Özerklik teorisi, davranışların örgütlenmesinin arkasında yatan içsel süreçlere odaklanan bir motivasyon ve kişilik kuramı olarak bilim adamları Edward Deci ve Richard Ryan tarafından geliştirilmiştir.
Özerklik teorisine göre üç doğal psikolojik ihtiyacımız vardır:
- Yeterlik
- Özerklik
- Bağlılık.
Bu ihtiyaçlar karşılandığında üretken, mutlu ve motive oluruz. Karşılanmadığında ise üretkenliğimiz, mutluluğumuz, motivasyon düzeyimiz azalır.
Özerklik ne demek?
Özerklik ne demek tarafına da değinelim. Özerk, bağımsız ve birbirleriyle ilişki içinde olma konusunda doğuştan gelen bir içsel güdüye sahibiz. Bu güdümüz özgür bırakıldığında daha başarılı olur, daha dolu dolu yaşarız. Özerklik teorisinin merkezinde insanoğlunun doğasındaki kendi yolunu kendi çizme duygusu yatar. Bu üç ihtiyaçtan en önemlisi özerkliktir. Özerk motivasyon, tam bir istem ve tercih bilinciyle hareket etmekten geçer.Oysa kontrol edilen motivasyon, kişinin harici olarak algıladığı güçlerin belirlediği spesifik sonuçlara yönelik baskı ve talep doğrultusunda davranmayı gerektirir. Bireysel performans ve tutum üzerinde özerklik duygusunun güçlü bir etkisi vardır.
Cornell Üniversitesi’nden araştırmacılar, yarısı çalışanlarına özerklik tanıyan, yarısı da hiyerarşik bir yapılanmayı benimsemiş üç yüz yirmi şirketi mercek altına aldı. Çalışanlarına özerklik tanıyan şirketler, kontrol odaklı şirketlere göre dört kat fazla büyürken, bu şirketlerde personel sirkülasyon oranı da diğerlerinin üçte bir oranıydı.
Özerkliğin İş Üzerindeki Etkisi
Özerkliğin iş üzerine dört boyutlu bir etkisi vardır: insanların neyi, ne zaman, nasıl ve kiminle yaptıkları. İnsanlar şu dört alan üstünde özerklik sahibi olmalılardır. Görev, zaman, teknik ve ekip. Özerkliğin farklı boyutları olması demek bunların herkesi aynı şekilde cezbedeceği anlamına gelmez. Bazıları bir görevde özerk olmak isterken bazıları ekip konusunda özerk olmak ister. En iyi yaklaşım bireyleri gözlemlemek ve değerlerini anlamak olacaktır.
[box type=”info” ]Bir girişimci olarak görev, zaman, teknik ve ekip konularında yüzde yüz özerkliğe sahibim. Mesele şu: Bu özerkliği aynen muhafaza edersem başarısız olurum. Demir alamam. Rakiplerimi geçemem. Odaklanamam. Elimde kaçınılmaz olarak ya hiç ürün olmaz ya da pazarın reddettiği bir ürün olur. En büyük sanat, sınırlarınızı belirlemektir. En değer verdiğim özerklik budur. Sınırlarımı belirleme özgürlüğü. – SETH GODIN[/box]
Özerklik ve Yönetim
Özerklik ve Yönetim kavramlarını da şu şekilde değerlendirelim : İş dünyasında uyguladıklarımız özellikle “yönetim” kavramı, özerklik ihtiyacımız ile çoğu zaman ters düşmektedir. Çünkü yönetim kavramı ile insanların kontrol edilmesi ve gözetlenmesi amaçlanmıştır. Özerkliği teşvik etmek, sorumluluğu, hesap verme yükümlülüğünü ortadan kaldıralım demek değildir. İnsanlar işlerinin sorumluluğunu üstlenmek durumundadır. Fakat bu hedefi gerçekleştirmenin farklı yolları mevcuttur ve hepsi de içten içe kim olduğumuza dair farklı inanışlar üzerine dayanır.
Geleneksel iş yapış yöntemleri, insanların özgür olmaları durumunda işten kaytaracaklarına ve özerkliğin, sorumluluğu yok etmeye yaradığına inanır. Yeni iş yapış yöntemleri ise farklı bir tezden yola çıkar. Bu tez insanların sorumluluk üstlenmeyi isteyen canlılar olduğudur. Görevleri, zamanları, teknikleri ve ekipleri üzerinde kontrol sahibi iseler, kendi kaderlerini kendileri yazabilir.
Yazan : Umut Orhan Ecer - Düşünür, Eğitmen ve Mühendis