Her sene üniversite tercih zamanı eş dost akraba tercihlerle ilgili fikrimi soruyor. Son dört yıldır bana gelen sorulara tek tek yanıt vermek yerine, tercih yapacak arkadaşlara bir mektup yazıyorum. Aşağıdaki mektubumu tercih yapan genç arkadaşlara ulaştırırsanız sevinirim.
Sevgili genç arkadaşım,
Öncelikle seni tebrik ederim. Zor olanı başardın ve tercih yapacak sayılı öğrenciler arasına girdin. Şimdi herkes tepene üşüşüyor, sana bu tercihin ne kadar hayati olduğunu anlatıyor. Bence hepsi yanılıyor. Rahat ol… [highlight]Bu tercih hayati bir seçim değil! [/highlight]Çünkü hayat çoktan seçmeli bir sınav değil. [highlight]Hayatta yaptığımız tercihlerde doğru seçimin ne olduğunu çoğu zaman kimse bilmiyor[/highlight]. Bilenler de zaman içinde yanılıyor. O nedenle benim size ilk tavsiyem tercih yaparken rahat olmanız. Kariyerinize dair, geleceğinize dair daha pek çok tercih yapma fırsatınız olacak. Üniversite tercihi o kararlardan ilki; ama en önemlisi değil.
Meslek değil, disiplini seçin!
Benim sana ikinci tavsiyem meslek seçimine çok kafayı takmaman. Eskiden, babanızın dedenizin zamanında üniversite tercihi demek, meslek tercihi demekti ve o tercih de hayatınızı ciddi ölçüde belirliyordu. Doktor, mühendis, öğretmen vs. olarak mezun olanlar bir ömür o işi yapıyordu. Artık öyle bir hayat yok. İnsanlar hızla meslek değiştiriyor. Çünkü meslekler hızla değişiyor. Hesap şu ki sizin kuşak en az üç, belki daha çok meslek değiştirecek! Şu an size tercih olarak sunulan pek çok meslek, siz iş hayatına başladığınızda olmayacak ve şu an size tercih olarak sunulmayan pek çok meslek iş piyasasında sizi bekliyor olacak. Dilerseniz İnsan Kaynakları sayfalarını dolaşın. Oradaki iş ilanlarınına bir bakın. Aranan elemanların pek çoğu üniversite tercih rehberinde olmayan ‘mesleklerden’ oluşuyor. O nedenle tercih yaparken mesleği değil, okuyacağınız disiplini seçin.
Taban puana değil, aynaya bakın!
Taban puanları geçen sene sınava girenlerin belirlediği bir referans. Başkalarının tercihleri yani. Kimbilir hangi nedenle yıllar önce öne çıkan bir bölüm, bir bakıyorsunuz orada takılıp kalmış. Yıllardır taban puanda zirvede olan öyle bölümler var ki eski halinden hemen her şeyi kaybetmiş ama zirvedeki yerini kaybetmemiş. Hocalar gitmiş, okul geriye gitmiş… Neyse konumuz bu değil. Diyeceğim şu: Sadece taban puan ile tercihlerinizi belirliyorsanız geçmişte bozulup kalmış bir pusulayla yolunuzu arıyorsunuz demektir. Size tavsiyem bu sıralamaları bir kenara bırakın ve aynaya bakın. Nedir tutkunuz? Nedir beklentiniz? Hayalleriniz? Açayım…
Zamanı ve mekanı unuttuğun uğraş nedir? Bu soruya yanıt vermeden tercih yapma!
Sevgili kardeşim, biliyorum hayal, tutku falan soyut kavramlar. Aynaya bak deyince belki ne demek istediğim çok açık değil. O nedenle biraz daha somut olarak şu basit soruya yanıt verin derim: En son yaparken saate hiç bakmadığn, öğün atladığın, nerede olduğunu unuttuğun uğraş neydi? Bir alanda zirveye çıkmanın sırrı bu soruda yatıyor. Çünkü ancak yaptığı işe tutkuyla bağlı olanların başarılı olduğu bir çağda yaşıyoruz. Şimdi bu mektubu bir kenara koyun ve açık zihinle yukarıdaki soruya yanıt arayın. Unutmayın, sradan bir tıp doktoru olacağınıza mesleğine tutkuyla bağlı bir hemşire olmak hem sizi daha çok mutlu edecek hem de size daha iyi bir maddi gelecek sunacak. Sıradan bir gıda mühendisi olacağına, işine tutkuyla bağlı bir şef ol. Hem daha başarılı olursun hem de daha zengin. Evet bu çağda tutku para da kazandırıyor!
Bölüm değil üniversite seçin!
Bunu yıllardır söylüyorum. Tek başına bölümde alınan eğitimle üniversiteli olunmuyor. Üniversite dediğiniz kavram, bir ekosistem sonuçta. Bölüm elbette önemli ama bölümden daha önemli olan şey hangi ortamda okuduğunuz. Kimlerle oturup kalkacaksınız? Hangi sosyal networklara dahil olacaksınız? Sosyal sermayeden sözediyorum. Üniversitenin bu çağda size kazandıracağı en önemli kazanım bu: Sosyal Sermaye! Harvard’a gidenler, orada alacağı dersler kadar orada edineceği arkadaşlar için onca parayı veriyor. O nedenle tercihinizi yaparken bölümden çok üniversiteye odaklanın. Sıradan bir üniversitenin iyi bir bölümündense, iyi bir üniversitenin sıradan bir bölümünü tercih edin.
Global düşünün!
Son olarak, Türkiye gibi jeopolitik konumu gereği dünya ile entegre bir ülkede sizin için en büyük fırsat Türkiye sınırlarını aşan bir üniversite eğitimi almak olmalı. Bunun artık pek çok yolu var. Erasmus programları var, yurtdışında yaz okulları var. Üniversitelerin yurtdışı kampüsleri ve öğrenci değişim programları var. Tercih yaptığınız üniversitenin bu seçenekleri size sunup sunmadığına bakmanızda yarar var. Dört yılı tek bir şehirde geçirmek, üniversite eğitiminde yapacağınız en büyük hata olacaktır.
Sevgili kardeşim, hepimiz kendi hikayemizi yazıyoruz. Senin hikayeni de en iyi sen yazarsın. O nedenle senin için en doğru kararı vereceğinden kuşkum yok. Yolun açık olsun. Ha bu mektup çok genel oldu, diyorsan Twitter’da (@SelcukRSirin) sohbete bekliyorum.
Yazan : Selçuk Şirin | Hürriyet