Geçtiğimiz haftalarda katıldığım bir eğitimde, şükretmek üzerine bir çalışma yaptık. Şu anki hayatımda nelere şükrettiğimi uzun uzun düşünme fırsatım oldu. Şükrettiğim milyonlarca şeyden biri de gülebiliyor olmamdı. [highlight]Her şeye rağmen, her şeyle birlikte, hayat bana ne getirirse getirsin gülebilmek.[/highlight] Bir kısmınızın bildiğini tahmin ediyorum, bir süredir kahkaha yogası üzerine çalışıyorum. Son olarak bu konuda uzmanlaşmak üzere Londra’ya giderek bir eğitim aldım. Kahkaha Yogası, Hint bir doktor olan Dr. Madan Kataria tarafından 1995 yılında temelleri atılmış bir pratik ve kendisinin kurduğu Uluslararası Kahkaha Üniversitesi onaylı sertifikam ile artık ben de “resmi” bir Kahkaha Yogası Lideriyim.
Charlie Chaplin, “[highlight]Gülmeden geçen bir gün harcanmış demektir[/highlight]” der.
Kahkaha saymakla bitmeyen faydaları olan, her yere içimizde götürdüğümüz ve hiç bitmeyecek bir kaynakken biz onu yeterince kullanmıyoruz. Bu faydaların birkaç tanesini paylaşmak istiyorum.
Öncelikle gülmek ve kahkaha atmak oksitosini, yani “sevgi hormonu”nu artırıyor. Bu veriye ulaşan araştırmaların çıkış noktası beynimizin çocuk kahkahasına yetişkin kahkahasından daha fazla tepki vermesiymiş. Bu konuda dünya genelinde ilginç gelenekler var. Örneğin, Navajo yerlileri, bebeklerin ilk gülüşünü kutlar çünkü bir bebek gülene kadar tam insan kabul edilmez. Yaklaşık 3 aylıkken gülen bebeği ilk kez gülerken gören kişi, bu kutlama etkinliğini düzenleme şerefine nail olur.
Bir çocuk günde ortalama 400 kez gülerken bir yetişkin sadece 15 kez gülüyor. Hatta bazen stresli dönemlerde bu sayıya 1 haftada bile ulaşamıyor olabiliriz. Peki, o arada ne oluyor, neyi kaybediyoruz? Kahkaha sayımızı 400’den 15’e düşüren bu radikal değişim nerede gerçekleşiyor? Üzerinde çoook uzun süre düşünülmesi gereken bir soru bu bence.
Yüzümüzde yaklaşık 30 farklı kas var ve gülerken yüzümüzdeki bu kaslar ve bedenimizdeki pek çok kas harekete geçer. Büyük kahkahalar attığımızda diyaframımız da çalışmaya başlar ve daha yoğun oksijen alırız, rahatlamamızı sağlar.
2003 yılında Kentucky Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, uzun süre gülen kişilerdeki NK hücrelerinin (bağışıklık sistemimizi güçlendiren hücreler) sayısında ciddi bir artış olduğu tespit edildi. 2006’da Dr Lee Berk tarafından yapılan başka bir araştırmaysa, kahkahanın stres seviyesini düşürerek depresyonun şiddetini azalttığını ortaya çıkardı. Aynı araştırmanın bir başka boyutu da tamamen bilinçli kahkaha üzerine konumlandırıldı ve komik bir şey olmasa bile gülmenin aynı olumlu fizyolojik etkileri sağladığı belirlendi. (Hatta Dr. Lee Berk’in, kalp krizi geçiren hastalarına günde 3 kez kahkaha seansı reçete ettiği söyleniyor.)
Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, kahkahanın bir sonucunun da acıya dayanıklılık olduğunu gösterdi. Norman Cousins tarafından yapılan bir deney, ağrılı hastalıklarda, içten atılan bir kahkahanın 10 dakika sonra ağrıları azalttığını ve hastanın uyumasını kolaylaştırdığını belirledi. Hasta gece ağrıdan uyandığı zaman yeniden kahkaha atması sağlanarak bu döngü belirli bir süre izlendi. Sonucunda da kahkahanın doğal bir endorfin (doğal morfin) kaynağı olduğu ve tüm ağrı kesicilerden daha güçlü olduğu bulundu.
Benzer pek çok araştırma bizi aynı noktaya getiriyor. Otantik (doğal) kahkaha ile kahkaha egzersizi fizyolojik ve psikolojik olarak aynı etkileri yaratıyor. Çünkü beden, gerçek kahkahayı sahtesinden ayıramıyor. Kahkaha çoğu zaman eğlenmenin ve mutluluğun sonucuyken, kahkaha yogası ile bu davranışı farklı bir noktaya taşıyarak kahkahanın sayısını ve uzunluğunu bilinçli şekilde artırabiliyoruz. “Nedensizce gülme sanatı” olarak da tanımlayabileceğimiz kahkaha yogasında gülmek için bir şey olmasını, birinin komik bir şey yapmasını beklememeyi öğreniyoruz aslında.
Düzenli olarak kahkaha yogası yapan kişilerin çoğunda bir süre sonra duygusal dengelenme görülüyor. Bu nedenle kahkaha yogasını bedenimizin içine yapılan bir masaj olarak düşünmek yanlış olmaz.
Kendi hayatımızda kahkahayı nasıl artırabileceğimize dair önerilerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım. Takipte kalınız.
Yazan : Selin Yetimoğlu | Co Founder&Happiness Consultant at FunOfis