Her kadın biraz yalnız aslında galiba. Bugünkü toplum düzeninde sürekli bir şeylere yetişmeye çalışıyor. Yataktan kalkar kalkmaz başlıyor koşturmaca, gece rüyasına girmediyse tabi.
Evli ve çocukluysa, sabah ev ahalisini evden işlerine veya okullarına göndermekle başlıyor koşturmacası. Kocasının gömleğinin ütülü olup olmadığını kontrol ediyor. Kocasını ne giymesi gerektiğiyle ilgili yönlendiriyor. O ara çayı demliyor. Kahvaltı masasını hazırlarken, bir taraftan çocukların önlüklerini giymelerine yardımcı oluyor, diğer taraftan matematik defterini bulamayan oğlunun defterini bulup çantasına yerleştiriyor. Onlar kahvaltı masasına geçerken, kendisi iş kıyafetini giymeye başlıyor. Saçını ve makyajını bitirmeden, okul servisi geliyor. Çocukları servise yetiştirip, kocasını yolcu ediyor. Ocağın altını kontrol edip, kapıyı kilitleyip evden çıkıyor. Trafikte kadın diye tacize uğruyor. Sonra ofiste, canla başla çalışıyor, diğer erkeklerin mini eteğine kaçamak bakışlarını görmezden geliyor. Erkeklerle rekabet edebilmek adına, daha sert, daha katı görünüyor, belki hala vatkalı ceket giyiyor, omuzları daha dik görünsün diye. Canı sıkılıyor bir şeye. Gidip tuvalette ağlıyor. Kimse görmemeli zayıflığını.
Makyajını kontrol edip tekrar masasının başına geçiyor. Mesai bitiminde soluğu evde alıyor. Okuldan gelmiş çocukların derslerine yardımcı olurken, bir taraftan ocaktaki pilavın dibinin tutmamasını sağlıyor. Kocasını karşılıyor. Adam televizyonun karşısında yemeğin hazır olmasını beklerken, kadın masayı hazırlıyor. Yemek yeniyor, mutfağı topluyor. Çocukların yatmadan önce dişlerini fırçalamış olduklarına emin oluyor. O ara çayı koyuyor. Eşinin yanında bir yarım saat oturuyor, birlikte çay içmek için. Sonra bir bakıyor saat çok geç olmuş. Kalkıyor geçiyor yatak odasına, yarın giyeceklerini şimdiden hazır ediyor. Makyajını siliyor, saten geceliğini giyiyor. O ara kocası yatağa giriyor. Salonun ışığını kapatmak için kadın salona geri gidiyor. Sonra yatağında kocasıyla sevişiyor, çoğu zaman sadece kocasını tatmin eden kısa bir süre için. Sonra uykuya dalıyor.
Yukarıdaki çok sıradan bir yaşamı olan evli bir kadının hikayesi. Gün içindeki koşturmacasından bir örnek sadece. Bu kadınlardan çalışmayanı da böyle, bekar olanı da, çocuğu olmayanı da. Her birinin hikayesi farklı, ama hissettikleri aynı. Sürekli bir koşturmaca. Sürekli bir şeylere yetme isteği, ama bir türlü yeterli olamama endişesi. Ve bir türlü o içindeki boşluk her neyse, onu dolduramamış olmanın tatminsizliği. Ve yalnızlığı. Kadın, aslında o çok konuştuğu iddia edilen kadın, o kadar yalnız ki bu koşturma içinde. Bu koca dünyada, bu sabahın ilk ışıklarından, gecenin bir yarısına kadar dopdolu geçen o bin dört yüz kırk dakika içinde kadın büyük bir yalnızlık çekiyor. Ama kimseye anlatamıyor. Paylaşamıyor… Utanıyor… Sıkılıyor… Gece yatağında düşünüyor… Sonra sabah erken kalkmam lazım diyerek, uykuya dalıyor… Bir gün daha böyle bitiyor..
Yazan : Esra Paça / Mobius Danışmanlık
Sabır sanatını öğrenin. Bir amacınıza ulaşmaya çalışırken, sonuçları hakkında kaygılanmaya başladığınız zaman düşüncelerinizi disipline edin. Sabırsızlık, kaygıyı, korkuyu, cesaretsizliği ve başarısızlığı besler. Sabır ise, güven, kararlılık ve mantıklı bakış açısı yaratır. İşte bu özellikler sizi başarıya götürür.