Kimi zaman kolay kimi zaman engebeler aşarak yol alırız hayat parkurunda. Düz ve zorlanmadan ilerlediğimiz yollardan da yürürüz. Düşürmeye yarayan taşlı yollardan da geçeriz, canımızı acıtan dikenli yollardan da, keskin virajlardan da…
Yaşadıklarımız, düşüncelerimiz, tecrübelerimiz ve düşlerimizle yol alırız. Yolculukta karşılaşılanlar; an olur, keyif aldırır insana. Kimi zaman da ‘Bu yol yerine başka ve kestirme yollar deneseydim’ diye düşündürür.
Üç şey daha vardır bu yolculukta bize eşlik eden. Gerçekleştirmeyi dilediğimiz hayallerimiz, ulaşmamızı bekleyen hedeflerimiz ve bizi biz yapan değerlerimiz!
Bunlar, yolculuğumuzda; taşırken göremediğimiz, sırtımızdaki, omzumuzdaki çantamızdadır. Olumsuzluklar, üzüntüler, kırılan ümitler, başarısızlıklar ağırlaştırırken çantadaki yükümüzü; mutluluklar, gerçekleşen hayaller, sevinçler, başarılar, sevgiler omzumuzdaki ağırlığı bir o kadar hafifletir.
Ruhumuzu hafifletmek için gerekenler ise, hayatımızdaki her şeyin yolunda gitmesidir. İş hayatında iyi bir konumda olmak, kazanılan başarılar… Duygusal hayatta; sevmek – sevilmek; insanın içini, gönül telini titreten bir sevgi. Yaşam standartımızın ve ekonomik şartlarımızın iyi olması… Bunlar ruhumuzu hafifletirken, mutluluğu da iliştirir duygularımıza.
Bunların olması için farkına varılması gereken ne biliyor musunuz? Hayatımızdaki istediğimiz, ulaşmak istediğimiz her neyse, bunu gerçekleştirebilmek için her şeyin ‘insanın kendi elinde’ olduğunu anlaması. İşte bununla başlıyor her şey. Her şey ama her şey…
Yapmak istediklerimizin peşine düşmek! Bu uğurda zorluklar, engeller, önümüze çıkan her ne varsa savaşarak bunları alt etmek. ‘Bu çok mu kolay sanki’ diyorsunuz belki şu an. Evet kolay değil. Hatta hiç kolay değil! Zaten önemli olan zoru başarmak değil mi? Zoru başararak istenilen şeye ulaşıldığında onun değerini daha iyi anladığınızda… Düşünsenize her şey kolay olsaydı, o istediğimizin kıymetini anlayabilir miydik?
Her karşılaşılan engelde, zorlukta vazgeçmek yerine ‘olay daha bitmedi’ diyerek mücadeleye ve yola yeniden devam etmek. Yılmadan…
Bunu da doğruluğun başarısı için savaşarak yapmak. Edindiğimiz misyon doğrultusunda anlamlı bir hayat sürerek, yaşamın farkına vararak… Ki bunlar yapıldığı takdirde emin olun ki durdurulmamız mümkün değildir.
Durdurulmamamız için, önümüze çıkan kapıları zamanında açabilmek de önemli bu noktada. Kapıları doğru seçerek tabii.
Hayat yolunda görülenler, yaşananlar önderliğinde; öğrenmeye, öğretmeye, başarmaya devam etmek de önemli esaslarımızdan biri aslında. Bu üçlüye inanarak, kalbinizin sesini de eklediniz mi bir bakın neler oluyor? Hemen söyleyeyim. Bu levhalar doğrultusunda ilerlediğimizde; hayat yolculuğunda mola verdiğimiz duraklarda, gördüklerimiz bizi öyle mutlu eder ki… Tıpkı aşkın kalbimizde açtırdığı güller gibi, çiçek açarız adeta o duraklarda. Buna emin olabilirsiniz.
Ki o zaman dilimlerinde (evrende nokta kadar kalacağını bilsek de) dünyaya bir izimizi bırakmak isteriz. Hayatın bize bıraktığı iyi – kötü izlere böyle bir misillemeyle cevap vermek isteyişimizin nedeni nedir sizce?
Hayat, insanları birleştirir ve ayırır. Ayırdığında yani bir şeyler bittiğinde o yaşananlar tek bir ‘an’ olur. Hayat ayırır ama her zaman bir iz bırakır. İyi ya da kötü… Önemli olan iz bırakmaktan çok, hayatımızda ve kesiştiğimiz hayatlarda güzel, güzel olduğu kadar da anlamlı izler bırakmak değil midir peki?
Ya da benzer izler etrafımızda, alışkanlıklarımız kadar sıradan mı dersiniz?
Güzel, anlamlı iz bırakan insan ya da kişiler varsa hayatımızda, aldığımız nefesin anlamı bile başkalaşmaz mı? Daha sıkı yapışmaz mıyız yaşama? Gözlerimiz bir başka parlamaz mı?
Ya iz bırakan kişiler yoksa hayatımızda?
Hayat patikasının her iki yanında (bastığımız yerde bitmeyen) mutluluk çiçeklerini de görürüz, canımızı acıtan hüznün çakıl taşlarını da… Ya da ıssız yollardan geçtiğimiz de olur bazen.
Hani ıssız yoldan geçerken, bir korku duyar da insan, o anlarda bir şarkı söyler ya içinden…
Hani eski bir resme bakarken, yılları sayar da, gözleri dolar ya birden…
Hani yıldızlar yanıp sönerken, sevinçle dilek tutar ya bir yıldız kayarken…
Hani gök gürler, şimşekler çakar da arkasından, yağmur yağar ya peşinden…
Hayat böyle bir şey işte!
Her şeyin yaşandığı… Her an her şeyin olabileceği…
En önemlisi de sanırım, ‘böyle bir şey’e, bir gülüşle cevap vermek.
Ne olursa olsun, kalbimizi çarptıran sevginin göz kamaştıran ışığında, her zaman o gülüşle yaşama bakarak!
Yazan : Melike BİRGÖLGE
Kaynak : e-kolay.net
sitenizi A kanal üaküdarda sabah proğramı sanat molasından öğrendim siteyi çok beğendim selamlar
sitenizi konumu araştırırken buldum.gerçekten çok güzel.herkesin bir defada olsa ziyaret etmesini isterim.bu arada konum (başarı)
çok güzel bir site yarayışlıda çok beğendim yazıyı da elinize sağlık
bu kadar olur ……………………………….yani bukadar …………………işte okadar gerçekten o kadar
Gerçekten güzel bir site olmuş ve hayat da gerçekten bası şeyleri zor işleri klaydan deil zordan başlayarak ve kolaylaştırmaya çalışmalıyız çünkü hayat öle bişi ki var gibi yok gibi bir şey.
Hayat, bazı değerleri bulunca güzel. Bazı değerleri kaybedince çekilmez, bence en önemlisi Bu Hayatta neden varsın? Bu soruya cevap vermek o kadar.
vermiş olduğunuz emek karşılıksız kalmaz. teşekkürler
Hayat felsefem: BÖYLE HAYAT MI OLUR?