Önceki yıllarda yaptığınız hatalardan gerçekleştiremediğiniz planlara dek tüm hayal kırıklıklarınızı unutun. Geçmiş zaman için “ah vah” demek yerine, 2018’i kendiniz için en verimli şekilde geçirmenin planlarını hazırlamaya başlayın.
Zaman, daima insanlığın en büyük bilmecelerinden biri oldu. İnsan, tarih boyunca zamana boyun eğmeyi de onu denetlemeyi de denedi. Yaşamın içinde akıp geçenleri durdurmaya, anlamaya hatta onlarla birlikte koşmaya uğraştı. Zamanı bölüp parçaladı, anlara sabitledi: Tarihler, mevsim geçişleri, bağ bozumları, festivaller, yıl dönümleri gibi birçok farklı dönem icat etti. Doğanın gece ve gündüzlerini saatlere, dakikalara böldü. Güneş çevresinde dönüşünü yıla, yılları da mevsimlere ayırdı. Sonra da her dönümde geçmişi anmanın, anı yaşamanın ve geleceği planlamanın yollarını aradı. Yeni yıla adım attığımız bu ayda, geçmişe dönüp baktığımızda 2017’nin nasıl da hızla geçtiğini düşünebilirsiniz. Belki de planlarınıza, hedeflerinize ulaşmaya yetmedi 365 gün! Ama ne yazık ki geçen zamanı geri döndürmek mümkün değil. O halde ne yapmalı derseniz, kalan ömrünüzü en doğru ve kaliteli biçimde geçirmek için yaşamınızı düzenlemekle işe başlayabilirsiniz.
Nasıl bir hayat istediğinize karar verin
Günümüzde birçok kişi çağın gerekliliklerine uygun şekilde gelecek planlarının başına “çok para kazanma”yı koyuyor. Bunun için piyango biletleri alıyor, çekilişlerden medet umuyor. İnsanların para kazanma hayalleri kadar yaygın olan bir diğer özlemin de bütün yılı neşeyle sürdürmek olduğunu belirten Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Hakan Atalay, şöyle devam ediyor: “Herkes yeni yıla mutlu, güle oynaya girmeye çalışıyor. Anlık ruh hallerimize, gelecek hayallerinin beklentileri eşlik ediyor: Yeni yılda, yeni bir hayat umudu diri tutulmaya çalışılıyor. Bu bazen iyi bir iş, yükselme, yeni biriyle tanışma gibi sosyal, ekonomik beklentiler iken bazen de fazla kiloları vermek, yeni bir dil öğrenmek, bekleyen kitapları okumak gibi bireysel hedefler olabiliyor.” “Peki, bütün bu seçenekler arasında neleri seçmeli, hangi konulara ağırlık vermeliyiz?” Bu soruyu yanıtlamak için öncesinde nasıl bir hayat istenildiğinin kararını vermek gerekiyor. Gündelik hayat ne yazık ki akıl yürütme süreçlerini dumura uğratıp, hayatın asıl meseleleri üzerinde düşünmeyi engellediğinden, genellikle yeni planlar da anlık sorunların çözümüne yönelik oluyor. Daha iyi bir iş, daha çok para gibi… Büyük ikramiye kazanmış ve ondan sonra hayatları hiç de iyiye gitmemiş birçok insanın hikayesini biliyor olsa da her yıl aynı beklentilerle dolmaktan vazgeçemiyor insanoğlu. Tarih boyunca büyük insanların, düşünürlerin, filozofların, sanatçıların verdikleri öğütlere de kulaklar tıkanıyor. Oysa en azından bazı doğru yolları bulmak için, yüzlerce yıllık birikimin yarattığı, derinlerden gelen o sesleri dinlemek gerekmiyor mu?
Kendini bil!
Çok yalın görünen bu iki kelimenin ardında, insanlık tarihi boyunca biriken bilgelik gizli. Çünkü kendini bilen dünyayı bilir, dünyayı bilen de nasıl yaşanacağını… Bu bilgilerde paradan, zenginlikten, köşklerden-saraylardan değil, sorma ve bilme merakından, kendine ve başkalarına karşı doğruluk ile erdemden söz ediliyor. Bunlar da iyi bir hayatın temel direklerini oluşturuyor. Dolayısıyla her yeni yıla başlarken kişinin kendini değerlendirip, geleceğe bakarken dışarıda ne olup bittiğini, dışsal dünyanın ona verebileceklerini hesaplamak yerine, içine bakıp, nereden geldiğini, gelirken kendini nelerle ne kadar zenginleştirdiğini görmek, eksikliklerini tamamlamak ve daha iyi olmak için içeride-dışarıda neler yapabileceğini düşünmesi gerekiyor. Doç. Dr. Atalay, “Elbette hangi alandaysak, neyle uğraşıyorsak ya da neyle uğraşmak istiyorsak, o konularda nasıl kendimizi nasıl geliştirebileceğimizi araştırmak, daha da önemlisi tüm bunları düşüncede bırakmayarak harekete geçme planlarını uygulamaya sokmak gerekiyor. Unutulmamalı ki kendimize yapacağımız her yatırım, toplumun da faydasına oluyor. Çünkü herkes işini iyi yaparsa yani kendini geliştirirse, toplum da buna uygun olarak gelişme gösterebiliyor. İnsanın toplumsal bir varlık olduğunun unutulmaması önem taşıyor. İnsan asla tek başına olmadığı gibi, tek başına kalmayacağını da bilmesi gerekiyor. Bugün ister tek başına yaşamayı tercih edin ve diğer insanlardan uzak durun, ister onlarla kaynaşmayı ve kalabalıkta yaşamayı tercih edin… Emin olun her zaman insanlarla birlikte oluyorsunuz. Dolayısıyla her yeni yıl hesaplaşmasını ve planlamasını diğer insanlarla ilişkilerinizi gözden geçirmek için bir vesile olarak da kullanın. Bu değerlendirmelerin yönelik intikam hisleri yerine, daha fazla af ve merhamet etme yönünde olması, pratikte insanlık için daha fazla şey üretme ve sevdiklerinle daha fazla zaman geçirmeyi içermesi, iyi bir hayat için beklenen koşullar arasında yer alıyor” diyor.
Daha iyi bir hayat mümkün
Tüm bu önerileri okuduktan sonra yeni yıla ilişkin hedefleriniz yeniden şekillenebildiyse ne mutlu! Haydi gelin hepimiz daha çok şey öğrenmeye, daha çok kitap okumaya, daha çok film seyretmeye, daha çok müzik dinlemeye, daha çok şeye dokunmaya ve tüm bu algısal süreçleri daha fazla anlamlandırmaya başlayalım. “Daha iyi bir hayat” için yürüteceğimiz bu çabalarda, elimizden geldiğince sevdiklerimizle birlikte olmaya çalışalım.
Kendime öneriler!
• Sevdiklerine daha çok zaman ayır.
• Sen de sevdiklerin arasındasın. O halde kendine de bol bol zaman ayır.
• Aranmamış arkadaşlarını ara.
• Sana verilmiş bedeni iyi kullan, sağlığına dikkat et.
• Beslenmene özen göster.
• Kilo alma, fazla kilolarını ver.
• Yürüyüş, koşu kısacası egzersiz yap.
• Düzenli doktor kontrollerini ihmal etme.
• Bekleyen kitapları sıraya koyup okumaya başla.
• Gündelik olana değil, kalıcı olana; popüler olana değil, kalıcı olana zaman ayır. Bu ikisini ayıracak bilgi kapasitesini edin.
• Daha çok gez; yeni yerler, yeni insanlar gör, gözlemlerini paylaş.
• Ülkeni ve dünyanı tanı. Şikayet edip durmak yerine daha iyi olması için bireysel ve toplu faaliyetlerde bulun. Gönüllü kuruluşlarda, derneklerde, vakıflarda çalış.
• Söz kadar yazıyı, televizyon kadar kitabı da gözet.
• Daha çok takdir et, daha çok sev.
• Daha az öfkelen, daha çok dinle.
Yazı : Ayşegül Uyanık Örnekal | Formsante dergisinden alınmıştır.