İnsanlar ne ister? Amerikalı psikolog Abraham Maslow bunun cevabını aramak için insanların ihtiyaçlarını incelemiş ve 1943 yılında; bir piramit görüntüsünde ihtiyaçlar hiyerarşisi diye bir teorem ortaya atmıştır. Bu teorem, insanların fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarına dayanmaktadır.
İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teoremi
Maslow insanların ihtiyaçlarının sırayla karşılanması gerektiğini savunur. Bu sıralama piramit şeklinde 5 basamaktan oluşur. Her basamak insanların başka bir ihtiyaçlar grubuna karşılık gelmektedir. İlk basamak Fizyolojik İhtiyaçları simgeler. En geniş ve temel ihtiyaçların olduğu bölümdür. Bir sonraki basamak ise Güvenlik İhtiyacıdır. Bu iki ihtiyaç grubu temel seviye olarak adlandırılır. Daha sonraki basamak ise Ait Olma ve Sevgi İhtiyacıdır. Piramidin bu basamağı sosyal seviye olarak adlandırılır. Daha sonraki basamak itibar kazanma olarak adlandırılan Değer İhtiyacı basamağıdır. Bu seviyeye saygı seviyesi olarak adlandırılıyor. Son basamağımız kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır. Piramidin en tepesinde bulunan bu seviye azami potansiyel olarak adlandırılır.
Tüm insanlar en tepeye ulaşmayı hedefliyor. Bunun için piramittin basamakların teker teker çıkarlar.
Bir basamaktan yukarıya çıkabilmek için bulunulan basamaktaki ihtiyaçların karşılanması gerekir. Bu şekilde tüm basamaklar çıkılarak en tepeye ulaşmaya çalışılır.
Yani kendini geçekleştirme basamağına. Bu nokta bir doyum noktasıdır. Kişinin kendi potansiyelini ortaya koyduğu yerdir. İşte bu potansiyele ulaşmak için kişisel gelişim kavramına ihtiyaç var.
Kişisel Gelişim
Az sonra tanımıyla başlayacağımız bu kavramın -kişisel gelişim- aslında bir yolculuk olduğunu varsayabiliriz. Kendini bulma yolculuğu.
Kişisel Gelişim Nedir?
Evrensel bir kişisel gelişim tanımı yok ama yine de bir tanım yapmak gerekirse potansiyelimizi ortaya çıkarmak için kendimize yaptığımız yatırımların toplamı diyebiliriz. Kişisel gelişimdeki kişisel kelimesi, bu sürecin hepimize özel olduğunu anlatıyor. Yani bu bizim yolculuğumuz ve yanımıza alacağımız şeyler herkesin kendisi için olacaktır. Peki bu yolculukta yanımıza neler almalıyız? Bu ihtiyaçlar listesini hazırlarken öyle kişisel gelişim kitaplarından fikir almanıza falan ihtiyacınız yok. Yapmanız gereken farkında olmak, yani farkındalık.
Farkındalık
Farkındalık, önce kendinizde başlayan bir hikayedir. Farkında olmak ne olduğunu, ne yapabileceğini bilmektir. Kendini tanıma sanatıdır. Kendinizi tanıyabilmeniz için kendinize sorular sormalısınız. Farkındalık veya öz farkındalık dediğimiz, kendini tanıma iki temel soruyla başlar :
- Nerdeyim
- Nereye gidiyorum
Bu iki soru sizin ulaşmak istediğiniz noktayı ve bu yolculuk öncesi sahip olduklarınızı bilmenizi sağlayacaktır. Unutmayın, bunlar başlangıç sorularımız. Temel analiz için ilk dataları oluşturuyoruz. Dataları anlamlandırmak, verilere dönüştürmek için kendimize sorular sormaya devam etmeliyiz. Kendinize soruduğunuz sorular canınızı acıtmalı. Evet yanlış duymadınız, kendinize torpil geçmeden canınızı acıtın. Ben buna konfor alanımızı daraltmak diyorum. Ne zaman konfor alanlarımızı daraltarak kendimizi zorlamaya başladığımızda, gelişim başlıyor. Eğitimlerimde ben katılımcılara da bunu öneriyorum. Kendilerine sormalarını istiyorum. “Merkezinde satış olan bir iş yapıyorsunuz. Artık bu sizin işimiz. İşimi iyi ve kaliteli yapabilmek için satış konusunda kendimi geliştirmem gerekiyor.
- Peki o zaman şimdi kendinize sormanızı istiyorum. En son hangi satış kitabını okudum? Yok mu?
- Peki yakın bir zamanda satışla ilgili yazılmış bir makale veya bir yazı okudum mu?
- Satışla ilgili en son ne zaman bir video izledim?
- Takip ettiğim satışla ilgili bir site veya blog var mı?”
Bu sorular katılımcılarda bir farkındalık yaratıyor. Kendi gelişim alanlarını belirliyorlar. İşi satış olan birinin kendini geliştirmek için hiçbir şey yapmamasındaki boş vermişlik gözlerinin önünde duruyor. İşte farkındalık kişisel gelişim için başlangıç noktasını böyle sunar. Bu soruların şiddetini artırabilir, azaltabilirsiniz. Kendinize soru sorarken yaptığınız her kolaylık aslında gelişimize yapmış olduğunuz ihanettir. Bu nedenle kendinize soru sorarken canınızı acıtabildiğiniz kadar acıtın. Alman Filozof Nietzsche‘nin dediği gibi “Bizi Öldürmeyen şey güçlendirir.”
Kendinize bu konuda yaptığınız başka bir ihanetse bu sorduğumuz soruların yüzeysel cevaplanmasıdır. Ben buna otomatik cevap verme diyorum. Düşünmeden otomasyonla verilen cevaplar. Beyin sık sık tekrarladığı şeyleri artık otomatik yapmaya başlar. Sıradanlaşır. Sıradanlaşan şey görünmez. Farkındalık sıradanlığı yıkan şeydir. Arandığınız şeyi bulmak için, nerde aradığınıza dikkat etmelisiniz. İnsanın kusurlarında aradığınız iyiliği bulamazsınız. Farkındalık için soruduğunuz soruların cevaplarını doğru yerde aramalısınız. Cevaplarını uzun uzun düşünmelisiniz. Aynı yerde dolaşmalı kendinizi incelemeliniz. Sanki üçüncü bir kişi gibi kendinizi incelemelisiniz.
Aradığınız cevap için tekrar tekrar incelemek bir zaman kaybı değildir. Başka bir bakış acısı kazanmak için yapılan bir yatırımdır ve ortaya mucizeler çıkarır. Biraz açıklayayım. Fotoğrafçılıkla ilgili verilen bir eğitimde, eğitmen katılımcılara fark yaratacak bir bakış acısı kazandırmak istiyor. Bunun için bir etkinlik dizayn ediliyor. Bu etkinlikte bir ay boyunca belirlenen bir parkurda, katılımcıları her gün aynı saatte yürüyüşe çıkarak, fotoğraflar çekmeleri bekleniyor. Bir ay boyunca aynı yerde fotoğraf çekmek, tabi bu etkinlik katılımcıları çılgınlar gibi cezbetmiyor. İtirazlar, yakınmalar.
Eğitim başlıyor, yürüyüşler yapılıyor ve fotoğraflar çekiliyor. Eğitim tamamlandığında ortaya çıkan şey katılımcılar için bir mucize. Ellerinde yüzlerce fotoğraflar var. Aynı yerin bile birden fazla çekilmiş, fakat birbirinden farklı fotoğrafları var. Her gün gezdikleri o yerde çekebilecek ne kadar çok kare bulabilmişlerdi. Aslında her şey bakabilmekte gizli. Daha sonra bu fotoğraflardan oluşan bir sergi açıtlar. Neler görebildiklerini herkese ilham olması için sergilediler.
Sıradanlığı, farkındalık bozar. Akvaryumda doğmuş bir balığın dünyası akvaryumdan ibarettir. Ama okyanustan gelmiş annesi ona sınırlarını yeniden çizdirir. Aslında farkındalık bilmektir. Çünkü bildiğini görmezden gelemezsiniz. Yapmanız gerekeni yapılmadığı zaman vicdan azabı çekersiniz. Yani farkındalık rahatsız eder. Rahattınız bozulması dileğiyle.
Yazan : Onur Deniz Yıldız, kendinigelistir.com