Etrafımızda yaşananlardan gördüklerimiz, zaman zaman kendimizde bile şahit olabileceğimiz gibi açgözlülük, kızgınlık, nefret, ego, bağımlılık ve kontrolsüz şehvet duygusuyla hayatımızdan sevgi, barış ve mutluluğu uzaklaştırıyoruz. Bunun için dünyamızda bu kadar çok üzüntü var ve bizler yani içimizden bu duygulara esir olanlar, huzuru bulamıyor/uz! “Huzur sarp bir dağın sislerle kaplı doruğudur. Oraya hep birilerinin çıktığı söylenir ama gören olmamıştır, belki de dönen olmamıştır!”
Huzurlu olmak, beklentilerden özgürleşip hiç kimseden bir şey istememektir. İnsiyatifi ele alıp cömert olmaktır, yol açmaktır. Her durumda hoşnut olmanın sırrı budur bana göre. Arzuları tamamen yok etmeden baş ve son noktalarını törpüleyip, iç dinginliği sağlayabilmektir huzur.
Şu “kabul olacağına inanarak dua edin” Hadis-i Şerifinde işaret edildiği gibi Tanrı “bana tüm arzularınızı söyleyin onları yerine getireceğim” der sanki. Ancak biz insanlar bunu yapmayız. Kendimize döner ve başka birisinin gelip, arzularımızı yerine getirmesini bekleriz, beklerkende egomuzdan beslenen hırs küpümüzü doldururuz! Beklentiler arzunun bir başka türüdür. Arzular huzurun yok olmasına neden olur. ‘Sahip olmanın’ bize güven hissettireceğini düşünürüz. Ancak gerçek şudur ki; ne kadar çok şeye sahipsek, kaybetme korkusu da o kadar artar! Ve bu şekilde huzurdan uzaklaşırız.
Kontrol edilemeyen arzular tüm çatışmaların nedenidir. Bir şeyi ister ve onu alamazsak/kaybedersek hayal kırıklığı yaşar, kafamızı ona takar, hatta dünya ile ilişiğimizi kesebiliriz. Arzulardan özgür olmayı öğrenmek, huzurlu olmayı öğrenmektir. Huzuru içinde bulunduğumuz şartlar nedeniyle değil, ne olması gerektiğine dair düşüncemizle, gerçekte ne olduğu arasında zihnimizde yarattığımız mücadele nedeniyle kaybederiz. Oysa mücadele etmek yerine ‘olanı’ olduğu haliyle kabul edebilsek… Kabul ediyor olmak pasif olmak demek değildir, gerçekliğin tamamen farkında olmak ve çalışmaya oradan başlamaktır. Övülmeyi veya tanınmayı yada onaylanmayı beklemek ruhsal az gelişmişliğin işaretleridir. Zaman içerisinde bu bizi tüketebilir.
Bizler yaşamlarımızda birçok kez aldanmışızdır. Yanlış olan birçok şeyin alışverişi sonucu duygularımız zedelenmiştir. Bazı insanların hissetmeyi tamamen terkedip dünyayı reddetmelerinin sebebi budur! Ancak bir ‘ruh’ Tanrı’dan birşeyler almaya başladığında kalp açılır. Öyle ise kalbimizin atmasının sebebi olan Tanrı’nın, sevgisini alalım ve saf duygulara sahip olalım. Saf duyguların ne olduğunu deneyimleyelim. Birbirimize güvenelim ve kendimize inancımız olsun. Kendimizi sevmeyi öğrenelim. Duygularımızda saflık olsun, o zaman sevgiyi deneyimleyebiliriz. Tanrı’dan alalım ve başkalarına verelim. Başkaları için çok güçlü iyi dileklerimiz ve iyi duygularımız olursa bu duygular onlara ulaşır. İyi duygularımızın gücü ve aracılığıyla birbirimize yardımcı olabiliriz. Zira “kalp, iyilik edeni sever.”
Sevgiyle, sağlıcakla, huzur dolu an’larımız olsun.
Yazan : Hülya Konar / hPozitif
çok hoşuma gtti bu yazılanlar yüreğinize sağlık.. bz insanlar fazla dünyeviye kaptırıoruz sanıorum sorunun özü bu…
harika bir paylaşım tşkler…