönüşüm, sadece iş hayatı ve özel hayatın iç içe geçmesiyle de kalmadı, artık başarılı olmak için, tek bir alanda uzmanlaşmak yerine, T tipi insan olmak da gerekiyor. T tipi insanlar, T harfinin ayağının simgelediği bir alanda uzmanlaşan ama aynı zamanda T harfinin kollarının simgelediği farklı alanlarda da, belirli ölçüde bilgi sahibi olan insanlardır. İçinde yaşadığımız dünya, hepimizden birçok alanda bilgili olmamızı talep ediyor ama T tipi insan olma mecburiyeti de, iş-hayat dengesini daha da zorlaştırıyor.
İş ve özel hayat dengesi konusu herkes için önemlidir ama kadınlar için çok daha can alıcı bir konudur. Toplumsal roller, kadını ev ve çocuklardan sorumlu tutar. Erkekler başarılı olmayı, yalnızca iyi bir iş sahibi olmakla tanımlarken; kadınlar için başarı, hem iyi bir aile hayatına hem de iyi bir iş hayatına sahip olmak demektir. Erkekler için bile zor olan iş hayatı-özel hayat karışımının kıvamını tutturmak, kadınlar için çok daha zor bir iştir. İşin içine çocuklar da girince bu zorluğun derecesi katlanarak artar.
Bazı insanlar işlerinden başlarını kaldıramazlar. Her işi kendileri yaptıkları için, iş dışında ancak uykuya zamanları kalır. Yaptığı işi kimseye delege edemeyen insanların hayatları çalışmaktan ibaret olur. Delege etmesini bilmemek, dengeli bir hayat önündeki önemli bir engeldir.
İş hayatı özel hayat dengesini kurmak için işbirlikleri yapmak gerekir. Türkiye’de çocuk sahibi olan genç anne babalar, anneanne ve babaanneler başta olmak üzere aile büyüklerinden ve akrabalardan destek alırlar. Yakın akrabalardan ya da parayla tutulan yardımcılardan alınan destekler, çalışan insanların dengeli bir hayat yaşamalarını kolaylaştırır. İşbirliği yapmasını bilmek, dengeli bir hayat yaşamayı kolaylaştırır.
Ama diğer taraftan bazı işler, insanın özel hayatını neredeyse yok edecek kadar talepkar olabilir. Kendi işini kurup gece gündüz çalışmak zorunda olan girişimciler, bilgisayar programcıları, hizmet sektörlerinde çalışanlar, doktorlar, şantiyelerde çalışan mühendisler, uzun yol şoförleri… ne kadar dengeli bir hayat arzu ederlerse etsinler, iş yoğunluklarından dolayı, bu arzularını gerçekleştirmezler. Nigel Marsh’ın dediği gibi, bazı işleri yaparken, iş-özel hayat dengesini kurmak mümkün değildir maalesef. Bazı işler, insanın bütün hayatını kaplar; başka bir şeye zaman kalmaz.
Her insan, kendine yaptığı başarı tanımına göre, şu ya da bu şekilde bir “denge” kurar. Bazıları Pazar günü birkaç saat ailesiyle birlikte olmaktan tatmin olurken, bazıları için dengeli bir hayat, iş sonrası her akşam evde eşi ve çocuklarıyla uzun saatler kaliteli zaman geçirmektir. Bazıları, işlerini bahane ederek evden uzaklaşmayı tercih ederken, bazıları evlerinde zaman geçirmekten mutlu olurlar. İş hayatı-özel hayat dengesi, mutlak bir kavram değildir; herkesin kendine göre bir denge anlayışı vardır.
Ama nasıl tanımlarsa tanımlasın, insanın dengeli bir hayat yaşaması için emekli olmayı beklemesi de yazık olur. İnsan eğer bir denge kuracaksa, bu dengeyi ununu eleyip, eleğini astıktan sonra değil, henüz vakit varken kurması gerekir. İnsanın emekli olduğunda, çocuklar evden gittikten sonra, hiç arkadaşı kalmamışken, hiç hobisi olmamışken, kendine zaman ayırmaya başlamasının da hiç bir anlamı yoktur.
İnsanın hayatında denge kurması, ne kanunların ne de şirketlerin görevidir. Elbette çalışma kanunları insanlara asgari hakları tanımalıdır ama iş-hayat dengesi kurma görevi, her insanın kendi sorumluluğundadır. Kimse başkasından bunu kendisi adına kurmasını beklememelidir.
Dengeli bir hayat yaşamak, insanın sadece sevdiklerine, hobilerine ve tatile zaman ayırması değildir. Dengeli bir hayat yaşamak bundan daha geniş bir kavramdır. Dengeli bir hayat demek, iş, aile, hobiler, çevre ve toplumla anlamlı ilişkiler kurmayı başarmak demektir. Denge, insanın düşünsel, duygusal, sosyal ve manevi alanlarda bir uyum elde edebilmesidir. Kendine yeteri kadar boş zaman ayıran ama maalesef bendensel, ruhsal ve sosyal olarak hiç dengede olmayan insanlar vardır. Dengede olabilmek için, insanın bütün bu alanlarda tatminkar ilişkiler kurması gerekir.
Herkes dengeli bir hayat yaşamak gerektiğini söylese de, dengeli bir hayat yaşamak gerçekten çok zor. Bir alanda uzmanlaşmak ama aynı zamanda farklı alanlarda bilgi sahibi olmak, kendini geliştirmek, eş ve çocuklarla kaliteli zaman geçirmek, iyi uyumak, iyi beslenmek, spor yapmak, dinlenmek, tek başına kalacak zaman bulabilmek, hobilerle uğraşmak, arkadaşlara ve akrabalara zaman ayırmak, mümkünse toplum için faydalı işler yapmak… Bunların hepsini hakkıyla yapmak hiç de kolay değil. .
Bugün kiminle konuşursanız konuşun, şu ya da bu şekilde bu listedekilerden birkaçını hakkıyla yapamadığından yakınır. Hayat o kadar hızlı ve o kadar çok boyutlu ki, bütün bunların hepsine yetişmek için gerçekten yüksek düzeyde bir farkındalık, ne istediğini bilmek, seçici olmak ve zamanı etkin kullanma konusunda kararlı olmak gerekir.
Dengeli ve iyi bir hayat, işimize, kendimize, ailemize, arkadaşlarımıza hatta hiç tanımadığımız insanlara zaman ayırdığımız, bütün bu alanlarda başarılı ilişkiler yaşadığımız bir hayattır.
Böyle bir hayat dengesi yakalamak elbette çok zordur ama hepimizin hedefi böyle bir dengeye ulaşmak olmalıdır.
Hayat ancak bunu başardığımızda yaşamaya değer olur.
Yazan : Temel Aksoy | temelaksoy.com blog