Güzel ve etkili konuşmada diksiyon (söyleniş-telaffuz-pronounciation) yani seslerin doğru çıkarılması son derece önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha geniş bir kapsamda, ses organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır. Ancak biz bu bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrıntılı durmayacağız.
Türkiye’de seslerin çıkarılmasında yörelere göre farklılık vardır. Ancak güzel seslendirmede daha çok İstanbul ağzı esas alınır. Seslerin gerektiği gibi çıkarılabilmesi için ses aletlerinin- gırtlaktan başlayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses aletlerinin eğitilmesi gerekir. Bu çerçevede aşağıda çeşitli alıştırmalar yer alacak.
# Alıştırmaları yaparken ses çıkışlarını netleştireceğiz. İyi boğumlanma yani heceleri netleştirerek seslendirebilmek için dudak tembelliğini ortadan kaldırmamız gerekir. Sesleri ses organlarını abartılı kullanarak çıkaralım. Aşağıdaki doküman dört bölümden oluşmuştur: Birinci bölüm ses organlarının eğitimine ilişkin alıştırmalar; ikinci bölüm, sesli harflerin çıkarılışı; üçüncü bölüm sessiz harflerin çıkarılışı ve kullanımını anlatmaktadır. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz harflerin cümle içinde karışık şekilde kullanımına ilişkin alıştırmalardan oluşmaktadır.
Aslında dudak tembelliği nedir ve dudak tembelliği egzersizleri tarafında da bir ara not geçsek iyi olur diye düşünüyorum.
Dudak tembelliğinin sözcükleri yutmaktan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Yan çene kaslarınız çalışmıyorsa dudak tembelliği yaşıyorsunuz anlamına gelir. Dudak tembelliği egzersizleri ile bu tembelliği ortadan kaldırmanız mümkün.
- Dudak tembelliği için tekerlemeler
- Dudak tembelliği için kalem çalışmaları
- R harfi ve “rrrrrr” çalışmaları üzerine çalışmalar
Bu alıştırmalarda verilen örnek cümle veya hecelerin bıkmadan ısrarla tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalışma sürdürüldükçe seslerin ağızdan akarcasına çıkmaya başladığını, başlangıçtaki zorlanma veya tutukluğun ortadan kalktığını göreceksiniz.
Yazımızda diksiyon alıştırma metinleri yanı sıra evde nasıl diksiyon çalışılır sorusuna da yanıt vermeye çalışacağız. Öncelikle diksiyon testi yaptırmanın gerekli olmadığını itiraf edelim. Ancak diksiyon tekerlemeleri zor tarafta da güzel konuşma ve diksiyon becerilerinizi geliştireceği konusuna da inancımız tam. Birçok alternatif kanalda diksiyon dersi örnek metinleri bulabilirsiniz. Ancak aşağıda sizlere derlediğimiz bilgiler işinize yarayacak hap haline getirilmiş bilgilerdir. Tavsiyemiz kesinlikle uygulamaya çalışmanız ve hayatınıza almanız yönündedir. Bir süre sonra oturacağını ve geliştiğini göreceksiniz.
Diksiyon sesin güzel çıkmasını ve sözlerin doğru seslendirilmesini amaçlayan sanatın adıdır. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmıştır. Sözün içeriğinin kodlanması yani etkili iletişim diksiyon sanatının dışında kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde oluşturulan eserlerde bir karmaşanın mevcut olduğunu da itiraf edelim.
Güzel Konuşma, Etkili Konuşma ve Diksiyon
Güzel konuşma, etkili konuşma ve diksiyon birbirinin ayrılmaz parçalarıdır.
Kitabınızın diksiyon bölümünde diksiyonun temel öğeleri üzerinde durulmuştur. Bu öğeler söyleniş-fonetik, boğumlanma, vurgu, durak ve ulamadan oluşmaktadır. Fonetik seslerin doğru çıkarılmasıyla ilgilenen bir alandır. Boğumlanma, seslerin birbiri ardına tam ve tok şekilde kaybolmadan çıkarılması alanıyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonluğun kırılmasını sağlayan, her dilde kendine özgü gelişen bir telaffuz konusudur. Yazı noktalaması ve duraklarıyla konuşma noktalaması veya durakları birbirinden farklı olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadır. Ulama çalışmalarına gelince, bu çalışmalar kelimeler arasında uyumlu geçişler sağlamayı amaçlamakta ve dilin doğal kurallarından yararlanmaktadır.
Söyleniş-Fonetik
Söyleniş bölümünde sesli ve sessiz harfleri ayrı ayrı inceleyeceğiz. Türkçe?de 8 adet sesli ve 21 adet sessiz harf vardır. Sesli harfleri “ünlü”, sessiz harfleri de ?ünsüz? kelimesiyle tanımlayacağız. Türkçe’mizdeki ünlüler “a, e, ,ı, i, o, ö, u, ü” den oluşur. Ünsüzler ise “b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z” den oluşur. Söyleniş bölümünde ünlü ve ünsüz harflerin fonetiğini öğreneceğiz. Aşağıda konular hem anlatılmış hem de gerekli alıştırmalar birlikte verilmiştir.
DİKSİYON (2) ALIŞTIRMA : FONETİK
Ünlüler
A
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (a) vardır. Bunlardan biri (kalın a) diğeri de (ince a) dır. Her iki (a) bazen uzun, bazen kısa okunabilir. Bu iki (a) yı söylerken birbirinden ayırt etmek için (ince a) nın üzerine şu ( ^ ) işareti koyarak gösterelim.
Kalın A
Şu şekilde söylenir: Dil doğal duruşunu değiştirerek ortaya doğru biraz yükselir, dudaklar hareketsiz, yanaklar gevşek ve çeneler açık. aaa aaaa aaaa
Elâlem ala dana aldı ala danalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık. Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini. Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar.
İnce A
(Kalın a) ya oranla daha ileriden söylenen bir ünlüdür. Dilimize geçen yabancı kelimelerden gelmiştir. Bu kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: lâla, lâstik, hâl. hâlbuki, lâf, lâkırdı, lâle, lâl, kâse, lâle, lânet, lâzım, kâzım, kâtip gibi.
Lâla lâtif lâleli lâmbasını lâcivert lâke lâvabodan nâzik, nâdide şefkâte verdi.
Uzun A
Bunu da (â) şeklinde gösterelim :
Önek: Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, seyahât, sâdık, sâbit, kâtil, nâzik târih, mâvi, hâttâ, hârf, dikkât, şefkât, kabahât, sıhhât, nâmus, nâne, nâsihat,
E
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (e) vardır. Bunlardan biri (açık e) diğeri de (kapalı e) dir. Bu iki (e) yi söylerken birbirinden ayırt etmek için (kapalı e) nin üzerine şu (´) işareti koyarak (açık e) den ayıralım. eee eeee eeee
Açık E
(Açık e) şu şekilde söylenir: Çeneler (a) ünlüsünde olduğu gibi, dil ileri doğru yükselir. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Eş, sen, sene- Edebi edepsizden öğren: Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Evlinin bir evi, evsizin bin evi var. – Bir elin nesi var, iki elin sesi var. – Sen dede ben dede bu atı kim tımar ede.
Kapalı E
(Kapalı e) şu şekilde söylenir: dudak kenarları kulaklara doğru biraz yaklaşıp çeneler hafifçe sıkılır.
Gece penceredeki benekli tekir kedi tenceresindeki eti yedi.
I
Şu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın arka kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır. Dil damağın arkasına doğru toplanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Dilimizde (ı) ünlüsü kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Isı, ıslık, ılıcalı ıııı ııı ııııı
– Ihlamuru ısıt: Tıkır tıkır: Mırıl mırıl: Şıkır şıkır. Yığın yığın, kıpır kıpır, gıcır gıcır, ıslak ıslak, pırıl pırıl, fırıl fırıl, zırıl zırıl.
İ
Şu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın ön kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır, dil damağın iki yanına dayanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: İz, dil, izci iii iiiii iiiii
İki dinle bir söyle- iki el bir baş içindir.
Dilimizde süresi uzun olan (i) lere rastlanır:
İcat, biçare, bitap, bitaraf, veli, fenni, fiziki, cani, hayati, nihai, fuzuli, deruni
O
Konuşma dilimizde kalın ve ince olmak üzere iki ayrı O vardır.
Kalın O
Çeneler açık, dudaklar birbirine yakındır ve ağız içi yuvarlaktır. Kelime başlarında sık rastlanır. Örnek: Ot, ova, ocak, olmak, ordu, oda, orman, ortak, bando, banyo, biblo, bono, fiyasko, tango, solo, fono, foto, radyo, stüdyo, şato, tempo, vazo, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. oooo oooo ooo
İnce O
Biraz daha ileriden daha az yuvarlak yapılarak söylenir.
Lobutları loş locasında notalıyan normâl lort losyoncusunun lokantasında nohutları lokumlarla karıştırdı.
Ö
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. dudakların alt ve üst köşeleri birbirine yaklaşıp ağız küçük bir yuvarlak gibi olur. (ö) ünlüsü çoğunlukla kelime başında bulunur. ööö ööö öööö
Örnek: öbek, öc, ödenek, ödünç, ödeşmek, ödev, öfke, öğrenmek, öğrenim, öğretim, öğünmek, öğüt, ökçe, öksürük, örs
– Ölenle ölünmez. – Ölüm kalım bizim için. – Önce düşün. sonra söyle. – Öfkeyle kalkan zararla oturur.
U
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (u) vardır. Bunlardan biri (kalın u) diğeri de (ince u) dur.
Kalın U
Çeneler açık, dudaklar birbirine iyice yaklaşık ve ağız tam bir küçük yuvarlak olur. Örnek: Uç, ucuz, uçak, uçurum, uykucu, ulu uuu uuu uuu
Unkapanı uğradığı uğursuzluktan upuzun uzandı.
İnce U
(Kalın u) ya oranla daha ileriden söylenir. Ünlüsü çoğunlukla yazıda (ü) ünlüsü ile gösterilir. Örnek: Rûya, rûzgâr, hûlya, gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Gûya Hûlya rûyasında Lûtfi´ye nûmaralı nûtuk söyliyerek lûtfetmiş.
Ü
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. Dudakların alt ve üst köşeleri birbirine iyice yaklaşır ve büzülür. (ü) ünlüsüne dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda sık rastlanır. Örnek: Üç, üçgen, üçlü, üçüz, üflemek, ülker, ülkü, ün, ünlem, ünlü, üreme, ürkek ,ürpermek, üzüm, üstün, üşenmek, ütü üüü üüü
– Üzüm üzüme baka baka kararır. -Ülker üzüntüden üzüm üzüm üzüldü. -Ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Ünsüzler
B
Dudakların birleşip açılmasıyla meydana gelir. Kelimenin başında veya ortasında bulunur. Kelime başında örnek: Baş, boş, bıçak, biber Kelime sonunda (p)ye dönüşür. Örnek: Kitap, kap, hesap, çorap. Ancak kelime sonunda ünlü bulunursa eski konumuna döner: Örnek: Kitabı, dolabı, kabı, hesabı
Gerçekte (p) ile biten kelimeler ise değişmezler. Örnek: sap-sapı, çöp-çöpü, top-topu, tüp-tüpü, küp-küpü, kulp-kulpu, hap-hapı,
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bı Bip Bep Bap Bop Bup Böp Büp Bıp
Bil Bel Bal Bol Bul Böl Bül Bıl Bir Ber Bar Bor Bur Bör Bür Bır
Bit Bet Bat Bot But Böt Büt Bıt Bis Bes Bas Bos Bus Bös Büs Bıs
Babasının benekli bıldırcını bitişik bostanda böceklerden bunalarak büzüldü.
C
Dişler birbirine yaklaşık, dil ucu dizlerin ön kenarına yayılmış, alt çene aşağı düşerek çıkar. Örnek: Cam. caba, cacık, coşkun, cömert, cüce, cümle. Kelime sonunda (ç) olur.
Ci Ce Ca Co Cu Cö Cü Cı Cip Cep Cap Cop Cup Cöp Cüp Cıp
Cik Cek Cak Cok Cuk Cök Cük Cık Cit Cet Cat Cot Cut Cöt Cüt Cıt
Cambaz Cevat cılız cimri coşkunla cömertliğe cumbada cüret ettiler.
Ç
C harfinden biraz daha sert olarak çıkar. Çıkış biçimi aynıdır.
Çi Çe Ça Ço Çu Çö Çü Çı İç Eç Aç Oç Uç Öç Üç Iç
Çip çep Çap Çop Çup Çöp Çüp Çıp Tiç Teç Taç Toç Tuç Töç Tüç Tıç
Piç Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç Pıç Şiç Şeç Şaç Şoç Şuç Şöç Şuç Şüç Şıç
Çardaklı çeşmedeki çırak, çiçekleri, çorbanın çöreğini ve çuvalları çürüttü.
D
Dilin damağın ön kısmına üst diş köklerine dokunmasıyla çıkarılır.
Örnek: Dam, dal, dar, dış, diş, dadı, dede, deney,-demir,
Kelime sonunda (t) olur. Yalnız anlamlan ayrı olup söylenişleri benzeyen bir kaç kelimeyi birbirinden ayırmak için (d) olarak yazılır. Örnek: Ad (isim), at (hayvan), od (ateş), ot (bitki), had (derece), hat (çizgi)
Di De Da Do Du Dö Dü Dı Dip Dep Dap Dop Dup Döp Düp Dıp
Dik Dek Dak Dok Duk Dök Dük Dık Dit Det Dat Dot Dut Döt Düt Dıt
Dir Der Dar Dor Dur Dör Dür Dır Diz Dez Daz Doz Duz Döz Düz Dız
Davulcu dede dışarlıklı dikişçiyi dolandırırken dönemecin duvarından düştü.
F
Üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla çıkarılır. Dilimizde çoğunlukla kelime başında, pek seyrek olarak da ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Fal, fil, fakat, falaka, falanca, faraş, felek, ferman, fasafiso, federasyon, felâket, felç, fevkalâde, frak, fitre, film?, fayans, fötr, fonojenik, futbol, füze
Fil Fel Fal Fol Ful Föl Fül Fıl Fit Fet Fat Fot Fut Föt Füt Fıt
Fip Fep Fap Fop Fup Föp Füp Fıp Fif Fef Faf Fof Fuf Föf Füf Fıf
G
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. Örnek: Gaga, gagalamak, gam, galiba, gar, garaj, gargara, gazete, gelincik, göçmen, gölge, gönye, görev, güzellik.
(G) ünsüzünün iki çıkış noktası vardır. İnce ünlülerle damağın ön kısmından çıkar. Örnek: Gâh, gel, gör, git, gûya, güç. Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar. Örnek: Gar, gıcık, gocuk, guguk, gibi.
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gı Gik Gek Gak Gok Guk Gök Gük Gık
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gıp Gif Gef Gaf Gof Guf Göf Güf Gıf
Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gıl Gir Ger Gar Gor Gur Gör Gür Gır
Galip Geyvede gır gır giden gocuklu göçmen gururluya güldü.
Ğ
Dilimizde varlığını ancak kendinden evvel gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Kelime başında bulunmaz, iki ünlü arasında ise ikili ünlü meydana getirir. Örnek: Boğaz-boaz, doğal -doal, yoğurt – yourt
Konuşma dilimizde bazan y ve v seslerine döner. Örnek: Eğer-eyer, diğer-diyer, soğuk-sovuk
Ği Ğe Ğa Ğo Ğu Ğö Ğü Ğı Ğir Ğer Ğar Ğor Ğur Ğör Ğür Ğır
Ğip Ğep Ğap Ğop Ğup Ğöp Ğüp Ğıp Ğil Ğel Ğal Ğol Ğul Ğöl Ğül Ğıl
H
Bir soluk harfi olup ağzın (kalın a) ünlüsünü çıkardığı durumla meydana gelir. Örnek: Habbe, haberci, haber, hacamat, hacı, hacıyatmaz, hadde, hademe, hafız, hafif, hafta, hakiki, hakir, hâlbuki, hallac, hassâs, hece, hımhım, hipnotizma, hokkabaz, hulâsa, hulyalı, hüner, hücum, hücre, hüviyet,
Hi He Ha Ho Hu Hö Hü Hı Hih Heh Hah Hoh Huh Höh Hüh Hıh
Hip Hep Hap Hop Hup Höp Hüp Hıp Hit Het Hat Hot Hut Höt Hüt Hıt
Hil Hel Hal Hol Hul Höl Hül Hıl Hir Her Har Hor Hur Hör Hür Hır
Habeş hemşire hırkalı hizmetçi hoppa hödüğe hurmaları hürmetle sundu.
J
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, havanın dil ortasından sızmasından meydana gelir. Örnek: Jale, Japon, jandarma, jambon, jelâtin, jeoloji, jeolog, j jest, jilet, jübile, jüri.Halk arasında (j) ünsüzünün (c) olduğu görülür. Örnek:Japon- Capon, jandarma – candarma, panjur = pancur, jurnalcı = curnalcı,
Ji Je Ja Jo Ju Jö Jü Ji Jij Jej Jaj Joj Juj Jöj Jüj Jıj
Jir Jer Jar Jor Jur Jör Jür Jır Jil Jel Jal Jol Jul Jöl Jül Jıl
Jip Jep Jap Jop Jup Jöp Jüp Jıp Jis Jes Jas Jos Jus Jös Jüs Jıs
Japon jeolog jiletini jurnalıyle jüriye verdi.
K
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. İnce ünlülerle damağın ön kısmından kalın ünsüzlerle ise arka kısmından çıkar. Örnek1: Kel, kir, kör, kâtip kâhya, Örnek2: Kaba, kaya, kaçak, kadastro, kadın kadife, kalp, kal
Ki Ke Ka Ko Ku Kö Kü Kı Kik Kek Kak Kok Kuk Kök Kük kık
Kil Kel Kal Kol Kul Köl Kül Kıl Kir Ker Kar Kor Kur Kör Kür Kır
Kip Kep Kap Kop Kup Köp Küp Kıp Kit Ket Kat Kot Kut Köt Küt Kıt
Kara ketenlik külahlı kuş kara kediyi yedi
L
Dil ucu damağın ön kısmına(lale), bir de daha gerisine(olay) dayanır, hava dilin yanlarını titreterek sızar. Örnek: lâbirent, lâboratuvar; lâcivert; lâçka, lâdes, lâf, lâkap, lâhana, leylâk, leziz, limon, lise, litografya, liyakat, löca, lödos, lökanta, lokma, lökomotif, lösyon, löş,
Li Le La Lo Lu Lö Lü Lı Lil Lel Lal Lol Lul Löl Lül Lıl
Lir Ler Lar Lor Lur Lör Lür Lır Lip Lep Lap Lop Lup Löp Lüp Lıp
Lit Let Lat Lot Lut Löt Lüt Lıt Lin Len Lan Lon Lun Lön Lün Lın
(L) ünsüzü bazı kelime ortalarında ve sonlarında kaybolur, Örnek: Nası şey = nasıl şey, kak ordan = kalk ordan, Adi konuşmada (r) ünsüzünün (l) olduğuna sık rastlanır. Buna (Leleşme) denir.Önek: Birader-bilâder, Berber-belber, servi – selvi, serbest = selbes, bâri = bâli, diye= diyelek, kerli ferli = kelli felli, zemberek -zembelek, merhem – melhem, terlik = tellik, amerikan = amelikan
M
Dudakların birleşip açılması ve damağın hafif alçalmasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Maalesef, macera, maç, madalya, maalmemnuniye, maarif, modern, mücevher, madenî, manzume, müzakere, mütemmim
Mi Me Ma Mo Mu Mö Mü Mı Mip Mep Map Mop Mup Möp Müp Mıp
Mir Mer Mar Mor Mur Mör Mür Mır Mil Mel Mal Mol Mul Möl Mül Mıl
Min Men Man Mon Mun Mön Mün Mın Mim Mem Mam Mom Mum Möm Müm Mım
Muhallebici melankolik Mısırlı Mirza modern mösyöyle Muradiyede müzik dinledi
N
Dilin damağın ön kısmına, diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir: Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Nasır, nadan, nadide, nafaka, nafile, naftalin, nakil, nakit , nal nalbant, namaz, namus, nankör, narin, narkoz, nâsihat, nâzım, nazik, nesir, nezaket, nilüfer, nisan
Ni Ne Na No Nu Nö Nü Nı Nip Nep Nap Nop Nup Nöp Nüp Nıp
Nil Nel Nal Nol Nul Nöl Nül Nıl Nir Ner Nar Nor Nur Nör Nür Nır
Nim Nem Nam Nom Num Nöm Nüm Nım Nin Nen Nan Non Nun Nön Nün Nın
Namlı nane nini nini naneleri numaraladı
P
Dudakların birleşip açılmasıyla ve açılma sırasında dışarıya hava fırlamasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Paça, paçavra, paket, pala, palamut, panorama, pansiyon, pantolon, papatya, paragraf, paramparça, paraşüt, paratoner, parazit, patinaj, pedagoji, plak, plaka, plan, planör, politika, porselen, porsiyon, program, projeksiyon, protesto, psikoloji,
Pi Pe Pa Po Pu Pö Pü Pı Pip Pep Pap Pop Pup Pöp Püp Pıp
Pil Pel Pal Pol Pul Pöl Pül Pıl Pir Per Par Por Pur Pör Pür Pır
Pit Pet Pat Pot Put Pöt Püt Pıt Pis Pas Pos Pus Pös Püs Pıs
Palavracı peltek pısırık pişkin poturlu porsuk pulcu püskürdü.
R
Dil ucunun yukarıdaki kesici dişlere yakın noktayla meydana getirdiği kapağın bir çok defa açılıp kapanmasıyla meydana gelir. Kelime başında bulunan (R) kolay söylenir. Fakat kelime sonlarındaki (R) ünsüzlerine önem verilmezse anlaşılması güç olur. Örnek: Rabıta, radyatör, radyografi, rahat, roket, raket, ramazan, randevu raptiye, rol, reçete, rehber, rehin, rejisör, rakip, reklâm, rekor, repertuvar, reverans, rezonans, riyakâr, romatizma, rota, rozet, röportaj, rûya, rûzgâr,
Ri Re Ra Ro Ru Rö Rü Rı İr Er Ar Or Ur Ör Ür Ir
Rir Rer Rar Ror Rur Rör Rür Rır Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır
Fri Fre Fra Fro Fru Frö Frü Frı Gri Gre Gra Gro Gru Grö Grü Grı
Radyolu ressam Ramis Rasimin romanıyla röportaj yaptı
S
Dudaklar açıktır, dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır ve hava dilin arasından tonsuz olarak sızar. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Sap, saat, sabah, sabotaj, saman, servis sıska, seksek senaryo, stüdyo, spiker, smokin, hassas, kasa gibi…
Si Se Sa So Su Sö Sü Sı Sil Sel Sal Sol Sul Söl Sül sıl
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sır Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sıs
Siş Seş Saş Soş Suş Söş Suş Sış İsi Ese Asa Oso Usu Ösö Üsü Isı
Sandıklıda sepetleri sıralı simitçi sofrada sökülen sucukları süpürdü
Ş
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, hava dilin ortasından çıkar. Örnek: şantaj, şantiye, şafak, şahin, şakşakçı, şimendifer, şimşek, şarapnel, şarjör, Şifre, şövale, şüphe, şölen,
Şi Şe Şa Şo Şu Şö Şü Şı Şil Şel Şal Şol Şul Şöl Şül Şıl
Şir Şer Şar Şor Şur Şör Şür Şır Şis Şes Şas Şos Şus Şös Şüs Şıs
Şiş Şeş Şaş Şoş Şuş Şöş Şüş Şış Şiz Şez Şaz Şoz Şuz Şöz Şüz Şız
Şamlı şemsek şimşir şafak şakşaklandı
T
Dilin damağın ön kısmına diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir:. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Tabak, taban, tabela, tablet, tablo, talih, tarih, tapu, tatil, teklif, tekzip, telefon, teleskop, televizyon, telgraf, temenni, tempo, temsil, tentene, tepki, terlik, termos, testere, transatlantik, transformatör, trapez, titiz, tiyatro, tren, tribün, turp, turnike, tünel,
Ti Te Ta To Tu Tö Tü Tı Tik Tek Tak Tok Tuk Tök Tük Tık
Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır Tit Tet Tat Tot Tut Töt Tüt Tıt
Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tıs Tiş Teş Taş Toş Tuş Töş Tüş Tış
Tatar tepsici tıknaz titiz Tosun tömbekici tulumbacıyla tütün tüttürdü.
V
Üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunur. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Vade, vadi, vagon, vahşi, vakit, vantilâtör, vapur, varil, varis, vasiyet, velvele, vergi, vestiyer, vesvese,
Vi Ve Va Vo Vu Vö Vü Vı Viv Vev Vav Vov Vuv Vöv Vüv Vıv
Vil Vel Val Vol Vul Völ Vül Vıl Vir Ver Var Vor Vur Vör Vür Vır
Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vıs Viş Veş Vaş Voş Vuş Vöş Vüş Vış
Velveleli vasi vesvese vadide vagon verdi
Y
Dil ortasıyla ön damak arasından çıkar. Dilimizde kelime başında ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Yaba, yaban, yağmur, yalan, yamyam, yankı, yan, yarış, yaz, yaş, yangın, yayan, toy, çay
Yi Ye Ya Yo Yu Yö Yü Yı Yiy Yey Yay Yoy Yuy Yöy Yüy Yıy
Yil Yel Yal Yol Yul Yöl Yül Yıl Yir Yer Yar Yor Yur Yör Yür Yır
Yis Yes Yas Yos Yus Yös Yüs Yıs Yiz Yez Yaz Yoz Yuz Yöz Yüz Yız
Yalvaçlı yelpazeli yıldız yirmi yoksul yörükle yumurtalarını yükledi.
Z
Dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır, hava dilin arasından tonlu olarak çıkar. Kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek; Zafer, zahire, zahmet, zakkum, zalim, zaman, zambak, zamk, zar, zarar, zarf, zemzem, zenci, zerdali,
Zi Ze Za Zo Zu Zö Zü Zı Zip Zep Zap Zop Zup Zöp Züp Zıp
Zil Zel Zal Zol Zul Zöl Zül Zıl Zir Zer Zar Zor Zur Zör Zür Zır
İzi Eze Aza Ozo Uzu Özö Üzü Izı Ziş Zeş zaş Zoş Zuş Zöş Züş Zış
BOĞUMLANMA
Güzel konuşma için önemli ayrıtınlardan biri boğulanmadır. Ünlü ve ünsüz sesleri tam bir belirginlikte seslendirebilenler sağlam boğumlanma yaparlar. Boğumlanma yeteneğimizin gelişmesi için ses organlarımızın zorlandığı tekerlemeleri bol bol seslendirmemiz sorumuzu çözmemize yeterli olacaktır. Aşağıda önce ünlaler ve ardından ünsüzlerin esas alındığı tekerleme örnekleri verilmiştir. Bu tekerlemeleri hatasız ve çok rahat okuyabilecek şekilde tekrar etmelisiniz. Boğumlanma yeteneğinin gelişimi için her türlü metnin bol bol okunmasını tavsiye ediyoruz.
ALIŞTIRMA: BOĞUMLANMA
ÜNLÜLER
(A) Abana´dan Adana´ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Ahmet´in avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile akıllı Abdi akşam akşam bize geldi. Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al getir.
(ı) Iğdır´ın ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.
(o) Okmeydanı´ndan Oğuzeli´ne otostop yap; Oltu´da volta at, olta al; Orhangazi´de Orhanelili Orhan´a otostopluk öğret; sonra da Osmancıklı Osman´a otoydu, totoydu, fotoydu, dök!
(u) Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlalı uğursuz Ulvi uğraşa uğraşa Urfa´daki urgancılara uzun uzun, ulam ulam urgan sattılar.
(i) Ibibiklerin ibiklerini iyice iyileştirmek için Istinyeli istifçi Ibiş´in istif istiridyeleri mi, yoksa, Iskilipli Ispinoz işportacı Ishak´ın işliğindeki ibrişimleri mi daha iyi, bilemiyorum. İbişle Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(e) Eğer Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri´yi Eğe´nin en iyi eğercisi biliyorlarsa, ben de Ermenekli Erdem Ergene´nin en iyi elektrikcisidir derim.
(ö) Özbezön´ün özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgüluslan özellikle özerk ön öğretimde öylesine özverili, övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır diyebilirim.
(ü) Ürdünlü ûnlü üfürûkçü Üryani, Ünye, Üsküdar, Ürgüp üzerinden ûlküdeşlerine üstüpü, üstübeç, üvez, üzûm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik´ten ürûyerek, ûvendirelerini sürüyerek yürüyen ûçkağıtçı ütücülerin ürkûntü ûreten ünü batasıca ünlemleriyle ürküverdi.
ÜNSÜZLER:
(f) Farfaracı Fikriye ile favorili fasa fiso Fahri Fatsalı Fatma´yı görünce, fesleğenci feylesoy Feyyaz´ı, fındıkçı Ferhunde´yi anımsayarak feveran ettiler. Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşûne düşüne fertliği çektiler.
(p) Pohpohçu pinti Profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pûlverizatör prospektüsünû papazbalığı biblosunun berisindeki papatpa buketinin bu yanına bıraktıktan sonra pâlas pandıras Pülümürle Pötürgeden getirdiği pörsük pötikare pöstekiyi Paluluların Pıtırcık pazarında partenogenes pasaparolası ile pertavsız pervasız pervaz peysajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedegoga Pınarbaşında beş etti.
(m) Marmara´daki Karmarisli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama Mamak´taki mamacılar manyetizmacılıkla marmelâtçılığı meslek edinememişler.
(v) Vırvırcı Vedia ile vıdı vıdıcı Veli velinimeti vatman Vahit e vilâyette veda edip Vefâ ya doğru vaveylâsız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran virtüöz Vicdanî ve Viranşehirli vatansever viyolonselist Vecibe ile karşılaştılar.
(b) Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bahir´in Bigadiç´teki bonbon bonmarşesine varmışlar, o adadakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar, sonra da Bodrumda gözden kaybolmuşlar.
(s) Sazende Şazi ile zifoz Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi fiskoslaşarak sizî zibidi Suzi´ye sonsuz ve sorumsuz sorgun ederler. Sason´un susuz sazlıklarında badece soğanla sarmısak yetişebileceğini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak inanabilirsiniz.
(ş) Şavşatlı Şaban, Şarkışlalı şipşakçı Şekip, Şişhaneş´den şeytankuşunu, şiş şiyeyi şişlemiş, şiye keşişe şiş demiş.
(ç) Çatalağzı´nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çalçene Çoruhluya çarptırmasına ne dersin? Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar? Karı için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim.
(l) Leyla ile Lalelili Lale´ye leblebi ile likör ikram etmiş. Lüpçüler,1ütfen lüzumlu lüzumsuz lakırdıları bırakın da lüzferle rızk, rot, rop, rint, ring, ray, radyoaktivite nedir diye konuşun.
(z) Zonguldaklı Zaloğlu Zöhre´nin kızı Zühal zibidi Zeki´ye ziyafet zerketti.
(s, t, z) Sedat Tınaz´ın tasası suratsız teyzesine rastlama sezen sıska sülük tazısını tuz tortusu tütsüsüııe tutmasıydı.
(ş, s) Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, 0rtadaki soğuk su su şişesi.
(c) Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip´in cicili bicili cumbalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler sonra da Cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler. Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
(d) Dadaylı dadımın Dodurgalı düdük delisi dedesi diline doladığı dedbebeli dedim dedisiyle dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden darıdünyadan göçüp gitti.
(k -i-u) Kilisli kikirik kilimci Kilizmanda´ki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirliğ kirloz kirpiye de Kuşadası´nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce kişnişli kuşüzümünû, sonra da Kumla´nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.
(k-ı-i) Kınıklı kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat´ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
Kırıkhandaki kırıkçı kırçıl kargın kırgın kırıkçısı kırmızı kırda kıkır kıkır kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını kışın kırlarda Kırgızlı kırpıntıcı kırışık Kırımtov´un kırıkkıraklarıyla besliyormuş.
(k-o-ö) Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonota kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne demek diye sormuş.
(y) Yalancıoğlu yalıncık yayladığının yahnisini yağsız yiyebilirse de yayladığının yağlı yoğurdundan, Yüksekova´nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
(g) Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdağı´nda güpegündüz galeyana gelmiş de Gülgiloğlu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane´ye göndermiş. Geçen gece Gemerek´ten Gediz´e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere, gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir geçerlilik gerçekliği olduğunu sordu.
(k, g) Galata kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık, kurbağa kafalı, karakoncolos kalfası Hakkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakule kırığı kattı.
(h) Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görûnce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz hırçın halhallarla halkaları, halatları hallaçlara verdi.
(b- p- d-y) Batı tepede tahta depo dibinde beytutet eden pullu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.
(b-p)Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Bursa bağrına parasız giden bu paytak budala, basası topal Badi´den biberli bir papara yedi.
(b-d) Baldıran dalları ballandırmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalımı?
(t-d) Titiz, temiz, tendürüst dadım; tadını tattığı tere demetini dide dide dağıttı da hiddetinden hem dut dalında takılı duran dırıltı düdüğünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi dedi durdu.
(t-ç-s) : Ûstü üç taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır? Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
(t-k) AI bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
(l-d-n) Elalem bir aladana aldı aladanalandı da biz bir aladana alıp aladanalanamadık.
(k-r) : Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık kara küp.
(k-r-d) A be kuru dayı, ne kuru sarı darı bu darı a be kuru dayı?
(b-m-ş) : Ibiş´le memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(d-l-t-r-k) Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru kavak!
(s-k) Bu yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak.
(m-y-l) Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?
(b-ş-z) Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe : siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz demiş.
(d-p-k) Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
VURGU
Güzel konuşma için önemli ayrıtınlardan biri vurgudur. Konuşma sırasında kelimelerin tüm heceleri aynı tonda ve aynı vurgu ile okunmaz. Tüm dillerde kelimelerin farklı hecelerine vurgu yapılır ve bu vurgular konuşmanın doğallığını oluştururlar. Tek düze ve tek tonda çıkan bir konuşma akışını düşünün. Bilgisayar makinelerine okutulan konuşma metinlerini dinlemişseniz bu vurgu monotonluğunu açık bir şekilde gözlemlemişsinizdir. Her dilde kelimelere yapılan vurgu yerleri değişebilir. Burada Türkçe?de vurguların yerleri konusunda bize yardımcı olacak bazı kuralları aktarıyoruz:
1. Her kelimenin bir hecesi üzerinde mutlaka ses baskısı (vurgu) vardır. Örneğin ?heyecan? kelimesinde vurgu son hecededir.
2. Türkçe?de kural olarak vurgular son hece üzerindedir. İstisnalar hariç kelimeye ekleme yapıldıkça vurgu son heceye doğru kayar.
hece– heceler– hecelerde — hecelerdeki
3. Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisna durumları aşağıda gösterelim:
–İlk heceye: İl, bölge, semt adları
İl: Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa, Paris, Sofya, Moskova
Bölge: Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt: Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı
–Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adları
Erzincan, Edirne, Trabzon, Sakarya, Denizli, Anadolu, Keçiören, Duşambe,
–Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye:
Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi
–Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: ? ce, le, me/ma, se/sa, im/sin?
?Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin?
4. Dilimizde bulunan Arapça-Farsça kökenli bazı kelimelerde uzun heceler vardır. Uzun seslerde istisna bir durum, vurgu uzatılan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri öğrenmek gerekiyor. Bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel bir kural yoktur. her birinin kendine özel bir vurgusu bulunur. Bu kelimelerin uzatılan hecelerinin yerine göre vurgu başta, ortada veya sonda bulunur.
Vurgu başta: kâtil, câhil, sâmi
Vurgu ortada: teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele,
Vurgu sonda: Ziyâ, kat?î, denî, zekî, hafî,
5. Türkçe’de “ğ” her zaman, “y” ise bazı durumlarda vurguya benzer bir değişim oluşturur. ?Ğ? ünsüzü bulunduğu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatılmasına yol açar. Aynı uzatma durumu ?y? için de geçerlidir. Söz konusu uzatma seslendirmede vurgu gibi yansımaktadır.(yan yana iki ünlü uzatmayı belirtmek için kullanılmıştır.)
“Ğ” ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak
“Y” ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=Söölemek, öyle=ööle
6. Sert ve gürültülü çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son harfi olması gerekir. Bu ünsüzler ?ç, k, p, r, ş, z?
kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi
7. Abartı amacıyla kullanılan bazı heceler vurguyu kendi üzerlerine alırlar.
sımsıkı, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaşka, binbir
ALIŞTIRMA: VURGU
1. Aşağıdaki şiirde kelimeler üzerindeki vurgulu heceler altı çizili -veya koyu olarak- olarak gösterilmiştir. Bu vurguların özellikleri üzerinde çalışın ve ardından doğru vurguları yaparak metni okuyun.
HAYALİYLE CENNET OLDU BU BATAK
1)
Bir ızdırap verdin bana
İç dedin
Gözlerimden yudum yudum içmişim
Daracık dünyaya saçılmış kalbim
Saçlarımdan püfür püfür dumanlar
Tutam tutam, avuç avuç saçlarım
2)
Bir dağ yaptın yollarımda
Geç dedin
Tepe taklak, baş üstünde geçmişim
Zulüm kustu zalim mahluklar bana
Yüreğim kan, ciğerim alev alev
Parça parça, bölük pörçük yüreğim
3)
Duyguları tek tek dizdin yoluma
Seç dedin
İçlerinde sevgi vardı, kin vardı
Kan doldu gözlerim, kin doldu
Sevsem ateş, sevmesem bin bir ateş
Ezdi beni, yıktı beni aşklarım
4)
Ümitleri kapattın sımsıkıya
Suç dedin
Dağlar ördün aramıza, diken diktin
Delinmez dağ parçaları, aşılmaz bu yol
Ayaklarım delik deşik, kucağımda dağlarım
Yapayalnız, hüngür hüngür ağlarım
5)
Lanet ettim bu karanlık döngüye
Çık dedim
İç döngüler batak gibi, çıkılmaz
Al ellerim…Al kan olmuş yüreğim
Bana beni bilen tek Rabbim yeter
Hayaliyle cennet oldu bu batak
Rahmetinde sımsıcacık ellerim
DURAK
Güzel konuşma için önemli ayrıtınlardan biri duraktır. Söz söylemenin doğallığı çerçevesinde soluk alma ve duraklama yapılır. Soluksuz ve duraklamasız bir konuşma monoton olduğu kadar anlaşılabilme eksikliği de doğurur. Metinlerin her bölümü, her ibare kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşır. bu anlam bütünlüklerinin açıkça birbirinden ayrılmaları ve birbirleriyle ilişkilendirilmeleri gerekir.
Okuduğumuz metinlerde durak yerleri çeşitli noktalama işaretleriyle gösterilir. Anlam blokları ?.?, ?,?, ?;?, ?:?, ?-?, ?( )?, gibi işaretlerle gösterilirler. Bazı metinlerde noktalama işaretleri soluk alma ve duraklama için yeterli olabilir. ancak genellikle konuşma dili ile yazı dili arasında belirgin farklar vardır. Yazı dilindeki durakların konuşma dilinde aynen kullanılması anlaşılabilirliği zedeleyebileceği gibi pratik olarak da bu mümkün olamayabilir. Şu halde konuşma sırasında metin akışına göre duraklar oluşturmak zorundayız. Bu duraklar
a) Çok kısa olabilir. Yapılan sadece duraklamadır. Soluk almıyorsunuz, çok kısa duraklıyorsunuz. ?Sorun var, ama çözüm de var.? cümlesinde virgül işaretinden sonra duraklama yapılması gerekir. Ama bu duraklama o kadar kısadır ki nefes almaya imkan tanımaz.
b) Biraz uzunca olabilir. Bu duraklamalarda soluma yapılmaktadır. Örneğin: ?Biz kendimizi başarılı olmaya, engellerimizi aşmaya adadık. Tüm gücümüzle büyük geleceğimiz için çalışmaya devam edeceğiz.? Burada iki cümle arasındaki durak biraz uzunca olan ve soluk alınan duraktır.
c) Soluma mümkün olduğu kadar gürültüsüz olmalıdır. Eğer nefesinizi tüketirseniz ani ve gürültülü solumak zorunda kalırsınız. Özellikle mikrofon karşısında konuştuğunuzda solumanızın tüm gürültüsü dinleyiciler tarafından algılanır. Soluma gürültüsü dinleyicilerinizi rahatsız eder, konuşmanızı sevimsizleştirir. Solumanın gürültüsüz olmasını sağlamak için gerekli her imkanı kullanarak mümkün olduğu kadar sık ve küçük hacimli solumalar yapmamız gerekir.
İki önemli terimi iyi anlamalıyız:
Durak: Sadece durduğumuz, soluma yapmadığımız kısa aralardır.
Durak ve Soluk: Hem durduğumuz hem de soluduğumuz biraz daha uzunca olan bir aradır.
Aşağıda konuşma esnasında yapacağımız soluk noktalamalarına ilişkin kuralları veriyoruz:
1. Durak ve soluğun mutlaka gerekli olduğu durumlar:
a)Her paragraf arasında, bölüm başlarında sonlarında, bölümler arasında.
b)Tırnak içinde yazılan başkasına ait olan sözlerden önce ve sonra
Örnek: ?Bana geldi, —- ?kendimi çalışmaya adadım.?—- dedi.
c)Herhangi bir sorudan sonra veya cevaptan sonra
Örnek: Niçin daha çok çalışmayalım?—- İstersek bunu başarabileceğimizi biliyoruz.
Örnek: Çocuk zeki miydi dersiniz?—- Evet çocuk zekiydi.—-Bunu biliyoruz.
2. Durak ve soluğun şart olmadığı ancak mümkün olduğu durumlar:
a) Çok kısa olmayan cümlelerin noktalarında:
İnsanlar heyecanla koşuşturuyorlardı.– Bir yardımcı arıyorlardı.
b) : ve ; işaretlerinden sonra
Örnek: İki tür tembellik vardır:– Bedensel tembellik ve zihinsel tembellik.
Örnek: Orada hayvanları görüyordum;– kuşlar uçuyordu, tavşanlar zıplıyordu, çekirgeler ötüyordu.
c)İki kısa cümle ?ve? ile bağlanırsa, ?ve? den önce.
Örnek: Bütün gücüyle direnerek ayağa kalkmaya çalıştı –ve sonunda ayağa kalkıp yürümeyi başardı.
d)Cümle başında geçen bütün yön kelimelerinden sonra
“esasen, evvela, bana göre, o halde, çünkü, dolaysıyla, birinci olarak…”
Aslında, –ben de böyle güzel tablolar çizebilirdim.
O halde,– neden üzerinize düşeni yapmıyorsunuz?
3. Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılmalıdır. Soluk alınmaz.
a) Cümle uzunsa özneden sonra
Örnek:Okulumuz–güneşli günlerde üzerinde yürümekten zevk duyacağınız geniş bir yolun öteki ucunda bulunuyor.
b)Tekrarlanan şeylerin ilkinden önce
Örnek:Yıldızların– Ay´ın, Güneş´in hep aynı mesajı verdiğini görüyorum.
c)Zıtlıkları ayırmak için
Örnek:Okuduğu roman değil– hikaye kitabı.
d)Parantez veya iki virgül arasından önce ve sonra
Örnek: Bana gelip, –güya üzüldüğünü hissettirerek,– özür diledi.
Elleriyle tanımaya çalışırken– (gözleri görmüyor)– bunun bir vazo olduğunu anladı.
4. Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılması mümkündür.
a)aynı anlamı taşıyan art arda kelimeleri birbirinden ayırmak için
b)Bir kelimeyi diğerinden ayırmakta yarar varsa
ALIŞTIRMA: DURAK
1. Aşağıdaki metinde durak noktaları işaretiyle, durak ve soluma noktaları da işaretiyle gösterilmiştir. Bu işaretleri dikkate almak suretiyle metni okuyun.
DÜNYA-İNSAN KOVALAMACASI
Dünya, bazen insanları hayattan bıktırır, derin ıstıraplara boğar. Yaşamaya küsmüş bir yığın insan vardır çevremizde.
Yüzleri soluktur onların. Gülemezler. Kötü görünmemek için çevrelerine yansıttıkları ?gülümseyişlerinin? altında (nefesiniz yetmezse ) gözlerinden acı ıstıraplar dökülür. Ve dertleri kendi içlerindedir. Dış yüzlerinin durağanlığının aksine iç dünyaları kar ve çamur yığıntıları arasında eziktir; bitmek bilmez fırtınalarla savrulurlar, anaforlarla döner dururlar.
Dünyaya uzattıkları elleri koparılmıştır. Ruhlarının dağlar altında ezilmişliğini görmeye dayanamazsınız .
Suphanallah… İnsan kendi elleriyle yüklendiği bu kadar ağırlıkları çekebilecek kadar dayanıklı mı yaratılmış?..
Geçenlerde İnebolu?nun fedakar insanlarından muhterem Rasim Sürav?ın huzur verici öğütlerini dinledim. Büyük bir insandan güzel bir söz nakletti: ?Dünyanın peşinden gitmedim. Dünya benim peşimden geldi.?
Dünya, peşinden koşmayanların peşinden koşarmış; (nefesiniz yetmezse ) peşinden koşanları da süründürürmüş ardından. Şu dünyaya ve hayata küsen insanlar farkında olmadan ?dünya? ve ?dünyalıklar? peşinde koşan insanlar olmasın…
Dünyayı elde edemeyenler ellerinden gelse dünyayı bir kaşık suda boğmak isterler. Halbuki ancak başkalarına değil Yaratıcına kul olana esir olur dünya. Dünyaya kul olanı da esir gibi kullanır, ezer.
Ne güzel söylemiş peygamber(asm): ?Sen dünyada sanki garip imişsin veya yolcu imişsin gibi bir halde bulun.? Şu dünyanın çirkin yüzü kalplerden sökülüp atılabilseydi. Mecnun, kapalı gözlerle Leyla?nın peşinden koşmayı bırakabilseydi. Gerçekte sevilmeye layık olanlar kalplerinin bir yarısını önce yaratıcılarına feda edenlerdir. Sevilmeye layık olabilenin sevgisini kazanmak için çırpınır dünya. Dünyayı terk eden böyle bir sevgilinin ardından da gözyaşı döker, suskunlaşır, garipleşir.
Garip olduğunu bilen yolcunun kalbi ebedi mekanına doğru ilerler. O zaman Jordan?ın dediği gibi ?Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir.?
Ya yaşamaya küsmüş, gülemeyen soluk yüzlü insanlar… İnleyişleri acı verici. Gönülleriyle garip bir yolcu olmayı kabullenmeyişlerine karşılık zorla, işkenceyle garipleştiriliyorlar.
Bu zamanda dünyanın peşinden gitmemek zor. ?İnsan ruhundan dünyaya açılan menfezler? çok büyük. Akıntısına kapınılan sel, topyekün ?dünyeviliğe? taşıyor insanları.
Çare yine insanlarda gizli. ?Dünyanın peşinde gitmedim. Dünya benim peşimden geldi.? Sözünde gizli. Dünyanın peşinden gitmek kalbin önce dünyaya ve içindekilere çevrilmesidir. Dünyanın peşinden gitmemek ya da dünyadan kaçmak sözüyle (nefesiniz yetmezse ) ?dağdaki bir mağaraya sığınıp yaşamayı? kastetmiyoruz. Mağara da dünyadandır.
Dünyanın çirkinliklerinden kaçan, tüm ruhuyla Yaratıcısına açılan ve O?na sığınan kimsedir. Allah?ı seven elbette dünya ve içindekileri de sever. Çünkü Allah?ın sevgisine kavuşan dünyanın da sevgilisi olur.
Böylesi zor mu geliyor? Gülemeyen, hayata küsmüş, soluk yüzlü bir insan olmak, (nefesiniz yetmezse ) ruhları dağlar altında ezmek, kalpleri ihanetlere açmak daha mı kolay? Biz nedense yas tutmasını seven bir milletiz. Çoğu zaman ikincisini seçiyoruz. Muhammed Bozdağ (eski bir denemeden alıntı)
2. Benzeri okumaları bulabildiğiniz herhangi bir metinde sık sık uygulayınız. Önce durak ve soluk noktalarını tespit çalışması yapınız. Bu noktaları fark ettikçe uygulama yaparak yeteneğinizi geliştiriniz.
ULAMA
Güzel konuşma için önemli ayrıtınlardan biri ulama olabilir. Ayrıca diksiyonun özelliklerinden biri de “ulama” dır. Genel olarak tanımlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardından gelen kelimenin sesli harfle birleştirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenli olarak ilerler. Türkçe’de yer alan ulama özelliklerini aşağıda anlatalım:
1. Sessiz harfle biten bir kelimenin son harfi sesli harfle başlayan yanındaki kelimenin ilk harfiyle birleşir.
Yazıda Konuşmada
Ak–şam– ol–du. Ak–şa–mol–du.
E–lim–den– al–dı. E–lim-de–nal–dı.
2. Orijinal yapılarında “b,c,d,g” harfleriyle biten kelimeler vardır. Bunlar yalın kaldıklarında “p, ç, t, k”ya dönüşürler. Yazı dilinde sonlarına ek aldıklarında yumuşak konumlarına dönerler. Örneğin Arapça orijiniyle “kitab” Türkçe’de “kitap” şeklinde yazılır. Ancak yayına ek aldığında “kitabım” örneğinde olduğu gibi “p”, “b” ye dönüşür. Konuşma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak aynı kelimeyi bir sonraki kelime ile ilişkilendirir. Yazı dilinde sert olan harf ulama ile yumuşar.
(Orijinali) Yazı Dilinde İfadesi Konuşma Dilinde İfadesi
(Mahmud) Mah–mut ev–len–di. Mah-mu–dev–len–di.
(Mes!ud) Mes–ut ol–du. Me–su-dol-du.
(Kitab) Ki–tap al–dı. Ki–ta–bal–dı.
3. Türkçe’de kelime sonundaki “k” ünsüzünü, “h” ünsüzü ile başlayan bir kelimenin izlemesi durumunda “h” ünsüzü düşer. İki kelime birbirine bağlanır.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ye–mek ha–ne Ye–me–ka–ne
E–rik ho–şa–fı E–ri–ko–şa–fı
4. Eğer kelimeler arasında durak olursa, kurala uygun olsa da ulama yapılmaz.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
İstiyorum, onu göreceğim İstiyorum, onu göreceğim
Koşuştururken, okulu unuttu Koşuştururken, okulu unuttu.
5. Bazı durumlarda İki ayrı kelimenin tek heceli olan ilkinde bir ünlü düşer ve iki kelime birleşir.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ne i–çin Ni-çin
Ne a–sıl Na-sıl
Ne ol–du Nol-du
ALIŞTIRMA: ULAMA
1. Aşağıdaki şiirde ulama noktaları altları çizilmek suretiyle gösterilmiştir. Önce bu işaretlerin hangi ulama kuralından kaynaklandığı üzerinde çalışınız. Ardından bu işaretlere dikkat ederek metni gerekli ulamaları yaparak okuyunuz.
DARACIK MENZİLİMDE BİR AĞACIM VARDI
1)
Daracık bir menzil burası,
Bir avuç kadar dar
Ağaç ol, konuşurum, duy beni yeter
Ayrı dünyamızda olsun, duyarım seni
Yürek olsun sende, sevgi olsun
Olsun, yeşillik yeşersin yerinde
Sen şen ol ağacım, tüm dünya kadar
2)
El pençeyim, mahzunum bugün
Bekleşen ruhlarımızda dolaşan asırların Rüzgarında
Dans ederken engin eğlencelerinde sen
Mahsunum, dostsuzum, yalnızım
Evladım bile unuttu beni, dağlarım unuttu
Kokularını paylaştığım çiçekler şimdi
Ve varlığımı paylaştığım fani ?sevdiğim?
Şimdi senin göğsünde şenliği hayatın
Bağrındaki kuşlardan biri de ben değilim
3)
Benim selvimi özlüyorum şimdi
Başımı okşayan bir şefkat eli vardı
Dünyayı görürken gözlerim
Göğsünün sıcaklığında kaybettiğim
Şimdi başım senin kollarında selvim
Senin dallarında ellerim
4)
Saçlar yemyeşil de olurmuş
Çiçeğe dönermiş dudaklar
Emanet bedenimi özlüyorum şimdi
Bahçendeki çiçeklerde kendimi arıyorum
Yaprak yaprak inleyişlerini duyuyorum
Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar
Fani ağacım başucumda, sevdiğim ağacım
Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar
Sendeki emaneti de teslim alır toprağın
5)
Bir gün seninle de kavuşacağız
Kana yaprak kemiğe odun
Bedenimiz eriyip gitmiş olacak
İkimizin ağacı doğacak yeniden
Çürümezse benim bir mezar başlığım
Senden bir kaç odun parçası
Ve benden bir kaç kemik kalacak
Ve eğer senin de bir ruhun olursa
Bahçemiz ikimizin olacak 6)
Şimdi Baki?yi özlüyoruz birlikte
Fenadan bekaya seyahatin hayalleri
Bu bir avuç, bu daracık menzilde
Tek tesellimiz bizim şimdi
Muhammed Bozdağ
2. Aşağıdaki metinde ulama noktalarını tespit ederek çiziniz. Ardından ulamalara dikkat ederek okuyunuz:
KALIPLAR
İnsanlar kendilerine kişilikleri için çizdikleri zihinsel kalıpların dışına çıkamazlar. Bizler çözümü defalarca duyduğumuz halde kendimizi oturttuğumuz dar çerçeveden çıkış için gayret göstermeyen garip insanlarız.
Hayatın bazı insanlara ?tesadüfen başarma, yükselme, zengin olma vs.? Şansı tanıdığını zannedenimiz çoktur. Bir çoğumuz müzisyenlerin, yazarların, şairlerin, para babalarının bu işi anne karnında kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçekleştirdiklerini sanırız. Bu inanca göre bazılarının ne maharetli anneleri varmış. Bu yanlış zanları kabul etmeyen bir çok insan bile farkında olmadan aynı kalıplarla kendisini kilitlemiştir.
En meşhur zenginlerin bir zamanlar simit sattıklarını, ayakkabı boyacılığı bile yaptıklarını öğrenince şaşırırız. Bir çok yazarın vaktiyle kalemi bile tutamamalarına inanamayız. Neden bazı insanlar bazıları arasında sıyrılıverir veya ?sivriliverirler.?
Adaletli ve şefkatli Yaratıcı, Normal şartlar altında doğan her insanı her türlü başarıya ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir potansiyelle dünyaya göndermiştir. Ancak dünyaya geldikten sonra sınırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan ?var olduğunu? hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notları, takdim edilen bir çiçek, içinde bu amacı gizli tutar.
Oysa bazı insanlar ?bu olmamış?, ?sen bunu başaramazsın? demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen, kabiliyetleri körelten; başarısızlık, çekingenlik, korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki… Yas tutmayı sevdiğimiz kadar, eleştirmeyi, olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz.
Merhum Z. Gündüzalp?in ?İnsan ne düşünüyorsa odur.? Dediğini çok duyduk. Anthony Robbins Sınırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları ?olumsuzluk? imajlarını en kötü engel olarak görür.
Her büyük başarı bazen yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru “Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini” söyler. İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner.
Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sınırlara bakınız: “Zengin olmak mı” Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşmasını bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ?benim işçim, benim köylüm? diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.” Sevgili kardeşim… Ya siz ne siniz? Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda ?Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç bir şey yoktur.? Ne yazık ki en çok ihmal ettiğimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.
Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarının dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunlarının işleyişini bilmek zorundayız.
3.Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm yazı ve şiirleri her üç diksiyon kuralına dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya, ardından, duraklamaya, ardından ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasıl da en güzel seslendirmeyi yapabildiğinizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceğiniz sesinizi, başkalarının da seveceğinden emin olunuz.
Yazar: Muhammet Bozdağ | 2021 tarihinde güncellenmiştir.
slm arkadaşlara ben “r” harfini söyleyemiyorum ne yapmam lazım? yardımcı olursanız çok sevinirim şimdiden allah razı olsun…
Merhaba, aradigim Muhammed Bozdag’in yazilariymis meger, tesekkur ederim….
gerçekten her yönüyle açık bir ders yapılmış, bilgi dağarcığım arttı. Allah razı olsun sebep olandan…
r .ç .j ş harflerini söyleyemiyorum ne yapmalıyım ? diksiyonun faydası olur mu ?
çok zor ama çok ta güzel…
meraba benim konusmam çok yavas ne yapsam düzelmiyo rica etsem bunun için bişey yapabilir misiniz??????
SeLamün Alüyküm Emeği Geçen Herkese Sonsuz Teşekkür ederim. Ben Diyarbakırlıyım diksiyonum iyi değil tesadüfen bu siteyi gördüm Gerçekten Çok Güzel Bir site . Tekrar teşekkür ederim. Özellikle Dikkatimi çeken yorumlar oldu ve okan arkadaşımın yaptığı yorum gerçekten dikkate alınması gereken sözler söyledi ve onun yorumu üstüne yorum yapmak olmaz ..
Okan- 09 Temmuz 2008, 13:45
Bütün herkesi selamlarayak yazmaya başladığım bu yazıda, okuduğum yorumlarda yazılanlar hakkında, bazı şeyleri sizlerle paşlaşmak istedim. Genelde sorun olarak bazı harfleri söyleyememek, akıcı konuşamamak, özgüvensiz olmak, konuşurken ses tonunu kontrol edememek gibi şikayetlerden dolayı fazlaca yardım istekleri gördüm. Birde yazılan yorumlarda şu konuya takıldım “inşallah zamanla düzelir”, gibi yazılar okudum. Bakın arkadaşlar insan yapmak istediği bir işi veya gerçekleştirmek isteği bir düşüncesini yaparken illa ki başkalarından yardım alarak yapar, ama sorun burda değildir. Bunları yaparken gerçekten istekli olmanız ve çok gayret etmeniz gerekmekte ve ayrıca bunları yaparken kendinize bir rota belirleyip, gideceğiniz yolu sizin belirlemenizde fayda vardır. Eğer bu işin uygulamasına start verdiğiniz zaman nerden başlayıp nerde bitireceğinizi bilemezseniz, çok hata yapar ve olmasını çok isteğiniz düşünceniz hayal olur gider. Ve sonrasında sizde bıkarsınız artık olmuyor gibi sebeplerle kendinizi kandırıp, ben yapamıyorum diye yakınır durursunuz. Bakınız Farabi “Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.” demiştir. Düşünüldüğü zaman bu sözden bu konuyla ilgili çıkarılacak anlam ise; kendi düşüncelerinizle ilerlediğiniz bir yolda yanlışlarınızı görmekte çok zorlanırsınız. Yanlış yapıyorsunuzdur ama yaptıklarınızın yanlış olduğunun farkında değilsinizdir. Karşınızdaki kişinin yaptıklarınınızın yanlış olduğunu söylemesine rağmen, o kişiye güvenmezsiniz yine kendizce doğru olan yanlışa yönelip, bu gibi bir çok hatalar yaparak, sonunda doğru yaptım derken, geriye dönüp birde bakarsınız ki yaptıklarınızın bir çoğu yanlış, az önce yazdığım gibi bir rota belirleyip ilerlerken yardım alırsanız hata yapma ihtimaliniz o kadar az olur. İşte bu sitenin kurulma amacı size yol göstermesinidir. Diksiyon kursları da aynıdır, sizin öğrenme isteğiniz ne kadar çoksa size o derecede yardımcı olabilir. Arkadaşlar daha yazmak isterdim ama vaktim olmadığı için yazamıyorum. Herşeyin Gönlünüzce olması dileğiyle hoşçakalın..
diksiyon adına çok faydalı ve eğitici site
teşekkürler.
site çok güzel bu siteye girmemin nedeni heyecanlanınca konuşucağım şeyi unutuyorum:) belki faydası olur dedim ama nafile:D:D:D
harika.
marhabalar siteyi inceledim fena degil. arkadaşların yorumlarını okudum baya faydasını görmüşler bakalım ben de uyguluycam faydalarını görebilecekmiyim.
selam arkadaşlar dil tembeliği için dilinizi, agızdan cıkararak dişinizle tutun ve kitab 15 sayfa okuyunuz. sonra dilinizi serbest bırakarak normal olarak kitabı okuyun. bu işlemi istediğin kadar devam edin, ilk gün siz bile inanamıyacaksınız.başarılar
selam arkadaşlar.ben lanet olası R harfini söyleyemiyorum.bu konuyla ilgili bildiğiniz alıştırmalar tekerlemeler değişik taktikler biliyosanız lütfen cevap verin.içinde r harfi olan hiçbir şeyi anlatamıyorum.lütfen yardım…
erdal bey size katılıyorum dil terbiye edilebilir gerek kurşun kalem ağıza alınarak gerek dişle tutup konuşmayı deneyerek fakat bu kitab değilde sesli sessiz ünlü ünsüz harfleri söylemek daha yararlı olacağını düşünüyorum özelliklede tekerleme sonuçları herkezi güldürür bundan hiç kuşkum yok hatta ses tonunuz bile rayına oturur kim istemezki ince zarif konuşmayı:D
slm millet ben konuşurken çok yavaş konuşuyormuşum ama ben güzel konuşuyomuşum gibi gelliyor ama millet beğenmiyor. çok yavaş konuşuyorsun diyorlar niye acaba? bilginiz warsa yardımcı olurmu sunuz? bir de sesim çok kalınmış sesim nasıl incelir:)
cooooook guzel bır sıte kendımı uzun zamandır konusma bılmeyen ınsanlar gıbı hıssedıyorum.
İşte türkiyenin beklediği an!! sesimi nasıl inceltebilirim?? kağıdı kalemi alın (KOYUN OTU) bir yere not edin arayın bulabilirmisiniz bilmem ben bulamadım nadir bulunan bir bitki :D
ertan bey size katılıyorum ayrıca emeği geçen herkese teşekkürler
ertan bey size katılıyorum ayrıca emeği geçen herkese teşekkürler
Merhaba arkadaşlar öncelikle böylebir site yaptıkları için site yöneticilerine teşekkür ederim,arkadaşlar ,benim büyük ve önemli bir sorunum var konuşmakta zorluk çekiyorum ,sanki biri çenemi mengeneye sıkıştırıyor,ağzımdan çıkan mesela s harfi birden ş- oluyo ü harfi u oluyor yani sanki konuşurken kendi kontrölümü kaybediyorum buyüzdende toplumda bu hataları yapacağımdan suskun kalmayı tercih ediyorum biliyorum bu yanlış ama arkadaşlarımın önünde gülünç durumada düşmek istemiyorum ya ne olur bana davsiyelerde bulunun ne yapmam gerek ,diksiyon kursuna gitmeyi aklımdan geçirdim ama olmuyo çünkü vakit yok çalışan biriyim kendi kendimi geliştirebilirmiyim ,fikirlerinizi benimle paylaştığınız için şimden hepinize teşekkür ederim iyi akşamlar
mikiyamo konuşurken asla acele etme hızlı güzel konuşanlarda var ama sen bunlardan değilsin düşünerek ne söyleyeceğini bilerek hareket edersen bu sorun ortadan kalkar ş ye s ü ye u harfi demen sanırım pelteklik diksiyonla bu ortadan kalkar
ve konuşurken karşındaki kişinin gözlerinin içine bak kendine olan güvenini arttırır
Bütün yorumları baştan sona okudum. Herkesin bir şikayeti var. Farklı kelimeler ve farklı üsluplarla anlatılmışlar sadece. Herkesin sorunu aynı. Hal, hareket ve davranışları, konuşma tarzını, ses totunu kabul edemeyip beğenmemek ve kendini istediği gibi ifade edememek. Bunun sosyal hayatta kişiye ne ağır bir külfet olduğu ortada. Çok ağır manevi sonuçları var bunun, birgün düzeleceğini ümit edip yaşamı erteleme, kendini asla iyi göremeyip hayattan tat alamama, insanlarla konuşmama, onlardan kaçma. Bunun manevi boyutundan kurtuluş görünmez olur insanlar için, sadece kendilerini biraz daha iyi hissedebilmek için bir nedene bağlama gereği duyulur. C ve r harflerini doğru çıkartamadığı için ağzından, kullanamadığı için nefesini yerli yerinde. Sahi bu kadar basit midir bu iş? İki ünsüzü söyleyemediğimizden midir tüm bu olanlar. Hayatımızın en güzel yıllarını, bunlar için mi feda ediyoruz. Hayata, insanların arasına karışmak ve doyasıya yaşamak varken bu dünyayı, nedendir kendimize bu kadar düşkün oluşumuz.
Arkadaşlar diksiyon size yalnız biryere kadar yardımcı olabilir. Herşey bir insanın kendine güvenidir, kendine inancıdır. Kendisini kabul etmesidir. Bu sorunu yaşayan herkesin çocuklukları aşağı yukarı benzerdir. Özgüvenli birer birey olarak yetişmemişizdir. Ailenin önemi inkar edilemez ama üstünüze biraz fazla düşülmüştür, küçükken sokağın karşısındaki bakkala gönderilmemişizdir güvenliğimiz için. Dinlenmemiştir sözümüz, hıhı denip geçilmiştir, çok sevilmişizdir ama gözlerinde hep çocuk kalmışızdır. Bu sorunun kökeni tahmin etmediğimiz kadar gerilere dayanıyor. Büyüdükçe herşeyin düzeleceği, iyi birer adam olacağımız fikri yerleşmiştir aklımıza. Ancak yaşınız ilerledikçe, küçükken atılan sağlam olmayan temelleriniz üzerine bir kişilik inşa ettiğinizi anlarsınız. Belirli kalıplarınız olur artık, yapılıp yapılmaması gereken davranışlar birer utangaçlık malzemesi oluverir. Sonra bir bakarsınız ki 20 üstü yaşlarda olmamıza rağmen hala çok yol katetmiş değilizdir.
Kimi rahat konuşamıyor, kimi sınıfta birşeyler okurken kıpkırmızı kesiliyor, kimi takılıyor kimi söyleyecek söz bulamıyor, kendini sıradan konuşmasını bilmeyen biri olarak görmeye başlıyor. Hatta öyle bir illet ki bu, çevrenizdekiler en içten duygularıyla bile çok güzel bir insan olduğunuzu söyleseler, yakıştıramıyorsunuz kendinize bunu. Birilerinden onay bekliyorsunuz her zaman. Beğenilmek, sevilmek, değer verilen bir insan olmak. Bu duyguları gerçekten yaşasanız bile altında farklı şeyler arıyorsunuz sonra. Aslında sorunun karşınızdakilerle değil sizinle sizin benliğinizle olduğunu anlamak ne zor geliyor insana.
Ne var ki bunların hiçbiri edinilmiş şeyler değil elbet. Kazanmış, kazandırılmışız. Şu da var ki bunların hepsinin suçlusu olarak başkalarını görmekte çok yanlış. Ama bundan kurtulmak mümkün. İlk olarak yeniden doğmuş hissi uyanmalı içimizde. Biliyorum ölü toğrağı atılmış gibidir üstümüze. Ama biryerlerden başlamak şart. İkinci olarak şunu farketmek çok önemli: Yalnız değiliz! Bizler gibi nice insanlar var bu durumda olan. Dolayısıyla bunun yalnızca size özgü bir sorun olduğu fikri uçup gitmeli kafanızdan.
Okumalı insan, diksiyonla kişisel gelişimle ilgili şeyleri. Ama şuna inanın ki, özgüven kazanmak larla ilgili kitaplarla tek başına bitecek bir iş değildir bu.
İlk şey CESARETTİR. Rezil olma pahasına, kıpkırmızı kesilip, soğuk terler atmayı göze alırcasına cesaret etmek. Daha önce hiç oynamamış birinin, kalabalık bir düğün salonunda cesaretini toplayıp kalkması gibi oynamaya. Bunu başarabilmek çok önemli.
Sonra HEYECANDIR. Unutmayın heyecan kontrol altına mutlaka alınabilir. Kekemelik, konuşurken takılmak hep heyecandan değil midir zaten. Neden heyecanlanır insan, bir konuşma yaparken yüzlerce insanın önünde gülünç duruma düşme korkusundan. İşte az önce dediğim gibi rezil olma korkusunu göze alıp sakin olup konuşabilmektir içinizde.
SABIRDIR özgüven. Siz konuşurken, gülen yada güldüğünüz insanlara sabır göstermek. Sizin hakkınızda birkaç kişinin ne düşündüğü çok mu önemli. Dünyanız yalnızca o insanlardan mı ibaret ki..
SONRASI ÖZGÜVEN’in ta kendisidir, size gülene alınmak, somurtup gözyaşları dökmek yerine gülebilmek, onu en okkalısından bir lafla bozmak yerine, sadece gülüp hiç konuşmamak. Hiç deneniz mi sizle alay eden birine gülüp geçmeyi ve hiç konuşmamayı. En büyük bozmadır bu insanı. Kaileye almamadır.
Boşuna mı denmiştir Söz gümüşse sükut altın diye.
Kendinizi sevin arkadaşlar ancak gereğinden fazla önemsemeyin kendinizi. Dengeli olmak için bu şart.
Hepinize güzel günler.
Konuşmalar da hakimiyetlik çok önemlidir anlatacağın konuyu veya kişi üzerinde hakimiyet kurmak lazım ,öyle olduğunda kelimeler kendiliğinden oluşur yani beyin devre girer.Beyin devreye girmesiyle konuşmaların düşünerek gerçekleşir ve kendine olan güvenin artar…
Diksiyon kendin fade edeblmenin en önemli araçlarındandır lakn diksiyon eğitimi almak bir yöntemdir duyguları ifade edebilmek derin bir gözlem gücünün vermiş olduğu deneyimler sonucu ortaya çkar bu bakımdan ilk etpta hayatı ve kendmz anlamlandırmamız gerekmektedir taklit yeteneğni göz ardı etmek mümkün değldir insanı doğayı ve duyguları taklit edebildiğini sürece etkili bir sunum gerçekleştireblrz bunları anlatırken bir uzman diil bir gözlemci olarak aktarmak istedim ben 18 yaşma kadar da türkçe konuşamazdm ama bu konuda irademin öneminifarkettim ve şu an iyi olmamakla birlikte gelişimi ve çabalarımı sürekl kılıyorum bir gun ana dilim gibi türkçey konuşabileceğime nanmaktayım herkese başarılar…
yaa bende insanlarla konuşurken kızarırrım keklerim bu çok utanç bir durum bazıları wardır okadar güzel konuşurlar ki bütün insanlar onu dört gözle dinlerle bende bunlar gibi olmak istiyorum bana yardımcı olurmusunuzç=)
çok iyi bir konuşma tarzımın olduğunu söylerler çok kitap okurum laf sokan oldumu anında cevabı veririm ama her nedense kızlarla konuşurken konuşmam değişiyor ve nediyeceğimi bilemiyorum:) kahve ortamında büyüdüğüm için ağzım iyi laf yapar ama her nedense kızlara karşı böyle olamıyorum sanırım psikiyatriye görünmenin vakti gelmiş:)
SOSYAL FOBİ
Sosyal fobik bireyler için en çok kaygı verici ortam ve aktiviteler şunlardır:
. Kalabalık önünde konuşmak,
. Başkalarıyla birlikte yemek yiyip bir şeyler içmek,
. Başkalarının önünde yazı yazmak veya imza atmak,
. Toplu taşıma araçlarıyla seyahat etmek,
. Sırada beklemek,
. Alış-veriş yapmak,
. Kalabalık önünde telefon açmak
. Genel tuvaletleri kullanmak
KLİNİK ÖZELLİKLER
Sosyal fobide temel patoloji, sosyal ortamlarda ya da performans gösterilmesi beklenen durumlarda, bireyin, aşağılanmasına veya utanç duymasına neden olabilecek biçimde bir davranış göstereceğine ilişkin belirgin ve inatçı bir korku duymasıdır. Bu korku ve sonucunda oluşan kaçınma davranışları, bireyin iş, sosyal ve özel yaşamını kısıtlamaktadır.
Sosyal fobi belirgin yeti yitimine neden olan kronik bir hastalık olup, bazı bilişsel, davranışsal ve fizyolojik özellikler gösterir. Hastalığın fizyolojik belirtileri, diğer anksiyete bozukluklarının belirtilerine benzer.. 87 hasta ile yapılan bir çalışmada en sık görülen somatik belirtiler şöyle saptanmıştır: çarpıntı (% 79), titreme (% 75), terleme (% 74), gerginlik (% 64), midede rahatsızlık hissi (% 63), ağız kuruluğu (% 61).
Belirtiler ve bulgular
SOSYAL KORKU
İnsanlar tarafından izlenebileceği veya denetlenebileceği yerlerde bulunmaktan korkma şeklinde ortaya çıkar. Korku yanlış bir şey söyleme,sesinin titremesi, ellerinin terlemesi veya titremesi veya insanlar tarafından tenkit edilebilecek her hangi bir davranışta bulunarak rezil olmaya yöneliktir.İnsanlar tarafından incelenme korkusu çevresinde gelişir. Bu korku bazı sosyal durumlara sınırlı olabildiği gibi ( örn. topluluk içinde yemek yeme, topluluk karşısında konuşma, karşı cinsle ilişkiler vb.) tüm sosyal ortamlara yaygın da olabilir.
Anksiyete / panik atağı: Korkulan toplumsal durumla karşılaşıldığında ortaya çıkar yani duruma bağlıdır.Yüz kızarması, el titremesi,bunaltı veya ani idrar çıkarma hissi gibi bir kısım anksiyete belirtileri ile gidebildiği gibi tam bir panik atağının belirti kümesi ve şiddetinde de olabilir.
KAÇINMA DAVRANIŞI
Kişiler toplum içinde utanılıcak duruma düşmek ve tenkit edilmekten çekindikleri yada bu durumda ortaya çıkan anksiyete atağından kaygılandıkları için çözümü bu tür ortamlara girmemekte ararlar. Tüm kaçınma davranışları gibi bu kaçınma da başlangıçta bir miktar rahatlama sağlayabilir ancak sorun olan ortamlar yaygınsa kaçınmalar işlevselliği giderek tümüyle yok eder.
Sosyal fobinin belirtileri değerlendirilirken, normal bir kişilik özelliği olan çekingenlik mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Bu iki durum arasında belirtilerin şiddeti, yükü, işlevselliği etkilenme düzeyi açısından belirgin farklılık vardır. Ayrıca SOSYAL FOBİ’de yaşanan korkunun aşırı ve mantıksız olduğu bilinir. Halbuki çekingen kişilik özelliği olanlar yaşadıklarını aşırı değil, tanıdıkları ve alışık oldukları özellikler olarak tanımlarlar. Bu tür özelliklerinden yakınsalar bile onları ‘beğenmedikleri karakter özellikleri’ olarak kabul etmeye meyillidirler. Sosyal Anksiyete Bozukluğu uzun bir süreç olduğu için kişi ve yakınları tarafından kişilik özelliği de sanılabilir ve bu yüzden tedavi yardımı aranmayabilir.
Sosyal Fobi Tanı Kararı İçin
1) İnsanların kendisini inceleyebileceği ve eleştirebileceği ortamlarda bulunmaktan belirgin derecede korku olmalıdır.
2) Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman duruma bağlı bir anksiyete / panik atağıyla sonuçlanmalıdır.
3) Kaçınma davranışı ve işlev kaybı ortaya çıkmış olmalıdır.
4) Belirtiler genel bir medikal hastalık, bir madde kullanımı yada başka bir psikiyatrik bozuklukla daha iyi açıklanamamalıdır.
Tremofobi (titreme korkusu): Toplum içinde yeme ve içme ( çorba, çay, kahve) ya da bir kağığı imzalama sorun olabilir. Titreyen ellerinin dikkat çekmesinden korkarlar.
Hidrosofobi (terleme korkusu): İlgi odağı olduğunda ya da telefon görüşmelerinde sorun olabilir.
Eritrofobi: Yüz kızarması korkusudur. Günlük sosyal ilişkilerini etkiler.
Kişi bu korkularını yatıştırmak için alkol alır ve zaman içinde alkolik olabilir.
Sosyal fobik bireyler için en çok kaygı verici ortam ve aktiviteler şunlardır: kalabalık önünde konuşmak, başkalarıyla birlikte yemek yiyip bir şeyler içmek, başkalarının önünde yazı yazmak veya imza atmak, toplu taşıma araçlarıyla seyahat etmek, sırada beklemek, alış-veriş yapmak, kalabalık önünde telefon açmak ve genel tuvaletleri kullanmak.
Çekingen kişilik bozukluğunun bilişsel ve davranışsal özellikleri sosyal fobiyi oldukça benzerlik göstermektedir. Çekingen kişilik bozukluğunun eşlik ettiği yaygın sosyal fobi ile eşlik etmediği yaygın sosyal fobi, kaçınma davranışları ve performans kaygısı ölçütleri yönünden önemli bir farklılık göstermemektedir..
Sosyal fobiklerin tipik davranış biçimleri şöyle özetlenebilir:
Kişinin ilgi ve dikkatinin kendisi üzerine odaklanması,
Kişinin kendisi ile ilgili olumsuz değerlendirmeler yapması,
Kaçma ve kaçınma davranışları,
Normal işlevlerin kesintiye uğraması,
Sosyal beceri eksikliği.
SOSYAL FOBİNİN BİLİŞSEL MODELİ
Arkowitz 1977’ de gözden geçirmede beş bilişsel mekanizma ve düşünce şeklini belirtmiştir:
1. Sosyal fobikler sosyal ilişkilere daha olumsuz yüklemeler yaparlar. Örnek düşünce ‘’ Bakın, ben herşeyi nasıl berbat ediyorum.’’ ve ‘ Benden bir şey çıkmayacak, ben size söylüyorum…’’
2. Sosyal fobiklerin kendi sosyal davranışlarını abartılı, olumsuz düzeyde aşagılama eğilimleri vardır.
3. Sosyal fobikler kendi davranışlarına aşırı bağlanmalar yaparlar, genellikle ise diğer kişilerin davranışlarına çok daha bağlıdırlar ( İKİLİ STANDART UYGULAMA).
4. Kendileri için çok seçicidirler. Kendileri ile ilgili hoş, olumlu, durum yada olaylar önemsiz kabul edilip bir kenara konur, bunun yanı sıra yetersiz, doyumsuz olaylar anımsanır ve uzun süre üzerinde durulur.
5. Sosyal ilişkilerde hoş olan durumlarda kendileri dışında neden ararla
(DIŞSAL YÜKLEME), ancak hayal kırıklığı yaratan olayların nedenlerini kendilerinde ararlar.
Sosyal anksiyetenin güncel bilişsel kuramına göre bu rahatsızlıkta bilişsel olarak iki ana sorun söz konusudur:
Başkalarıyla birlikte iken bir edimi (performance) başaramama ve buna bağlı olarak olumsuz değerlendirilme korkusu;
Dikkatin bireyin kendi içsel uyaranlarına toplanması.
Sosyal anksiyetede sosyal bir beceri eksikliğinden çok sosyal bir varlık olarak kendini işlemeyle ile ilgili bir sorun söz konusudur.
Beck’in İncelenme Anksiyetesi Modeli
Çağdaş bilişsel terapinin kurucusu olan Beck, sosyal anksiyeteyi açıklayan ilk bilişsel modeli de geliştiren kişidir. Beck’in sosyal anksiyete bozukluğunun da içinde yer aldığı ve kendisinin ‘‘ incelenme anksiyetesi’’ (evaluation anxiety) adını verdiği durumlara ilişkin ortaya attığı ilk modele göre sosyal anksiyete, diğer insanlardan gelen sosyal kabul ve onayla ilgili tepkilere karşı aşırı duyarlılık, başarısız edim korkusu ve buna bağlı otonomik aşırı uyarılma hali olarak açıklanmıştır
Beck, sosyal anksiyete yaşantısını, bir ip cambazının yaşadıklarına benzetir.İp cambazının yere düşme korkusu gündelik hayattaki sosyal ortamlarda anksiyete duyan sosyal anksiyeteli bireyin yanlış şeyler yaparak ‘‘ itibardan düşme ’’ korkusuna benzetilebilir
İp cambazı düşmemek adına yapılması uygun olan katı bir eylemler dizisini belli belli bir biçimde gerçekleştirmek zorundadır
Benzer şekilde sosyal anksiyeteli birey için de sosyal ortamlardaki edimlerin çoğu (yemek yemek, konuşmak,yazı yazmak vb.) kişinin olgunluğunun ve yeterliliğin sınandığı bir sınav gibidir
Her eylem bireyin iç dünyasındaki imgesel bir izleyiciler topluluğu tarafından değerlendirilir ve becerikli-beceriksiz olarak sınıflandırılır; kişi güvenine yeterlilğine göre yargılanır
Beck, incelenme anksiyetesinin bütün sosyal ortamlarda, sınavlarda ve teke tek ilişkilerde ortaya çıkabileceğini belirtir.
Geliştirilmiş Sosyal Anksiyete Modeli
Beck’den sonra Clark ve Wells ve Rapee ve Heimberg, sosyal anksiyete bozukluğuna ilişkin yeni araştırma verilerini de kullanarak Beck’in ortaya attığı modeli geliştirmişlerdir
Clark ve Wells’in modeline göre sosyal anksiyetenin en temel özelliği, kişinin çok güçlü bir biçimde çevresinde özel bir olumlu izlenim bırakma isteği duyması, ama diğer yandan da bunu gerçekleştirebilme yeteneğine olan belirgin güvensizliktir.
Bu modele göre sosyal anksiyeteli bireylerin, diğerleri tarafından olumsuz olarak değerlendirileceklerine inandıkları sosyal ortamlarda dikkatlerini çevreye değil kendilerine yöneltmeleri,bu rahatsızlığın bilişsel açıdan en önemli bileşenidir.
Beck’in modelinde sosyal fobiklerin çevreden gelen olumsuz işaretlere aşırı odaklandıkları ve bunları olumsuz yorumladıkları öne sürülürken, Clark ve Wells asıl sorunun aslında çevreye odaklanmanın tam tersine bireyin kendisine ve içsel işaretlere aşırı odaklanması olduğunu öne sürmüşlerdir
. Sosyal anksiyeteli birey, diğerleri tarafından olumsuz değerlendirilme tehlikesi içinde olduğunu düşündüğünde, dikkatini kendisini gözleme ve değerlendirmeye odaklar.Bu dikkat kayması, bireyin o anda, anksiyetesine bağlı olarak ortaya çıkan ruhsal ve bedensel tepkilerinin ve kendisiyle ilgili farkındalığının artışına, çevre ve diğer insanların davranışlarını doğru değerlendirememesine yol açar. Yani, sosyal fobikler aslında diğer insanların olumsuz tepkilerini işlemekten çok, kendi olumsuz değerlendirmeleriyle meşgul olurlar.
. Bu kendine aşırı odaklanma hali korkulan anksiyete tepkilerinin daha çok farkına varılmasına yol açar; yaşanılan durum ve diğer insanların tepkilerini işlemeye engel olur
. Sosyal anksiyeteli birey kendisini değerlendirmede kullandığı içsel-öznel bilgiyi diğer insanların kendisiyle ilgili düşündüklerine özdeş sayar. Bu bilişsel çarpıtma süreci ‘‘ duygudan çıkarsama’’ (emotional reasoning) adı verilen bir tür bilişsel çapıtmaya tipik bir örnektir.
. Yani, sosyal anksiyeteli hastalar aşağılanmış hissetmekle aşağılanmayı; kontrolsüz hissetmeyle gerçekten kontrolsüzlülüğü; anksiyeteli hissetmekle anksiyeteli görünmeyi birbirine eş tutarlar. Sosyal ortam bu şekilde korkutucu olarak algılandığında ‘‘otomatik anksiyete programı ’’ hemen devreye girer.
. Rapee ve Heimberg’in sosyal fobi modeli, temelde Clark ve Wells’inkine benzemekle birlikte, bireyin zihinde oluşan,izleyiciler tarafından kendisinin nasıl görüldüğüne ilişkin içsel tasarımın, kendisinden beklendiğine inandığı standartları karşılamamasına vurgu yapılmaktadır
. Bu tasarım oluşturulurken uzun dönemli bellekten gelen bilgiler (önceki bu tür deneyimler gibi), iç işaretler (bedensel belirtiler,kızarma hissi,kalp atımlarında artış vb.) ve dış işaretler (seyircilerden gelen geri bildirimler) kullanılır
. Sosyal anksiyeteli bireyin, diğer insanların kendisinden yüksek ve acımasız standartlara uygun davranmasını beklediklerine inandığından, kendi edimlerinin bunu karşılayamadığı sonucuna ulaşması şaşırtıcı değildir
. Bu sonuca ulaşırken anksiyeteli birey, hem kendi iç işaretlerini (sesinin veya elinin titremesi, kızarma,yüzünün görünümü gibi) değerlendirir, hem de ortamdaki olumsuz işaretlere (esneyen biri, eleştirel bir yüz ifadesi gibi) son derece büyük önem atfeder.
. Ortamı yaşarken gerçekleşen bu bilişsel süreçlerin yanı sıra genel olarak sosyal anksiyete bozukluğu hastalarının sosyal ortamlardaki davranışları nedeniyle insanlar tarafından, ret edilecekleri, değersiz biri olarak görülecekleri biçiminde bilişsel yapıya yerleşik inançları vardır
. Bilişsel modele göre kişinin zihinsel akışı içinde ortama, yere, duruma özgü olarak ortaya çıkan ve kişiyi rahatsız eden bilişlere (cognition) ‘‘olumsuz otomatik düşünce ’’ adı verilir.Sosyal fobiklerin sosyal ortamla karşılaştıklarında ortaya çıkan‘‘söylediklerim
aptalca ’’, ‘‘sıkıcıyım’’, ‘‘beni sevmediler’’, ‘‘sıkıntılı olduğumu fark ettiler’’ gibi otomatik düşünceleri koşullu inançlarıyla bağlantılıdır
. Koşullu inançlar, sayıltılar ve kurallar bireyin, o an için farkındalık alanında olmayan, ama arka planda hep var olan işlevsiz inançlarıdır. Bu işlevsiz inançlar, otomatik düşünceleri doğurur ve rahatsız edici etkiye yol açar
. Sosyal fobiklerdeki işlevsiz kurallar kendisi, çevresi ve sosyal edimle ilgilidir:
‘‘ Konuşmam kusursuz biçimde akıcı olmalı’’; ‘‘ Daime zeki ve parlak görünmeliyim ’’ gibi
. Bu hastaların sahip oldukları koşullu inançlara örnek olarak şunlar verilebilir:
‘‘Eğer biriyle farklı bir şeyler söylersem, bana aptal derler ve reddederler’’
‘‘Eğer saygılı görünürsem, insanlar hakkımda kötü düşünürler’’
. Bilişsel modele göre ara inançlar olan sayıltılar, kurallar ve koşullu inançlar, temel inanç da denilen koşulsuz-mutlak bir takım inançlardan kaynaklanır
. Sosyal fobiklerde sık görülen bazı temel inançlar ‘‘sıkıcıyım’’, ‘‘farklıyım’’, ‘‘eksiğim’’ ve ‘‘yetersizim’’dir
ben artvinden ismail. bu site harika
slm ark.deneyin ben sonuç elde ettim sıra sizde:)
ALIŞTIRMA DİLİ GELİŞTİRME ÇALIŞMASI
Aşağıdaki alıştırmaları dilinizi yöneten ağız içi kaslarınızı iyice yoracak kadar uzun süre ve abartılı olarak tekrar ediniz.
-Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz.
-Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla dolaştırınız.
-Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz.
-Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız.
-Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz.
-Dilinizin ucunu ön alt dişlerinize dayandırınız ve dilinizi kökünden içeri dışarı hızla hareket ettiriniz.
BENCE ÇOK GÜZEL BİR SİTE…
Gerçekten çok güzel bir site!
Aslında bizim çok muhteşem bir dilimiz var…
Ancak biz bu Türkçemizi güzel konuşmayı bilmiyoruz canım.
Teşekkürler.
Sevgili @Tuğba,
Site olarak inanılmaz üstünde durduğum(uz) bir şey.
– TÜRKÇEMİZ!
Üniversite yıllarımın başında Oktay Sinanoğlu’nun okuduğum kitaplarının ve yazılarının birisinde şu ifadeyi hep aklımın bir tarafına kazımışımdır. O günden bugüne felsefe edindim bunu. Oktay SİNANOĞLU der ki,
“Bir ülkeyi yok edebilmek için, dilini yok etmelisiniz!”
Düşünün, ne kadar yabancılaşıyoruz. VE SİNANOĞLU’na doğru nereye gidiyoruz.
Onun için sürekli diyorum, “doğru konuşalım, doğru yazalım!”
Saygılar.
Merhaba arkadaşlar,
Siteye bugün girdim ve çok fazla gözatamadım.Gördüğüm kadarıyla güzel bir site ve faydasını göreceğimi düşünüyorum.Ben karadenizliyim.Tam karadeniz şivesiyle konuşmuyorum ama yinede konuşmam şiveli.bizim kendimize has bir dilimiz var.bilmem bu güzel türkçe konuşmamı etkiliyor mu?Gerçi ben öyle düşünmüyorum,sonuçta ikinci bir dil öğrenenlerin türkçesi bozulmuyor.Yeni tanıştığım insanlar konuşmamı beğeniyorlar (şiveden kaynaklı bu).Bazı insanlar da konuşmamdan ötürü beni yabancı bile zannediyorlar.Konuşmamdan çok şikayetçi değilim ama yine de beni zor durumda bırakıyor.Hele ki bir işe başvurduğumda daha çok etkili oluyor.Bu etken olmasa bile güzel türkçe konuşmak istiyorum.Aslında benim sorunum R harfi.Bu sorunum olmasa belki daha güzel türkçe konuşabilirim.R harfini çok vurgulu bir şekilde kullanıyorum.Bazen de R harfini kullanırken kelimedeki sözcükle birlikte yutuyorum ve konuşurken zorlanıyorum.Bu yüzden karşı taraftaki kişi ne konuştuğu anlamıyor.Bu çok sık olan bir durum,hemen hemen her konuştuğumda bu böyle.Heyecandan yada başka birşeyden kaynaklı olduğunu düşünmüyorum bunun.Toplum içinde de çok fazla konuşan bir insan değilimdir.Hatta hiç konuşmam sayılır. Hele ki,o topluma yeni girmişsem ve o insanları tanımıyor yada çok fazla diyalogum olan insanlar değilse konuşmam.Kısacası insanlarla diyalog kuramıyorum.Bu sorunlarımdan nasıl kurtulabilirim?Bu arada da kitap okumayı da ihmal etmiyorum tabiki. Hergün okumaya çalışıyorum.Şimdiden çok teşekkürederim.
Bu arada birşey daha yazmak istiyorum.Sanırım bu yazı şimdiye kadar yazdığım en uzun yazılardan biri diyebilirim.Çünkü aklımdan geçenleri çok fazla kağıda dökemiyorum.Bu şekilde yazmamın sebebinin siteden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.Sabahtan beri siteyi inceliyorum ve yapılan yorumları okuyorum ve neden ben yapamıyacakmışım diye kendi kendime söylendim ve yazdım.
20 yaşndayim. 1,5 yaşında kızım var. 6 aylık hamileyken sesim erkek sesi gibi çıkmaya başlad. Sezeryan doğum yaptım ama hala sesim düzelmedi. 2 ayrı özel doktora gittim. Bana genizden konuşuyosun dedi diksiyon dersine gitmen gerekiyo dedi.
Siteye baktım ve okurken çenem yoruldu işallah iyi geliceğine inanıyorum.
Bu konuda bildiğiniz birşey varsa lütfen yazın, bekliyorum.
Teşekkür ederim…
Saygıdeğer dostlarım böyle bir sitede yapmış olduğunuz paylaşımlar için herkese teşekkür ederim. Ben yerel basın kuruluşlarında yıllarca çalıştım. Ancak bu siteye girdikten sonra bilmediğim bazı kelimelerin kullanışını okuyunca kendimden utandım. Utanılacak bir türkçe ile dinleyenlerime hitap ettiğim için tüm dinleyenlerim ve izleyenlerimden huzurunuzda özür diliyorum. Diksiyon dersleri içinde Ankara’da özel bir kursa yazıldım. Tüm meslektaşlarıma bunu öneririm. Türkçemiz okadar güzel bir dilki mutlaka emin yerlerden ve kaynaklardan öğrenmenizi dilerim.
Site emektarlarınada sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla…
Gerçekten güzel bilgilendirme yapılmış olup, emegi gecen herkese teşekkürler. saygılarımla
Söz uçar; yazı uçmaz yazma önemlidir.
Süper bir çalışma olmuş.. emeği geçen herkesten allah razı olsun. ilmin ışığında sebat etmeniz temennisiyle
Muhammed bozdağ`a teşekkür ederim. çalışmalarınız, eserleriniz süper… hele o kitaplarınız yok mu? tam bir hazine.. bende define avcısı gibi peşinde olanlardanım. allah emeklerinizi zayi etmesin. sizin gibi hayırlı insanlara kuvvet versin. selametle
42 numarada yorum yapan tan-hu arkadaşıma teşekkür ediyorum. güzel bir kapak… her kitapevi’ne yapiştirmak lazim…
Merhaba arkadaşlar diksiyonla ilgili bilgi araken bu siteyle tanışma fırsatını buldum burda yazılan bilgilerden istifade edecegimi ve kendimi konuşma konusunda geliştirecegimi umuyorum bu siteyi hazırlayanlara teşürlerimi sunarım…
Isteyen her kişi kendi şiğve veya lehçesinin yanında diğer şiğve veya lehçeleri yeni bir dil öğrenme metodunun en basit konumunda gerçekleştirebilir.
örneğin aslen trabzonlu olan temel eşi safinazla kendi lehçesiyle konuştuktan sonra robert koleji ve itü den arkadaşı istanbullu tanju bey ile istanbul lehçesiyle konuşabilir. bu aynı zamanda hem türkçeyi hem de ingiliyceyi anadili gibi konuşan temel için ingiliz john ve türk kemal ile bir masada sohbet etmesinden oldukça daha kolaydır.
istek ve gayretle başarılamayacak bir şey yoktur!
Türkçe yazma kuralları hakkında şunu belirtmekte yarar var. türkçe bütün köklü dillerde olduğu gibi diğer dillerden kazanılan oldukça zengin kelime hazinesini haizdir
dolayısıyla bunların telaffuzu diksiyonu ya da mahreçleri için osmanlıca harfler mükemmel derecede yeterli iken sadece 29 harften oluşan latin harfleri maalesef yetersizdir. basit bir kaç örnek; peltek s harfi, ‘ng’ harfinin latin harflerimizde olmaması, “ne diyorsun” deyimi iç anadoluda “ne diyong” gibi telaffuz edilir ki bu osmanlıcada nef گ harfiyle (kef ک harfinin üstüne üç nokta ya da steno tipi yazılımda inceltme işareti bulunarak) yazılabiliyordu. bunun haricinde osmanlıca harflerle bütün dünya dillerinin telaffuzu, diksiyonu, mahreci mümkündü. nitekim bu osmanlıca harfler sayesinde askeri okulda sonraların mustafa kemal ve ismet paşaları fransızca, ingilizce gibi lisanları telaffuzlarina uygun mükemmelce öğrenebilmişlerdir.
not: benim kullandığım yazı karekterlerinden dolayı büyük harfler kayda küçük harfler olarak geçiyor.
Slm ben kürt kökeniğim insanlarla konuştuğum da hemen doğulu olduğum anlaşılıyor. öğretmen olmak üzereğim kitap okuyorum ama düzelmedi ne yapmalığım ?
Konusmada sorun yasıyorum dusunduklerımı dıle dokemıyorum ve konusurken etkılı konusamıyorum yardımcı olursanız sevınırım
Arkadaslar.. ben almanyada dogup büyümüs bir kizim ve almanya nin gelsenkirchen sehrinde yani kuzey ren westfalya bölgesinde yasiyorum.. burada yakinlarda bir türkce diksiyon kursuna katilmayi cok cok istiyorum.. buralarda böyle kurslar var mi???
yardiminiz icin tsk ler simdiden….
Siteye ilk defa giriyorum. güzel olmuş emeği geçenlerin eline sağlık. benim ödevim için i harfiyle ilgili tekerlemeye ihtiyacım var. yardımcı olursanz sevinirim. şimdiden teşekkür ederim.
Sosyal fobi.: bu bölüm aynen beni anlatmıs.
ama bu siteden faydalanıp kendimi gelişterceğime inanıyorum.
emeği geçenlere teşekkürler.
sosyal fobi:
sosyal fobik bireyler için en çok kaygı verici ortam ve aktiviteler şunlardır:
. kalabalık önünde konuşmak,
. başkalarıyla birlikte yemek yiyip bir şeyler içmek,
. başkalarının önünde yazı yazmak ,
. toplu taşıma araçlarıyla seyahat etmek,
. sırada beklemek,
. alış-veriş yapmak,
. kalabalık önünde telefon açmak
. genel tuvaletleri kullanmak